Gönderi

172 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 5 days
herkes biraz otomatik portakal
Fazla popüler olması nedeniyle hep erteleyip insanların rahatsız edici olarak nitelendirmeleri nedeniyle de okumama kararıma sadık kalamayıp başladığım bu kitap. Bu kitap benim en sevdiğim kitap. Ama en çok neresi biliyor musunuz? Alex'in sonsuz kinini kustuğu, yaparken hiçbir duygu hissetmediği günahların güzelleştirilerek, kanı memeden yeni sağılmış taze sütmüş gibi masumlaştırıp akışını süslü sözlerle anlattığı, tüm avam davranışlarıyla tezat çizecek şekilde gerektiğinde büyük bir beyefendi olduğu ve Ludwig hayranlığı. Ludwig'i dahi günahlara çağrı olarak görüp kötülüğü kendi seçimi olduğu için yücelttiği ve davranışlarında olmasa da fikirlerinde haklı olduğu kısımları. Yanlış da olsa yaparken beni eğlendiren işkencelerin döndüğü sayfaları. Sonuçta kitaplar bunun içindir değil mi arkadaşlarım? Yapamayacaklarınızı yapanları görüp, deneyimleyebilmeniz için. Ama sonrasında ne oldu, ne oldu sonrasında? O büyük otorite simgesi Alex günahdaşları tarafından polislere teslim edildi. Sanki her boku birlikte yememişlercesine, utanmadan, sıkılmadan. Onu kandırıp grup lideri olmasından duydukları rahatsızlıktan dolayı ateşe attılar. Onu daha sonrasında gözlerine sokulacak demirler; el, kol kafa ve boynuna bağlanacak kayışlar ve damarına boca edilecek hasta edici bir sıvıyla baş başa bıraktılar. Bu kısımda beni en çok rahatsız eden şey de onun otoritesine karşı çıkılması oldu çünkü bir kitabı okuduğumda ,kitap ve karakter yeterince iyiyse, o karakterin düşüncelerini iyice kanıksar ve onun gözünden görürüm arkadaşlar, anlatıcı değiştikçe karakterim de değişir ama burada anlatıcı hiç değişmedi ve ben hep Alextim. Her şeye sahipken komuta birden elinden alınan Alex. Kendini kanıtlamak için arkadaşlarının tuzağına düşen Alex. Başta benimsediğim Alex, hapishaneyi boylaması hatta boylamadan önceki son günahında yaşananlarla birlikte acınası bir hâl aldı. Artık ona saygı duyamıyordum. Bu yüzden en beğendiğim kısım birinci kısımdı çitlembikler. Alex sonrasında özgür olmadığı için, artık kendisi değildi kendisinden beklenildiği gibi takdir edileceği gibi davranıyordu o kadar. Sonrasındaysa işler daha da sarpa sardı. Ne mi oldu? Kendisinden beklenildiği gibi davranılmak bile kendi seçimiydi aslında ama üzerinde uygulanan deneyden sonra bu yetisini de yitirdi. Seçim yapamıyordu yalnızca dürüst bir hristiyan gibi davranmaya başlamıştı OTOMATİK BİR PORTAKAL olmuştu artık. Ne zaman kendi iradesiyle eski Alex gibi davranacak hatta düşünecek olsa dayanılmaz ağrılar, sızılar, mide bulantıları çekiyordu öyle ki ölmeyi yeğlerdi. Peki gözünü kırpmadan yaşlıları dövecek, kıyafetlerini parçalayıp, kitaplarını yırtacak, üstüne bir de böğürlerine botunun sivri ucuyla bir tane geçirecek ve buna kıh kıh kıh gülecek büyük küçük demeden elinin erişebildiği tüm kızları kadına çevirecek olan Alex birden ne oldu da bunları düşünmenin bile kendisini hasta ettiği birine dönüştü? Çağrışım. Deneyin adı bu değil, iğneyle verilen hasta edici sıvının ismiydi ama deneyi en iyi anlatacak kelime bu. Çağrışım. Üsttekiler zanlıları aynı odada birbirleriyle bırakmanın hiçbir faydası olmadığı fikri ve artık onları koyabilecekleri yeterli odanın da olmaması sebebiyle yeni bir yönteme giriştiler. İlk kurbansa Alex olacaktı. Çünkü hapishanede çok uslu durmuştu üstelik çok da gençti -söylemeyi unuttuysam kitabın başında 15 sonunda ise 18 yaşındaydı Alex- ve bu deney sonucunda iyi bir insana dönüşeceğinden serbest kalacaktı. Onun için çok kârlı bir durumdu doğrusu. İyi olduğuna doktorları inandırıp eski süslü hayatına geri dönebilirdi çok kolay olurdu bu hatta. Deneyin ilk günü Alex'e iyi yiyecekler yedirip güzelce giydirdiler. İğnedeki sıvıyı damarlarına bocalayıp tekerlekli sandalyeyle bir sinema odasına götürdüler. Film izleyecekti sadece! Haha, çok kolay olacaktı buradan çıkışı. Önce onu koltuğa ne başını ne de vücudunu kımıldatabileceği şekilde bağladılar. Sonra kafasından çıkan garip kablolar bağlandı tepesine ve gözlerine de kapanmalarını engelleyecek demirler sokuldu. Film başladı. Bir kıza sırayla tecavüz eden serseriler çıktı sonra yaşlıları döven yine serseriler, bolca kan, şiddet, Yahudileri vuran Naziler, sıraya dizilmiş çıplak insanlar arkaları dönük sırayla vuruluyorlar, sokaklarda dolaşan tanklar ve yine kan, oluk oluk her sokak başından kıvrıla kıvrıla dolanıp peşini bırakmayın kırmızı yoğun sıvı. Aynı şeyler 15 gün daha izletildi, rutin tekrarlandı. Bittiğinde artık ne zaman birine vurmayı ya da kötü sayılacak bir şey yapmayı düşünse vücuduna verilen ilacın etkisini hissediyordu her yerinde. İlaç artık vücudunda yoktu ama etkisini izlediği filmin çağrıştırdıklarıyla hissediyordu. Bir daha ne kötülük yapabilecek ne de Ludwig'i acı içinde kıvranmadan dinleyebilecekti -Ludwig'i sevdiğini fark ettikleri için filmlerin arka planında hep onu çalmışlardı.- Kitabın sonuna değin olanları anlatmak istemiyorum buradan sonra yalnızca sonunun tatmin edici olduğunu ve hikaye bütünlüğünü bozmayıp cuk oturduğunu söyleyeceğim. Bahsetmek istediğim ve beni içine çeken asıl kısmı Alex'i ve otomatik portakal oluşunu anlattım. Şimdi gidip Kubrick'e olan saygımı artırması için filmini izleyeceğim. İyi geceler, bıçaklı sütünüzü içmeden uyumayın.
Otomatik Portakal
Otomatik Portakal
Anthony Burgess
Anthony Burgess
Otomatik Portakal
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200992.4k okunma
·
49 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.