Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

397 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Başka Bir Kültürün Lirik Bir Dille İfadesi
Kitap şöyle bir paragrafla başlıyor: “Ayemenem’de mayıs, sıcak ve bungun geçer. Gündüzler uzun ve nemlidir. Irmak ufalır, kara kargalar sessiz, toz yeşili ağaçlarda, parlak mangolardan karınlarını doyurur.” Bunu yazmadan, yazarın dilini nasıl ifade edebilirdim bilmiyordum. Dili bu kadar lirik, bu kadar şiirsel ve güzel çok az yazarla tanışmışımdır.
Thomas Mann
Thomas Mann
de kelime seçiminde bu kadar usta ve
Virginia Woolf
Virginia Woolf
da dil açısından bu kadar lirik, duygusal fakat yine de yazarın bir paragrafını onun yazdığını bilmeden okusanız bile, evet bunu
Arundhati Roy
Arundhati Roy
yazmıştır diyebileceğiniz, çok kendine özgü bir şeyler var içinde. Belki kendi kültürüne bu kadar hakim olması, olayları ifade ederken nokta atışı kelimeler ve imgeler seçmesi bilemiyorum, fakat tüm o betimlemeler o kadar güzeldi ki anlatamam, okumanız lazım. Birçok okuduğum yorumda aslında kitabın çok beğenilmediğini gördüğüm için sanki bu bir savunma yazısıymış gibi hissediyorum yazarken. Okuyanların çoğu yazarın dilinin takibinin ne kadar zor olduğuna değiniyor ki haklı olarak bunun da okumalarını zorlaştırdığı, anlamalarını zorlaştırdığını ifade ediyor. Dili ağır gelirse tabii ki sürükleyiciliği kayboluyor, buna bir şey diyemem. Ben de okurken birçok noktada başa dönüp tekrar okuma ihtiyacı hissettim ki zihinsel olarak çok yorgun olduğum günler okumaya yeltenmedim bile. Sanki böyle bir sonbahar günü, bol vaktiniz varken ve stres içinde değilken okumanız gereken bir kitapmış gibi bir hissiyat veriyor bana yazarın dili. Yaz vaktinde okumanız için biraz fazla melankolik, kış içinse havanın boğuculuğuyla üstünüze çökermiş gibi. Ama hafif bir meltemde, ağaçlar kızıla çalarken, yeşil çayınızı yanınıza alıp, battaniyenizin altında başlarsanız, üç güne bitirirsiniz. Kendinize bu kitabı okumak için bir zaman oluşturmanız gerekebiliyor yazarın dili nedeniyle. Ama o zamanı oluşturmazsanız da, şahsi görüşüm ama bir kayıp olur. Kitabın arka kapağında yazan "yasak bir aşkın bir ailenin çöküşüne neden olması" gibi bir cümle, sizin beklentinizi bu yöne çekiyor fakat bu kitap da arka kapak yazısı içerik ile uymayan kitaplardan. Beklentiniz bu yönde olunca haliyle bir an önce Amnu'nun hikayesine şahit olmak istiyorsunuz ama olay daha çok tüm ailenin, özellikle de ikizlerin hikayesi. Bu yüzden bir aşk kitabı beklentinizi düşük tutun. Öyle ki aşk, bence kitapta en az değinilen konuydu. Daha öncesinde
Beyaz Kaplan
Beyaz Kaplan
kitabında aşina olduğum, Hindistan'ın toplumsal, ekonomik, siyasi tarihine ışık tutan bir kitap aslında bu kitap da. İki kitap arasındaki bariz farklardan biri, bu kitapta kast sisteminin odak noktası tutulmasından ziyade, kitap içine yedirilmesi. En ufak şeyler bile o kadar güzel betimlenmişti ki, tek bir odak noktası beklentisinde olmamanız gerekiyor okurken. Daha çok bir ailenin hayat hikayesi okuyorsunuz ama o kültürü ve yerleşiklerin yaşantısını da son derece özümseyerek. Bu aile, birden fazla kuşağın anlatıldığı kitapların yeri bende ayrıdır. Her karaktere değinilmesini en az uzun soluklu diziler kadar severim ve her bir karakterle bağ kurmak, tanışmak çok hoşuma gider. O yüzden bence okumanız gereken bir kitap mı, kesinlikle evet. Dilinin farklılığı, kurgusu, sizi bambaşka bir kültür ve coğrafyayla tanıştırması açısından çok ama çok güzel bir romandı. Keşke bin kitap yazsaymış da binini de alıp okusaymışız. Şimdiden keyifli okumalar dilerim, Kitaplarla kalın.
Küçük Şeylerin Tanrısı
Küçük Şeylerin TanrısıArundhati Roy · Can Yayınları · 20201,219 okunma
·
243 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.