Bu denli kısa bir mesafe varken
İncecik bir duvar örülü sanki aramızda
Ne zaman uzatsam hasret dolu ellerimi
Bir dağın yamacındaymış gibi
Aşağı düşüyorum uçurumun boşluğundan
Bakmak istediğimde sana uzun saatlerce
Ansızın gözlerimin ince perdesine
Kara bir mil çekiliyor usulca.
Yakınlığını yaşarken hemen başucumda
Araya yabancı şehirler giriyor inadına.
Kısa mesafeler kilometrelere dönüşüyor
Hesaplayamıyorum aradaki uzaklığı içimde
Örülü muhkem bir duvarı yıksam tırnaklarımla
Kahrolası başka duvarlar çıkıyor ardından
Söktüğüm taşlar kadar yeni bentler ekleniyor
Yazgının en kötüsü bana düşmüş galiba
İçinden çıkamıyorum bu çıkılmaz engelli koridorun
Bu kara bahtın âlâsını yaşıyorum her defasında
Payıma düşenin biteceği zamanı beklerken
Ümidimi sonraki günlere ekiyorum hep
Sonraki günlerde bir ışık arıyorum hep
Bazen tam bitti dediğim umutlu anlarda
Anlık sevincimi yaşayamadan daha
Bulutlar güneşe örtü oluyor sinsice gündüzünde
Ay kayboluyor bir bahaneyle ortadan gecelerde
Ve tekrar boşluklara düşüyorum kendimde
Tekrar başa sarıyor çaresizliğim ruhumda
Ah, bilemiyorum ne zamana nasip olacak?
Bu örülü duvarlar olmadan aramızda
Seni doyasıya yaşayabileceğim vakitler!