Gönderi

415 syf.
9/10 puan verdi
Öncelikle bu harika eserin felsefi, psikolojik ve edebi kaynağından faydalanmış olmanın heyecanıyla fikirlerimi yazdığımı belirtmek isterim. Yalnızca okumak için değil doğru anlamak için bayağı çabalamam gerekti. Problemin aslında hayatın her alanında var ve kaçınılmaz olduğu, iyi huzursuzluklar seçebileceğimiz, örneğin; sevdiğimiz bir işte çıkan sorun ile sevmediğimiz bir işte çıkan soruna aynı şekilde yaklaşamayacağımız, sevmediğimiz bir işte yaşanan bir problemin bizi çok sıkarken sevdiğimiz bir işte çıkan sorunu daha az stresle çözmeye çalıştığımız, bu tip sorunlara talip olmamız halinde daha rahat olabileceğimize yönelik sağladığı farkındalıkla gösterdiğim çabadan zevk aldığımı söyleyebilirim. Öğreticiliği, gerçek ve kurguyu bir arada sunan yazara hayran kalmamak elde değil diğer eserlerine karşı merakım depreşti. Çekinerek belirtmeliyim ki felsefeye karşı yeterince ilgili olmadığım gibi anlamakta da zorlanan biri olarak; bu kitapta oldukça ilgili olduğum psikoloji ile felsefenin harmanlanmış olması etkileyici. Freud ve Nietzsche gibi tarihe adını yazdırmış insanları ve fikirlerini(kısmen) olabildiğince anlaşılır haliyle aktarması bakımından da önemli bir eser diye düşünüyorum. Felsefe ve psikolojinin harmanlandığı bu eserin gerçeklikle de bağlantılı karakterleri üzerinden konusuna gelecek olursam da: hastalıklara tanı koymadaki başarısıyla tanınan Dr. Breuer ve ümitsizlikle mücadele eden 19.yy filozofu Nietzche’nin yolları kesişir ve hasta doktor arasındaki tedavi süreci ve değişen rollere odaklanılır, diğer karakterlerden Breuer’in saplantılı tutkuyla bağlı olduğu Berta karakteri (Olağanüstü bir kadın olarak betimlenen Berta, 1882 de Dr.Breuer tarafından kendisine uygulanan tedaviden yıllar sonra sosyal hizmetlerin önünü açan ve öncülüğünü yapan görevler de üstlenmiştir. Mesleğime katkısı bakımından dikkatimi çeken bir karakterdi.), bir diğer kadın karakter ise erkeklerin başını döndüren etkileyici Lou Salomê (Nietzche ile arasında kısa, yoğun ve cinsellikten uzak bir aşk ilişkisi yaşanır ve yıllar sonra Lou Salomê müthiş bir edebiyatçı ve psikoanalist olarak saygıdeğer bir kariyer yapar) ayrıca kitabın çok az kısmına dahil olan Sigmund Freud ise kitaba renk katmıştır. Bastırılmış her duygu birgün karşımıza çıkabilir. Çocukluktan yetişkin döneme kadar sakladığımız, veya yaşanmışlıkların sebep olduğu ama farkında dahi olmadığımız hislerimiz ve bu hislerin sebep olduğu yoksunluğu neden bir başkasına atfetmek kolay gelir? Bu duyguları ‘kabullenip’ kendimize itiraf ettiğimiz, kendi parçamız olarak gördüğümüz yerde yavaş yavaş bu çöküşten de çıkmaya başlayabilir ve asıl özgürlüğe kavuşmuş olabiliriz. Dönüp dolaşıp benzer karakterdeki kişileri mi seviyoruz? İnsan kendisine benzeyeni mi sever? İnsanın bütün eylemleri kendisini sevmeye mi yöneliktir, birisini seviyoruz diye düşünsek de aslında onun bizde yarattığı duyguları mı seviyoruz? Asıl mühim olan hakikat değil de hakikati arama çabası olabilir mi? Nietzche’nin Breuer’e yönelttiği “Bunları düşünmeseydin ne düşünürdün?” sorusu ise aslında düşünmeden edemediğimizi ve kontrolümüz dışında bir kaynak olduğunu bu şekilde bilinçdışı gerçeğine yaptığı ince vurguyu görüyoruz. Bunun yanı sıra aslında çok fazla düşünce ile boğuşurken daha güzeli ve o anı kaçırmaktayız, oysa durmadan düşünülen yer geviş getirmek gibi bir yer değil mi? Geçmiş veya gelecek kulvarında dolaşırken anı kaçırmak? Gördüklerimize değil de düşündüklerimize daha mı çok inanıyoruz? Düşüncelerimizi çok büyütüyor olabilir miyiz? Sevdiğim her şeyi abartırım okunanlar arşivimin yeni üyesi bu güzellik gibi, kitaptan alıntı yapmaya ise doyamadım. Tavsiye edilir
Nietzsche Ağladığında
Nietzsche AğladığındaIrvin D. Yalom · Ayrıntı Yayınları · 202352,9bin okunma
·
51 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.