Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

214 syf.
8/10 puan verdi
Peynir ve Kurtlar: Bir 16. Yüzyıl Değirmencisinin Evreni
(Spoiler İçerir) İtalyan tarihçi Carlo Ginzburg, 1939 yılında İtalya’nın Torino şehrinde dünyaya gelmiştir. Doktora eğitimini Pisa’da tamamlamıştır. İtalyan Rönesansı’ndan Erken Dönem Modern Avrupa Tarihi’ne uzanan bir uzmanlık alanına sahiptir ve aynı zamanda mikro tarih alanının öncülerindendir. Tahta Gözler: Mesafe Üzerine Dokuz Düşünce ve Storia Notturna gibi eserleri mevcuttur. Ginzburg’un ve mikro tarih alanının en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen Peynir ve Kurtlar (Il formaggio ei vermi), Ortaçağ İtalya’sında bir köyde yaşayan ve gerçek ismi Domenico Scandella olan değirmenci Menocchio’nun hikayesine odaklanmaktadır. Menocchio dönemin dini yapısına bir başkaldırı niteliğinde olan ve Hristiyan inancına uygun olmayan, “sapkın” olarak addedilen görüş, söylem ve eylemleri nedeniyle engizisyonda yargılanmış, bir süre hapiste kaldıktan sonra tekrardan dini bütün bir Hristiyan olmaya söz verdiği için birtakım kısıtlamalara tâbi olmak kaydıyla serbest bırakılmıştır. İlerleyen süreçte hakkında yöneltilen yeni suçlamalara istinaden, tekrardan eski “sapkınca” görüşlerine döndüğü ve engizisyon tarafından yüklenen kısıtlamalara uymadığı gerekesiyle yargılanmış ve ölüm cezasına çarptırılmıştır. 1600 yılında bu cezanın tatbiki gerçekleştirilmiştir. Yazar İtalyan Rönesansı döneminde Menocchio özelinde halkın sahip olduğu inanç (Kilise inancındaki katı tutum da dahil), bunun yanı sıra o dönemdeki sembol ve imgeler üzerinden hikayeyi okuyucuya aktarmıştır. Dönemin kültürü, yargılama usulü (engizisyon) ve Hristiyanlık inancına göre sapkınlığın (heredity) yansımalarını işlemiştir. Ayrıca hikayeden yola çıkarak Ortaçağ, Hristiyanlık (özellikle Tanrı ve İsa betimi), Reform, skolastik düşünce, Rönesans, matbaanın icadı ve yazılı kaynakların önemi gibi pek çok konuda öğretici bilgiye erişim de mümkün hale gelmektedir. Ginzburg, metafor (peynir ve kurtlar örneği), kuram (evren-kaos) ve görüşler (maddecilik) yani Menacchio’nun kendine has bir şekilde inşa ettiği inanç sistemi üzerine (büyük ölçüde mahkeme kayıtlarının yardımıyla) çıkarımlar yapmıştır. Bütün bunları yaparken de o dönemde toplumun içinde bulunduğu koşulları ve statü farklılıklarını göz önünde bulundurmayı ve ayrıca kahramanın düşünce evrenini oluşturan kitapları irdelemeyi de ihmal etmemiştir. Hikaye Menocchio’nun hayatı, toplumdaki yeri, hakkındaki iddialar ve insanlar ile olan etkileşimiyle başlamış, dava tutanakları doğrultusunda yaşamından kesitler sunan yargılama süreciyle devam etmiştir. Dava tutanaklarını ve ifadeleri inceleyen Ginzburg, Menocchio’nun hem kendi ifadelerinde hem de köylülerin ifadelerinde çelişkiler olduğunu saptamıştır. Menocchio kendisinin zor geçindiğini söylemiş fakat Ginzburg, kahramanın çalışma geçmişine ve harcamalarına bakarak zengin sayılmasa bile bütünüyle yoksul biri olarak nitelendirilemeyeceğini belirtmiştir. Köylüler tarafından tanışıklıkları uzun yıllar öncesine dayandırılmışken Menocchio’nun sapkınca ifadelerinin yeni olamayacağı kanısına varmış, ancak daha önce hiç kimsenin onun hakkında şikayette bulunmamasını da garipsemiştir. Bunlar eserde aktarılan çelişkilerden yalnızca küçük bir kesittir. Bu çelişkiler mahkeme esnasında Menocchio’nun ifadelerindeki tutarsızlıklarla da sübuta ermektedir. 28 Eylül 1583’te köylüler tarafından ihbar edilen Menocchio, İsa hakkında “sapkınca ve çok kâfirce şeyler ” söylemekle suçlanıyordu. Sadece İsa değil aynı zamanda Tanrı, evrenin varoluşu, insan ruhu, ahiret inancı ve Hristiyan inancına göre kutsal sayılan pek çok hususta da halktan ve Kilise’den farklı görüşlere sahipti. Ancak durum bu kadar basit değildi çünkü bu fikirlerini çevresindeki sınırlı sayıda insana vaaz ederek yaymaya çalışıyordu. Uzun bir süre yargılamaya tabi tutulan Menocchio, yargılamayı yürüten yetkililerin zihnini, en azından Ginzburg’un anlatımıyla, gerçekten karıştırmış gibi görünüyordu. Menocchio okuduğu kitapların yardımıyla, şahsına münhasır düşünce ve yaklaşım tarzıyla kendi inanç sistemini inşa etmişti. Bu “basit” değirmenci, Tanrı’dan gelen saf bilginin değiştirildiğini düşünmekte, Hristiyanlık inancındaki pek çok şeyi “uyduruldukları” gerekçesiyle reddetmekteydi. Bunların toplumdaki belli bir kesimin (zenginlerin, soyluların, din sınıfının) çıkarlarına hizmet ettiğini ve yoksulları ezmek üzere kullanıldığını savunmaktaydı. Keza Ginzburg o dönemdeki sınıflar arasındaki ayrımı (köylü-soylu) sık sık dile getirmeyi ihmal etmemiştir. Menocchio’nun görüşleri bütünüyle delilikle, sapkınlıkla ya da herhangi bir ideoloji veya görüşle açıklanamıyordu. Onuncu bölümde de belirtildiği üzere, “Engizisyonculara, Menocchio’nun herhangi bir etki altında kalmadan genel geçer düşüncelere bu kadar ters düşen fikirleri geliştirmiş olması imkânsız gelmişti .” Yargılanma süreci boyunca bu düşünce yapısının nasıl şekillendiğini soran yetkililere ilk olarak şeytan tarafından ayartıldığını söylemiş, ilerleyen süreçte de “[…] fikirlerim kafamdan çıktı ” diyerek aslında bütün bu sapkın düşüncelerinin kendi iç dünyasının eseri olduğunu savunmuştu. Ama yine de tedbiri elden bırakmayarak şeytan tarafından ayartıldığını sık sık vurgulamaktaydı. Menocchio’ya ait düşüncelerin ortaya çıkışı elbette sadece kendi iç dünyasından kaynaklanmıyor, okuduklarından izler taşıyordu. Ginzburg bu iddiayı kanıtlamak için değirmencinin eksik olan okuma listesine de detaylı şekilde yer vermiş ve karşılaştırma yapmaktan kaçınmamıştır. Nihayetinde Menocchio tarafından oluşturulan bu inanç sisteminin -en azından okura aktarılan şekliyle- “bilgin bir cahilliğin eseri” olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Çünkü Menocchio okuduklarını istemsiz de olsa çarpıtarak, kelimeleri bağlamından koparıp kendi zihni ve bilgisiyle yoğurarak düşünce ve inanç dünyasını şekillendirmişti. Sonuç olarak Menocchio’yu ölüme götüren felsefesinin ana kaynağını kendi ifadesiyle şu şekilde özetleyebiliriz; “Yeni bir dünya ve hayat tarzı istiyordum çünkü kilise gerektiği gibi hareket etmedi çünkü bu kadar debdebe olmamalıydı .” Ginzburg tarafından yapılan saptama da oldukça dikkat çekicidir. “Menocchio’nun kafasında patlayıcı bir karışımın oluşmasına yol açan, kitabın kendisi değil, basılı sayfayla sözlü kültür arasındaki çarpışmaydı .” Eser bilgilendirici bir önsöz ile başlamaktadır ve bir bütün olarak incelendiğinde bilgilendirme amacının başarıyla yazıya taşındığını söylemek yanlış olmayacaktır. Anlatımda göze çarpan negatif eleştiriye haiz hususlar arasında eserin karmaşık olay örgüsü, birbirinden bağımsız bölümleri (bölüm başlıkları ilgi çekici olmasına karşın) ve alışılmışın dışında hazırlanmış kaynakçası yer almaktadır. Eserin olumlu yanları ise o dönem ve topluma yabancı okuru aydınlatabilmek amacıyla bazı kavram ve terimlerin açıklanması, farklı kaynak ve kültürlerden yardım alınarak oluşturulan karşılaştırmalı anlatımın başarılı bir şekilde aktarılması olarak sayılabilir. Ginzburg adeta bir dedektif edasıyla, bulduğu ipuçlarından hareket ederek Menocchio’nun hayatını ve yaşadığı süreçleri irdelemiştir. Ancak bu durum yer yer ileri gitmesine ve kahramana küçümseyici veya alaycı bir tavırla yaklaşmasına da yol açmış gibi görünüyor. Zira “Katolikliğin en yüce önderi, Papa VIII. Clement bile, İsa’nın bedeninin çürük bir parçası haline gelmiş olan Menocchio’nun ölümünü bizzat talep ediyordu .” ve “[…] Latincesine gelince, muhtemelen Ayin yönetirken öğrendiği bir Credo ile bir Pater Noster duasından ileri gitmiyordu […]” ifadeleri bu iddiayı destekler niteliktedir. Buna rağmen engizisyonun etik (o dönem için bu kavram tartışmalı olabilir) ve insanlık onuruyla bağdaşmayan yargılama usulü tartışma konusu edilmemiştir. En nihayetinde mikro tarih alanının en önemli eserlerinden biri sayılan “Peynir ve Kurtlar: Bir 16. Yüzyıl Değirmencisinin Evreni”, dönemin koşulları göz önüne alınarak Menocchio’nun hayatı konusunda çıkarımlar yapılabileceğini ve bununla birlikte Menocchio’nun hayatından yola çıkarak o günün şartları hakkında da bilgi sahibi olunabileceğini göstermektedir. Bu içsel döngü, bu hikayeyi yalnızca Menocchio’nun başından geçenleri anlatan basit bir hikaye olmanın ötesine taşımaktadır. Bu eser Ortaçağ, engizisyon, toplum sosyolojisi ve temel olarak mikro tarih alanlarına ilgi duyanlar için okunması gereken çalışmalar arasında yerini almaktadır. KAYNAKÇA GINZBURG Carlo, Peynir ve Kurtlar: Bir 16. Yüzyıl Değirmencisinin Evreni, (Çev: Ayşen GÜR), Metis Yayınları, İstanbul 2007.
Peynir ve Kurtlar
Peynir ve KurtlarCarlo Ginzburg · Metis Yayınları · 2021583 okunma
·
42 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.