Gönderi

258 syf.
7/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Aşk da Tükenir
Artık Kayıp Zamanın İzinde serisiyle biraz daha barıştım. Elbette 1, 2, 3 ve 4. Kitaplar benim için zorlayıcı okumalar olmuştu ancak 5 (
Mahpus
Mahpus
) ve 6 (
Albertine Kayıp
Albertine Kayıp
) öncekilere göre kat kat daha derin ve etkileyici duygu aktarımlarının bulunduğu romanlar bence. Mahpus'ta anlatım daha çok Proust'un Albertine'e olan yüceltilmiş aşkıydı. Köklü bir saplantıyı okuyorduk, büyük aşkını iliklerimize kadar hissediyorduk. Mesela Albertine'in uyuyuşu bir âşığın gözünden öyle güzel betimleniyordu ki hâlâ unutamıyorum. Albertine Kayıp'ta ise Proust; Albertine'in onu bırakışından, bir daha geri gelmeyeceğini bildikten ve öldüğü haberini aldıktan sonra yaşadığı inanılmaz yoğun aşk ve ayrılık acısını ve yası anlatıyor. Ayrılıkla ilgili en iyi romanlardan biri oldu benim için Albertine Kayıp. Ayrılık bir insanın zihninde nasıl çıkmaz sokaklar haline gelir, her nesne, her hatıra maşuku nasıl hatırlatır, insan arzularını analiz ede ede nasıl dizginlemeye çalışır, ikircikli hislerle nasıl boğuşur; bunları muhteşem betimliyor Proust. Bu kısımlar bana
Masumiyet Müzesi
Masumiyet Müzesi
'nde Kemal'in Füsun'dan ayrı kaldığı ve derin psikolojik buhranlar yaşadığı o süreci hatırlattı. Yine iki yazarın anlatımını birbirine benzettim. Albertine'in kaybından sonra Proust, Albertine'in ilişkide olduğu kadınlarla irtibat kurarak Albertine'in o kadınların yanında neler yaptığını, zihninden neler geçirdiğini bilmeyi istedi hep. Albertine'e bir daha ulaşamayacak olmak, onunla ilgili gerçekleri bir daha asla öğrenemeyecek olmak onu kahretmişti. Albertine'in kendisini aldattığını bildiğini de Albertine'e söyleyemediği için üzülüyordu. Proust adına çok üzüldüm fakat onu anlamakta zorlandım. Albertine Proust'un zihnini onun için bu kadar harcamasına hiç layık bir kadın değildi. Yine de âşık insan, çaresizlik içinde olsa bile bir küçük umut kırıntısı kolluyor ki sevdiği insan onu bir lahza bile olsa sevmiş olsun. Ona bilerek zarar vermek istememiş olsun. Ah Proust ah... Nihayet Proust'un çektiği bu uzun ruhsal sancı, Albertine'e olan aşkını zihninde tüketişiyle sona eriyordu. Bu sancılı süreçte Albertine'e olan aşkının niteliği kadar kendisiyle olan ilişkisini anlamlandırır hale gelmişti. Aşkın Albertine'le değil kendi zihninde Albertine'in var olmasıyla devam ettiğini kavramıştı. Aşk, Albertine'in bedeninden bağımsızdı çünkü Albertine ölünce devam ettiği gibi, aslında Albertine'in ölmediği haberini alınca çoktan bitmiş hale gelebiliyordu. Gözden ırak olan bir süre sonra gönülden de ırak oluyordu. İşte Proust'un belki de aşk nesnesinden ilk derin kopuşu buydu. Kitabın sonlarına doğru Venedik seyahatinden manzara betimlemeleri aktarılmıştı. Ve sonunda Proust, gözünü yeniden sosyeteye dönüyordu. Eninde sonunda ötekilerden önce kendiyle yaşayacağını daha bir kabullenmişti artık, giden gidiyordu. *Kitaptan özellikle sevdiğim sayfalar: 64-65, 89-90
Albertine Kayıp
Albertine KayıpMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20202,201 okunma
·
74 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.