Gönderi

456 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
60 günde okudu
Geçen yıl yazdığım bir inceleme
Kitabın ilk vakasını okuduğumda açıkçası korkmuştum ben bu kitabı nasıl bitireceğim diye. Hatta uzun bir zaman devam etmedim diyebilirim. Neden bir istismar vakası bana bu kadar ağır geldi bilmiyorum. Herhalde kitaptaki diğer vakalarda da istismar var ve daha detaya inilmiştir diye düşündüm ama farklı konular daha baskındı. Okudukça kitabın vakaları ve tedaviyi ne kadar nörolojik bir dille anlattığını fark ettim. Aslında böyle kitaplar okumayı severim ama yazar bir psikiyatrist olduğu için ve vakalar ağır travmatik olaylar olduğu için beyinde gelişen o olayları çok detaylı ve terimsel anlatmış. Dolayısıyla fizyoloji bilmeyen ve ilgisi olmayan biri için kitap biraz sıkıcı ve okuması zor gelebilir. Biz şu an fizyoloji dersi alıyoruz bu yüzden hem derste öğrendiğim bazı şeyler pekişti hem de beyne olan ilgim daha da arttı. Hatta bugün derste öğrendiğimiz ayna nöronlarını ben kitaptan bildiğim için çok mutlu oldum ve geçen hafta gittiğim bir programda bu ayna nöronlarından bahsettim. Genel olarak bu kitabın kendine bir şeyler katmak çocukları anlamak ve onlara yardım etmek isteyenlerin, öğretmenlerin, psikologların, psikiyatristlerin ve ebeveynlerin okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Kitapta aklımda en çok kalan terim disosiyatif tepkiler veya disosiyasyon oldu. Beynimizin ne kadar mükemmel bir organ olduğunu bire kez daha düşündüm. Ruhsal dünyamızdaki iç uyum ve harmoninin kaybına disosiyasyon adı verilmekteymiş. Dissosiyasyon sözcük olarak ayrılma, bölünme, kopma, çözülme gibi anlamlar taşıyor. Psikolojik açıdan ise kişinin zihninde yer alan duygu, düşünce, anı ve benzeri içerikleri geçici olarak bir kenara koyması anlamına gelen bir mekanizmadır. İkinci bölümde geçen vakadaki Sandy de bu durumu yaşamıştı. İnsan beyni ve onun yönettiği vücut bu kadar mükemmel olmasa 3 yaşındaki bir çocuk annesinin ölümündeki şahitliğin getirdiği travmayla nasıl başa çıkabilirdi ki? Çünkü ‘disosiyasyon sırasında beyin, bedenimizi yaralanmaya hazırlar. Kan uzuvlardan geri çekilir ve kalp atış hızı yaralardan akan kan akış hızını azaltmak için yavaşlar. Beynin eroine benzer doğal maddeleri olan iç kaynaklı opioidler yüksek miktarlarda serbest bırakılır, acıyı dindirir ve kişiyi sakinleştirerek olaydan psikolojik olarak uzaklaşma hissi yaratır.’ (Kitaptan alıntı) Tabii bu bizi koruyan bir davranış gibi görünse de uzun süreli disosiyatif tepkiler zihnimizde kopukluğa yol açar ve bize ciddi zararlar verir, Amber’in bayılarak disosiyasyona geçmesi gibi. Kitapta aklımda kalan bir deneyden de bahsetmek istiyorum. Martin Seligman ve meslektaşları fareler üzerinde bir deney yapmışlar. İki kafes ve iki fare var. Bu kafeslerden birinde fare yiyecek almak için kolu indirdiğinde şok verildikten sonra yiyecek alıyordu bunu zamanla anlayan fare buna alıştı, stresi kontrol ederek azalttı ve belli bir tolerans gösterdi. Ama ikinci kafesteki fare, kendisi kolu indirdiğinde değil diğer farenin kontrolü ile şoka uğruyordu bu durum onun için stres yaratan ve bu stresi kontrol edemediği bir durumdu. Sonuç olarak fare strese alışmak yerine strese karşı hassaslaştı. Bunu okuyunca aklıma geçen yılki sınav sürecimde yaşadıklarım geldi. Sürekli stres altındaydım. Deneme sonucum nasıldı? Annem deneme sonuçlarını soracak mıydı? Sınavda verilen süreyi yetiştirebilecek miydim? Üniversiteyi kazanamazsam ne yapacaktım? Her gün bunları düşünmek ve dersleri kontrol etmek çok zordu. Bu sene ise istediğim üniversiteyi kazanmış ve evde finallere çalışıyordum. Sadece final haftalarında biraz stresliydim onun dışında gayet kafam rahat. Bu deneyle ne kadar alakalı bilmiyorum ama gerçekten kontrol edilebilen stresin diğerinden ne kadar iyi olduğunun bir kez daha farkına vardım. Connor vakasına da çok üzülmüştüm. Bir insan nasıl olur da küçücük bir bebeği evde yalnız bırakıp gidebilir? O bebeğin yerine henüz 4 aylık olan kardeşimi koydum ve dehşete düştüm. Ya da Leon ve Laura vakalarındaki ihmali hatırladığımda böyle büyümüş çocukların sayısını az olduğunu düşünmek istedim. Bebekler süte duyduğu ihtiyaç kadar sevgiye ve ilgiye de ihtiyaç duyarlar. Fiziksel temasın ne denli önemli olduğunu bu kitapla daha iyi anlamış oldum. Genel olarak şunları söyleyebilirim: Toplumların kara lekesi olan ihmal veya istismarın insan beynini, hayatını nasıl etkilediğini ve bunların tedavisinin nasıl olduğunu daha yakından incelemiş oldum. Asıl iyileştirici gücün insanlar tarafından verilen sevgi ve ilgi olduğunu gördüm. İnsanların hem çok zalim hem de nasıl şefkat dolu olduklarını fark ettim. Asıl sorunun birbirimizi anlamayışımız ve sevgisizlik olduğunu anladım. Birbirimizi anlayıp sevgi ile yaklaşırsak umarım her şey düzelir ve yine umuyorum ki sevgi galip çıkar
Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk
Köpek Gibi Büyütülmüş ÇocukMaia Szalavitz · Koridor Yayıncılık · 20177,5bin okunma
·
83 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.