Gönderi

6 Mayıs
Mamak Askeri Cezaevi. Ön hücrelerin havalandırması. Görünen her şey, bir gün, beş gün, beş ay öncesinin aynı. Duvarlar, tel örgüler, karşıda tepesi görünen kel bir dağ bozuntusu, tutuklular, askerler, gardiyanlar, subaylar. Korkunç bir farklılık var ama bugün. Görülmeyen bir farklilik bu. Sadece duyulan ve duygularla algılanabilen bir farklilık.istedikleri kadar dış dünyadan koparmış olsunlar bizi ; yaş ortalaması en çok yirmi iki-yirmi üç olan deli fişek, inançli gençleriz. Cıvıltımızı kesemediler bugüne değin. Hele de sabahları. Yandaki koğuştan ödünç voleybol topu isteyenler, türkü çağıranlar, hızlı bir voltada bağırıp çağı rarak kuramsal tartışmalar yapanlar, koşanlar, kültür fizik yapanlar. "Bizim koğuşun gazeteleri nerede kaldı ?" diye gardiyanlara bağıranlar, "Er Ahmet Çelik, ön koğuş nöbetinde görüşünüze hazırdır, Komutanım!" diye çığlık çığlığa tekmil veren askerler ... Ama bugün farklı. Korkutucu bir sessizlik egemen tüm cezaevine; kimse konuşmuyor, kimse kuramsal tartışma yapmıyor; kimse şarkı türkü söylemiyor; koşan, kültür fizik yapan da yok bugün. Kimse 'Merhaba', 'Günaydın', 'Nasılsınız?' bile demiyor. Askerlerin, gardiyanların, subayların bile sesi çıkmıyor. Havalandırmada volta atıyorum. Diğer arkadaşlarım da aynı şeyi yapıyor. Bu kez, herkes tek tek voltalıyor beton bahçeyi. Hızlı ama alabildiğine ses çıkarmamaya çal ışı larak atılı- yor voltalar. Becerebildiğim kadar dik tutuyorum başımı. Gözlerim yerde de olsa başım dik durmalı. Yerde bir su birikintisi var. Ona basmamaya çal ışarak yürüyorum.Bu ikinci tanık oluşum 'toplu ölüme'. Bu kez ilkindeki gibi milyonların içinde yapayalnız değilim. Kinle, acıyla, neşeyle, umutla kenetlenmiş -en azından dışarıya karşı böyle görünen-kavga arkadaşlarımla beraberim. Yine de atamıyorum yalnızlık duygusunu. Sadece ben değil, hepimiz, tüm cezaevi, mahkumu, tutuklusu, gardiyanı, askeri, subayı, haini, ispiyoncusu, direngeni, cesuru, korkağı, herkes yalnız o gün ... Birlikteydik ama yalnızdık. Sessizdi, cezaevi. Herkesin kendisiyle hesaplaşmasına olanak verecek ölçüde sessiz ve durağan. Anlaşmalı bir sessizlik, bu. Bir avuç subay ve gardiyanı bir yana bırakırsak; askeri, tutuklusu, yaş ortalaması yirmi iki-yirmi üç olan bu gençlerin hepsi mi taş yürekli? Niye, hiç ağlayan, bağırıp çağıran yok? Niye, isyan etmiyor kimse? Biz ki, sokak köpeklerine, dağ başında yanl ışlıkla basıp ezdiğimiz çiğdeme üzülen, sevgililerimizin hasretine dayanamayıp iki tek attıktan sonra sulu zırtlak olan, içerikli bir filmi, tiyatro oyununu seyrederken çekinmeden gözyaşlarını akıtabilen bir kuşağız. İşte, en yakınımızdaki, en dost üç yoldaşımızı koparıp almışlar bizden; hem de sonsuza değin! .. Niye böyle taş gibiyiz hepimiz? Ne oldu bize? Niye birbirimizin yüzüne bile bakmıyoruz? Oysa, çığl ık çığl ığa tüm benliğim. Biliyorum, tüm dostlarım da öyle. Savaşıyorduk hala. Hakl ı bir savaşı sürdürmenin doğal bir yöntemini, sessiz bir anlaşmayla sağlamıştık aramızda. Alınmış bir kararı , bel irlenmiş bir taktiği yoktu bu savaşın. Karşı tarafın temsilcileri, kapı lardan, pencerelerden bakıp geldikleri gibi yine sessizce kayboluyorlardı. Bu koşullarda ancak böyle savaşabil irdik. Susarak; dişlerimizi sıkarak; başımızı alabildiğine dik tutarak; gözyaşlarımızı içimize akıtarak; olabil- diğince sert adımlar atarak! .. Öyle de yaptık! Elbet, yan ıyordu yüreğimiz; elbet tüm bedenimiz dağlanmıştı; elbet, acıyla doluydu tüm benliğimiz. Ama bırakalım karşıdakileri, birbirimize bile açık edemezdik bu duygularımızı.Erlerin, gardiyanların da çoğu üzülüyordu. Bu, yüzlerin- den, oturup kalkışlarından belliydi. Ama şu bol 'yıldız' lı, 'ay' lı takım. Bu kararı verenler, planları nı yapanlar, pusu kuranlar, erketelik yapanlar ... Onlar, ne düşünüyordu, o gün? Hangi duygularla doluydular? Aradan yirmi beş sene geçti, hala merak ederim. Uyudum mu dün gece? Duyduklarım düş müydü? Zincir sesleri, açılıp kapanan kapılar, postal gıcırtı ları ... "Sağlıcakla kalın; kendinize iyi bakı n!" diye, gür sesle bağırdı mı birisi?
Acılara Yenilmeyen Gülümseyişler
Acılara Yenilmeyen Gülümseyişler
·
291 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.