Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

294 syf.
·
Puan vermedi
Kötülük kavramı felsefe tarihinde diğer birçok kavram gibi net bir şekilde tanımlanamamış kavramlardandır. Herkes tarafından kabul edilebilir bir ahlak anlayışının olmayışı da kötü ile iyi arasındaki ayrımı daha da belirsizleştirmiştir. Kötü kendi içinde doğal ve ahlaki kötülük olarak ikiye ayrılır. Doğal kötülük, kaynağı her türlü iradeli eylemden arınık, doğal süreçler içinde gerçekleşen eylemlerden oluşurken ahlaki kötülük kasti veya kasti olmayan insan kaynaklı zararlı eylemlerden oluşur. Felsefede iradeye ilişkin tartışmalar hala devam ederken ahlaki kötülük terimi daha soyut bir çerçevede kendine alan bulmaktadır. Kötülüğün kökeni hakkında dört geleneksel açıklama bulunur: İnsanlar doğaüstü, kötü niyetli bir güç tarafından ayartılır veya ele geçirilirler, İnsanlar, kötü olarak tanımlanabilecek şekilde davranmaya doğaları gereği yatkındırlar, İnsanlar kötü davranışlarda bulunurken çevrelerinden etkilenirler, İnsanlar özgür irade sahibidirler ve kötülük doğrultusunda hareket etmeyi seçerler (s15). Her ne kadar on sekizinci yüzyıl içerisinde bu görüşlerden birincisi olan mistik ögelerin kötülüğün kökenine ilişkin açıklaması ikna edici yerini kaybetse de iblisin varlığı çok uzun bir süre için kötülüğün temel sebebi olarak görülmüştür. Doğal veya ahlaki olsun ya da sebebi olsun veya olmasın dünyada birçok acının varlığı insanların iyi, adil ve her şeye kadir bir tanrı anlayışını sorgulamasına sebep olmuştur. Bu sorgulamalar romalı bir yazar ve hatip olan Lactantius’a kadar gider. Lactantius’a göre tanrı ile kötülük arasında olası dört ilişki vardır. Bunlar Tanrı kötülüğün üstesinden gelemez, Tanrı kötülüğün üstesinden gelmek istemez, Tanrı kötülüğün üstesinden gelemez bunu yapmak da istemez, Tanrı kötülüğün üstesinden gelebilir ve bunu yapmak ister. Bu dört seçenekten ilk üçü iyi, adil ve her şeye kadir bir tanrı anlayışını kabul etmezken son seçenek ise dünyadaki kötülüğü görmezden gelen bir tavır içerisindedir. Tanrıyı kötülük günahından masum olarak özgür irade teodisesi, ve bütünlük teodisesi olarak üç temel başlıkta ele alınabilir. Yokluk teodisesi; kötülüğün ontolojik varlığıyla sıyırabilmek için felsefe tarihinde bir çok teodise ileri sürülmüştür bunlar: yokluk teodisesi, ilgilenir ve kökeni antik yunan felsefesine kadar gider. Neo platoncu bir düşünür olan Plotinos yokluk teodisesini; "İdeal bir dünyanın zorunlu olarak bir takım kötülükler içermesi gerektiğini anlamıyorlar. Dahası, bu kötülükler, yalnızca iyinin eksikliğidir ve bu yüzden fiili gerçekliği dahi yoktur. Dünya zorunlu olarak çeşitli düzeylerde kusur içerir." sözleri ile anlatır. Özgür irade teodisesi ise kötülüğün temel sebebini insanın seçim yapma özgürlüğünde bulur. Tanrı kötü değildir fakat iyiyi tanımlamak ve insanlara seçim yapma fırsatı vermek için kötülüğü de yaratmak zorundadır. Kötülük onu yaratan Tanrının değil bizzat insanın seçim yapmasının bir sonucudur. Bu yaklaşım Platon, Augustinus, ve Thomas Aquinas gibi düşünürler tarafından savunulmuştur. Bütünlük teodisesi ise her kötü edimin iyi bir edime sebep olduğunu veya çekilen acıların önceki günahların bir cezası olduğuna yönelik kötülüğe bir bütünlük içerisinde nötr ve hatta iyi bir çerçeve çizen felsefi bir yaklaşımdır. Spinoza’ya göre, kötülük sadece bizim upuygun olmayan (inadequate) anlama yetimizde var olan bir şeydir, zira upuygun bir anlama yetisinin herhangi bir kötülük anlayışı olmazdı. Bu teodisede kötülük insanın kavrama kabiliyetinin eksikliğinden doğmaz, insanın kavrama kabiliyeti eylemleri kötü olarak kabul edecek kadar zayıf kabul edilir. Oysa hiçbir edim tanrının kavrama kabiliyeti açısından kötü değildir. Her ne kadar teodiseler kötülüğü bazı durumlarda yok saymak için çeşitli argümanlar üretseler de kötülük günümüz dünyasının hayali ve teorik olmayan pratik ve gerçek bir parçasıdır. Fakat kötülüğün var olması ahlaki doğamızın salt kötü olduğu anlamına da gelmez. Ahlaki doğamızın iyi mi kötü mü olduğu sorusuna verilebilecek yalnızca dört muhtemel yanıt vardır: İnsanlar iyidir. İnsanlar kötüdür. İnsanlar ne iyi ne de kötüdür. İnsanlar hem iyi hem de kötüdür. (Svendsen kötülüğün felsefesi s.94 ) Machiavelli’ye göre, gereksinim onları iyi olmaya zorlamadıkça insanlar daima kötü olurlar Hobbes’a göre ise tüm insanlar kötü doğar. Bunlara karşın Rousseau insan doğasının iyi olduğunu bu sözcüklerle anlatır: İnsan özgür, eşit, kendi kendine yeterli ve ön yargısız doğar, fakat uygarlık, onu tüm bunların tersine dönüştürür. Doğal insan vahşi, mutlu ve iyidir; uygar insan mutsuz ve ahlaksızdır. İnsan doğası ne Machivelli ne de Rousseeau’nun betimlediği gibi keskindir. Daha çok hem iyiliği hem de kötülüğü içinde taşıyan bunları çevresinin ona verdiği tepkilere bağlı ortaya çıkaran bir doğadır. İyilik ve kötülük çoğu zaman bir tercih veya bir güdüden çok bir şans meselesidir. Eğer ki bir davranışı anlamak istiyorsak onun amacını da anlamak zorundayız. Kötülük ona ereksel olarak baktığımızda da kendi içinde birçok farklı amaca hizmet edebilir. Bunları dört temel başlıkta irdeleyebiliriz. Bunlar (1) Şeytani kötülük, (2) Araçsal kötülük (3) İdealist kötülük (4) Aptalca kötülük olarak kategorize edilebilir. Şeytani kötülük, amacın salt kötülük olduğu tek tipoloji örneğidir. Genellikle seri katillerle ilişkilendirilen bu tipte kurbana acı vermek yegâne amaçtır. Burada failin bireysel hissini hiç bir zaman bilemeyeciğimiz dolayısıyla bireyin amacı da hala tartışmalıdır. Eğer fail başka bir insanı yalnızca bir nesne düzeyine indirgerse, sadistik cinayetlerin bir anlamı olmaz. Araçsal kötülükte fail kötülük yaptığını bilir fakat bu bilgiyi daha yüksek bir amaca tabi kılmayı seçer. İdealist kötülük ise iyi ve yüce olduğuna inanılan fikirlerin uğruna yapılan kötü eylemleri tanımlamak için kullanılır. Haçlı seferleri gibi din kökenli veya devlet gibi yetkelerin ayakta tutulması için işlenen cinayetler idealist kötülük çerçevesinde değerlendirilebilir. Tarihte de toplu soykırım ve katliamların birçok insanlık dışı işkencenin kökeninde bu kötülük türü yatmaktadır. Aptalca kötülük tipi ise bu tipolojiler içinde en belki en masum olanıdır. Zayıf bir irade, yetersiz bir bilgi birikimi ve üzerine düşünülmemiş eylemlerden kaynaklanır. Burada her hangi bir ereksellikten bahsetmemiz bile çoğu zaman olanak dışıdır. Aristoteles için tüm kötü eylemler ya zayıflıktan ya da yanlış anlamaktan ileri gelir. Aristoteles’in gözünden kötülüğe bakarsak aptalca kötülük diğer bütün kötülük türlerini de bünyesinde barındırır. Hem kör ideolojiler hem, hem sadist düşünceler hem de insanların nesneleştirilmesi dolayısıyla ortaya çıkan bütün kötülük türlerinden aptallık sorumludur. İnceleme bitmiştir kitabı okumanıza gerek yoktur. :dd
Kötülüğün Felsefesi
Kötülüğün FelsefesiLars Svendsen · Redingot · 201847 okunma
·
208 görüntüleme
Zelâl okurunun profil resmi
Vay be kimse artık inceleme okumuyor. Spinoza'ya selam
Bay C okurunun profil resmi
Alıntıları bile okumadan beğenenler varmış. Allah Nietzsche ye rahmet eylesin.
2 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.