yaşlı bir kadını görür oldum,ağırlığı yaşantısı olan
yüzü buruş buruş ve kendini saklayan
yürüyor yürüyor ve kayboluyor, çullar arasında.
Hizaya getiremediği acıları var, çığırtkan
nehirde dışladığı yansıması var, dokunaklı.
Pörtlemiş gözlerinde kayboluyorum kadının
ve sendeliyorum uğursuz yerlerde.
Ben uğrun nazarı oluyorum ve taşlanıyorum.
Üstünde bir palto
sırtı kambur ve göz bebeği fâş
çulluklara bakıyor, her biri ayrı vahşi
her biri ayrı kemirgen
yere çakılıyor ve yalnızlıkla göz göze
acınmışlıkla diz dize.
Kabul görmemiş yanları var, içine gömdüğü
ve ölümlere benzettiği.
İflah olmayan acısını seyrediyorum
acılara benzemeyen, acılara gömülen.
Adamı görür oldum,
çulluklarla baş başa ve ağlamaklı sözleri
Sözleri bana isabet ediyor
ve ben aşağılayıcı bir çamura dönüşüyorum
kalbimin ortasındaki siyah noktadan habersiz.
Kadın ve adamı seziyorum, gayriihtiyarî
karanlığın kucağında, çullukların içinde
beni didikleyen bir ur var
sözlerinde ve her kamçıya uğranan kelimelerde.
Kendimi teskin ediyorum
adamın batmışlığında, kadının göğsünde.
Kendimi teskin edemiyorum
hayatın irin tutmuş tarafı oluyor ve gözlerimi yaşlara
idam ettiriyorum.
Kadın ve adamı seviyorum, mahsustan
sağ tarafım çekingen
sol tarafım heveskâr
men ediyorum içimin benzerliğini kendimden
ve körlüğe adıyorum kendimi, tanıdık benzerimde.
Tutsaklığa boyun eğiyor
adamın hayalî, kadının gölgesi oluyorum.
Bir sevginin diriliği
bir yaşamın ertelenmişliği ile savaşıyorum.
Kadın ve adamı görür oldum
ruhumun diyarında el ele, koyun koyuna
çullukların içinde ölümleri ve kenetlenmiş bakışları.
Kalp atışımda
manidar bir sızı, evhamlı ve müzmin bir uçuş
kendi görüntüme sığınıyor ve şaşıyorum,
kadın ağlıyor
adam susuyor
ve ben masum bir çulluğun boğulduğu keder oluyorum.
hilalbay