Gönderi

216 syf.
·
Puan vermedi
Gençliğinde seçim yapmak için çok erken olduğuna inanmış, şimdi ise değişmek için çok geç kaldığını düşünmüştü (s.57) aslında hepimiz öyle değil miyiz? Kafamızda plan projeler tasarlarız sonra da yarın yaparım deriz. Yarın olur bu seferde dün başlasam daha mı iyi olurdu deriz. Düne geri dönemeyeceğimizin hep farkındayız ama bu sözün arkasına sığınmak her zaman daha cazip gelmiştir. Sebebi ise yapmak istediğimiz şeye aslında cesaretimizin olmamasıdır. Yoksa bir insan neden o işi erteler ki? Korkularımız yarınlarımızın önünde duvar, bugünlerimiz ise perdesidir. Açsak kurtulacağımızın farkındayızdır ama akşam oldu kalsın güneş doğunca açarız deriz. Güneş doğuşunu göreceğimizden pek emin bir şekilde. Kısacası her duruma uygun kılıflarımız mevcut ama şuanımıza uygun bir açıklamamız dahi yok… “Şuanda seçeneğim olsaydı her günümün aynı, olmasının nedeninin kendim olduğunu daha önceden anlamış olsaydım, belki… “ +“belki diye bir seçeneğim yok, çünkü hiçbir seçeneğim yok.“(s.60) seçeneksiziz ya da çok mu seçeneğimiz var? Hangisi daha cazip ? bence an içinde belirtilen duruma en uygun olanı. Ölmek üzeresiniz ve baktığınız pencerede dışarda yapılacak pek çok şey olduğunu fark ettiniz. Şuanda bir şeyler yapmak için seçeneğiniz çok. Biraz daha düşündüğünüz ama bunları yapacak kadar vaktiniz olmadığını fark ettiniz ve ölümü beklemeye koyuldunuz neden? Çünkü başka seçeneğiniz yok. İşte demek istediğim tam olarak bu koşullar an içinde bizi en pasif hangi konuma koyuyorsa bizler onu tercih ediyoruz. Bizler bir şeyler yapmaya değil yaşamaya bile eriniyoruz. Dışarda akıp geçen zamana aldırış etmeden. Sanki evrenin sonsuzluğu onun kendi bitimsizliğini açıklamıştı. (s.76) günlerinin, saatlerinin, dakikalarının, saniyelerinin azaldığının farkındaydı. Ölümün yakın olduğunu ama ne zaman geleceğini bilmeden yaşıyordu. (belki de hiç gelmeyecekti.) kendi için zaman azalıyor. Geçen her salise onun aleyhine işliyor. Kendini hala bir şeyler kısıtlıyor, özgür bırakmaya korkuyordu. Endişeyle ölmeyi bekliyordu. Beklerken fark ettiği delilerin (kendini diğer insanlardan soyutlayıp ruhlarını özgür bırakanların) bunu hiç önemsemediği günlük akışlarının dışına çıkmadığıydı. Annesi veya babası orda olsa çok üzülürlerdi ama orda bulunanlar duruma aldırış dahi etmiyorlardı. Bakınca durum çok acınası değil aslında onu daha önceden tanımayan kişiler umursamıyorlardı. Çok normal değil miydi? Ama şaşırtıcı olan tarafı kendi biterken bir şeylerin ona uyum sağlamaması. Kendi için son olacak bir saniyenin başkası için yeni başlangıçlar ifade etmesiydi. Evren asla bitmeyen bir sonsuzluk abidesi o ise bu sonsuzlukta bitmeye çalışan bi zevk. Büyükelçi şöyle dedi: “ diplomasi karşındakini beklemede tutma sanatıdır. İlk aşklar belki hiç unutulmaz ama mutlaka sona erer.“ (s.184) kalbimizde bir daha hüküm süremeyecek birine o ölmedi içim yaşıyor demek çok anlamlı gelebilir. Bu onu bekletmektir. Dönmeyeceğini, tekrar eskisi kadar sevemeyeceğini, gözlerinde o şehveti göremeyeceğini bildiğin birini delicesine beklemektir. Kuytu köşede de olsa, orta yerde de olsa o hep vardı, öyle de kalacaktı. Ama son bulmuştu. Bu kadar basitti...
Veronika Ölmek İstiyor
Veronika Ölmek İstiyorPaulo Coelho · Can Yayınları · 202078,3bin okunma
·
59 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.