Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Atsız Yeniden Mahkemede: “Konuşmalar” yazısına karşı tepkiler resmî makamlar üzerinde de tesirini göstermiş ve Atsız ile derginin sorumlu yazı işleri müdürü Mustafa Kayabek hakkında dava açılmıştır. Bunun üzerine Atsız, yazının üçüncü bölümünde şunları yazar: "Memleketi parçalamak isteyen, Kürt devleti kurmak için Kürtçülük yapmak isteyenlere karşı millî birliğimizi savunarak uyarma görevimi yaptığım için 1-3 yıllık hapis isteğiyle mahkemeye verilmemi şahsıma yapılmış bir teşekkür sayıyorum. İnsanları 1944'ten beri lâyık oldukları şekilde değerlendirmiş olduğum için başka bir şey de beklemiyordum. Türkiye'ye çıkarlarımla değil, yalnızca atalarımın kanı, millî ülkü ve şerefimle bağlı olduğum için millî bir tehlikeyi önlemenin yollarını özetleyerek gösterdim. Bu benim görevimdi. Bu görev sonuna kadar devam edecektir." (Ötüken 43, Temmuz 1967: 5). Soruşturma Haziran veya Temmuz ayında açılmış olmalıdır. Atsız'ın avukatı Enver Yakuboğlu, kendisiyle yapılan bir mülakatta davanın açılmasını şöyle anlatıyor: "Dâva da şöyle açılıyor: Bu 'Konuşmalar başlıklı yazılar hakkında o zaman doğu vilâyetlerindeki bazı gençlerin veya genç olmayanların bir sürü dernekleri var... Diyarbakır Kültür Derneği, bilmem Bitlis Kültür Derneği, Ağrı bilmem ne derneği, bir sürü dernekleri var... Bunlar Hoca'nın “Konuşmalar” başlıklı yazısına karşılık Hoca'ya hakaret eder mahiyette, hakaretâmiz sözlerle... onların çıkarmış olduğu beyanname vardı... Bu beyanatı Ankara Savcılığı ele alıyor ve Ötüken dergisinin İstanbul'da çıktığını mevzuubahis ederek İstanbul Savcılığına gerekli muamelenin yapılması yani suç var mı yok mu diye, gereğinin İstanbul Savcılığınca düşünülmesi diye, o beyannameyi yahut deklarasyonu neyse, onu gönderiyor." (Deliorman 2000: 279). Yakuboğlu'nun ifadesine göre İstanbul Savcılığının soruşturma açması, yazı dizisi bitmeden, ikinci yazıdan sonradır. Dizinin ikinci yazısı Mayıs 1967'de çıktığına göre bu işlemler Mayıs'tan önce olamaz. Savcılık, yazıları Prof. Dr. İlhan Akın, Prof. Dr. Sulhi Dönmezer ve Prof. Dr. Nevzat Gürelli'den oluşan bilirkişiye yollar. Bilirkişi yazılarda suç unsuru bulur. Bunun üzerine Atsız Savcılığa çağrılır. Arkasını Yakuboglu'ndan dinleyelim: "Bir ay sonraydı bu "Konuşmalar"dan, Savcılıktan çağrıldı. Bana açtı telefonu 'Enver, böyle bir durum var' dedi. 'Peki dedim, Hocam, gidelim.' Mustafa Kayabek ile o. Kalktık gittik... 'Hocam, dedim, şimdi siz ifade vereceksiniz, bunda kastınızı belli etmeyin. Yani, böyle üzerine basa basa, bir dâva adamı gibi ifade vermeyin. Kastınızın ne olduğunu tavzih edin dedim. 'Yok, dedi, ben ne demişsem, ne kastetmişsem, onu aynen söylerim' dedi. Nitekim, benim söylediğim birçok şeyleri, hepsini hazfetmiş." (Deliorman 2000: 278-279). Atsız ve Mustafa Kayabek'in davası, İstanbul Toplu Basın Mahkemesi'ne sevk edilir. Ötüken'in Ağustos sayısında, arka kapaktan okuyorum haberi: "Dergimiz aleyhine dava açıldı". Davanın sebebi "Konuşmalar" yazısı. "Savcılık, yazının bazı parçalarını Anayasa'ya aykırı bulmuştur. İlk oturumu 20 Eylül 1967 Çarşamba günü olacak davada, yazının sahibi Atsız ile dergimiz sorumlusu Mustafa Kayabek yargılanacaklardır.” (Ötüken 44, Ağustos 1967: 16). 31 Ağustos 1967 günü, Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde asistanlığa başlıyorum. Kısa bir taşınma izni. İstanbul'dayım. Bilge Yolalan ile nişanlanacağım. İzmir'in kurtuluş günü, dokuzuncu ayın dokuzunda, dokuz kişi Atsız'ın dokuz numaralı evindeyiz. Ben ve Bilge Yolalan, babam Mehmet Ercilasun, kayınpederim İzzet Yolalan, kayınvalidem Kadriye Yolalan, kayınbiraderim Babür Yolalan, Türkân Hanım, Kâniye Hanım ve Atsız. Nişan yüzüklerimizi Atsız takıyor. Ben birkaç gün içinde Erzurum'a gitmek zorundayım. 20 Eylül 1967 günü yapılan duruşmada bulunamıyorum. Yakuboğlu, duruşma gününü şöyle anlatıyor: "İlk celseye gittiğimiz zaman, İstanbul Adliyesi, bilhassa Basın Mahkemesi gençlerle dolu, muazzam kalabalık, içeri girilmiyor, koridorlar ağzına kadar dolu... Savcı, aşağı-yukarı rica eder gibi diyor ki: 'Aleyhte veya lehte tezahürat olabilir. Mahkemenin ciddiyeti belki ihlâl edilebilir. Sizden rica ediyoruz. Gizli olsun bu şey. Bu celseye mahsus olmak üzere.' Âdeta bize yalvarır gibi savcı. Yani bir hâdise çıkmasın. Biz diyoruz ki 'Burada aksine Hocanın aleyhine bir tezahürat yapılması mümkün değildir. Sonra, buraya gelen gençlerin hepsi kanunlara, nizamlara, memleketin mevzuatına saygılı gençlerdir. Milliyetçi gençlerdir. Bu itibarla, böyle bir şey olmaz. Fakat, savcının ısrarı, daha doğrusu rica eder gibi ısrarı karşısında Hoca bana dönüyor 'Hay hay' diyor... Hoca o kadar gösterişten âzâde, hâdise çıkmamasını isteyen bir adamdı ki, kanunlara, memleketin nizamına saygılı bir insan olduğu için diretmedi 'hay hay' dedi ve celse gizli oldu. Aleyhte de en ufak bir tezahürat olmadı. Gelenlerin hepsi saygı ile çıktılar dışarı." (Deliorman 2000: 280-281). "Atsız ve Kayabek, anayasanın tanıdığı insan haklarını ırk düşüncesiyle yok etmek ve demokrasiyi kenara itmekle suçlandırılıyorlar ve Ceza Kanununun 142. maddesinin 3-6. fıkralarıyla 80. maddesindeki hükme göre cezalandırılmaları" isteniyor (Ötüken 50, Şubat 1968: 16). Duruşmada Atsız, "anayasayı ihlâl değil, bilâkis bağımsız Kürt devleti kurmak teşebbüsü ile anayasayı ihlâl etmek isteyenlere karşı çıkış yaptıklarını ve tedbir alınması için hükümeti uyardıklarını” söyledikten sonra bir de örnek verir: "Anayasaya göre Türklerin seyahat hürriyeti olduğu halde Kayseri'deki futbol olayı sebebiyle Kayseri ve Sivas valileri", "bu iki şehre giriş çıkışları" yasaklamışlardır. Bu, "bir anayasa ihlâli değil bir tedbir”dir. Atsız ve Kayabek'in avukatı, dosyaya konulmadığı için bilirkişi raporunu görmediklerini, raporun, “Konuşmalar”ın ilk ikisine göre yazıldığını belirterek mehil istemiştir. Mahkeme heyeti de bu isteği kabul ederek duruşmayı 15 Kasım 1967 Çarşamba gününe bırakmıştır (Ötüken 50, Şubat 1968: 16). Atsız duruşmadan çıkar ve önemli bir şey olmamış gibi evine giderek Ötüken dergisinin işleriyle meşgul olur. Aynı gün Muzaffer Eriş'e yazdığı mektuptan bunu anlıyoruz: "Kardeşim Muzaffer," "Eve gelince ilk iş... Tahire Oğuz ile Nedim Çetin adresine birer dergi hazırlamak oldu. Şimdi Kâniye onları götürüp postaya verecek. Sen de listeye bakarak şu isimlerden abone parası gelip gelmediğini bana bildir. Duruşma 15 Kasım'a kaldığına göre, yeni bir liste tanzim edeyim." (Hacaloğlu 2013: 91). Duruşma bitmiş. Atsız vapur ve trenle eve gelmiş. Abonelere gidecek olan dergileri paketliyor ve arkadaşına mektup yazıyor. Evet, mahkemenin ikinci oturumu 15 Kasım 1967'de yapılacaktır.
54 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.