Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

12 Mart 1971: Ordu Yönetime El Koyuyor 1971 yılıyla birlikte anarşi hızlanır. 1970 sonlarında Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Mahir Çayan ve arkadaşları Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) adlı yasa dışı bir örgüt kurarlar. Örgüt mensupları, 11 Ocak 1971'de İş Bankası'nın Ankara'daki Emek şubesini soyar. Atsız müdahale olacağından emindir: "Görüşüm şu: Türkiye diktatörlüğe gidiyor. Başka çıkış yolu yok. Bizim için mühim olan, bu diktanın sol olmaması ve hiç olmazsa Yunanistan'daki kadar akıllı olmasıdır... Çıkarılmakta olan kanunlar asayişi hiç olmazsa kısmen düzeltmezse, dikta daha çabuk gelecektir. Şu üniversite Şımarıkları meydanı boş buldukları için bu kadar şımarıyorlar." (Hacaloğlu 2013: 133). Atsız bunları, 21 Şubat 1971'de Turan Kekevi'ye yazdığı mektupta söylüyor. 12 Mart'ta da müdahale geliyor. Gerçekten de ordu içinde sol bir yapılanma vardır. Emekli Korgeneral Cemal Madanoğlu'nun başında bulunduğu bir cunta, bazı sivil sosyalist aydınlarla da iş birliği yaparak idareye el koyma planları yapmaktaydı. Doğan Avcıoğlu'nun çıkardığı haftalık Devrim gazetesi de "Milli Demokratik Devrim" adını verdikleri bu hareketin sözcülüğünü yapıyordu. Ancak Madanoğlu cuntasına bir MİT ajanı sızmıştı: Mahir Kaynak. Kaynak, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinde öğretim üyesi idi ve üniversitedeki milliyetçi gençler tarafından komünistlerin ileri gelenlerinden biri olarak biliniyordu. Cunta toplantısındaki konuşmaları banda aldı ve yetkililere haber verdi. Yine de Millî Demokratik Devrimciler, Tümgeneral Celil Gürkan'ın liderliğinde, 09 Mart 1971'de sol bir darbe yapmayı planladılar. Fakat cunta içinde bulunan Korgeneral Atıf Erçıkan da durumu Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç ile Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Faik Türün'e haber verdi. Başlangıçta darbecileri destekleyen Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Gürler ile Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhsin Batur da desteklerini geri çektiler. 10 Mart'ta Ankara'da bütün orgeneral ve korgenerallerin katıldığı bir Genişletilmiş Komuta Konseyi toplandı. Memduh Tağmaç ve Faik Türün'ün ağırlıklarının hissedildiği bu toplantıda Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a muhtıra verilmesi ve hükümetin istifaya zorlanması kararlaştırıldı. 12 Mart 1971 günü saat 13:00'te Türkiye Radyolarından muhtıra okundu: "Meclis ve hükümet, süregelen tutum, görüş ve icraatlarıyla yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk'ün bize hedef verdiği uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş ve anayasanın öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş olup, Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür." "Türk milletinin ve sinesinden çıkan Silahlı Kuvvetleri'nin bu vahim ortam hakkında duyduğu üzüntü ve ümitsizliğini giderecek çarelerin, partiler üstü bir anlayışla meclislerimizce değerlendirilerek mevcut anarşik durumu giderecek anayasanın öngördüğü reformları Atatürkçü bir görüşle ele alacak ve inkılap kanunlarını uygulayacak kuvvetli ve inandırıcı bir hükümetin demokratik kurallar içinde teşkili zaruri görülmektedir." "Bu husus süratle tahakkuk ettirilemediği takdirde, Türk Silahlı Kuvvetleri kanunların kendisine vermiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve kollamak görevini yerine getirerek, idareyi doğrudan doğruya üzerine almaya kararlıdır." 12 Mart müdahalesinde meclis feshedilmemiş, partiler kapatılmamıştı. Partisiz bir başbakan başkanlığında teknokrat bir hükümet kurulması isteniyordu. Kocaeli milletvekili Nihat Erim partisinden (CHP'den) istifa etti ve 26 Mart 1971'de onun başbakanlığında yeni bir hükümet kuruldu. 26 Nisan 1971'de, Ankara, İstanbul, İzmir başta olmak üzere 11 ilde sıkıyönetim ilan edildi ve 26 Eylül 1973'e kadar sürdü. Atsız, 12 Mart müdahalesini olumlu karşıladı. "Türk Ordusuna Karşı Don Kişotlar” başlıklı yazısında tutumunu açıkça ortaya koydu: “Disiplin, medeniyetin ana şartıdır. İnsanların hayvanlıktan sıyrılması, hak mefhumunun teşekkülü, gerçek hürriyetin çekirdeğidir. Bu yüzdendir ki Türk ordusu bazı güç anlarda ana görevinden taşarak bozulan düzeni sağlamak zorunda kalmıştır. 12 Mart Muhtırası bunlardan biridir. Bunda ordunun ne kadar haklı olduğu, serserilerin inlerinde yapılan aramalarla ortaya çıkmaktadır. Silâhlar ve patlayıcı maddelerden başka subay elbiseleri, teksir makineleri, alıcı-verici telsizler, Doğunun 15 evlik Kürt köylerinde saklanmış son sistem Çekoslovak silahları vesaire vesaire..." (Ötüken, Mayıs 1971: 3). 02 Mayıs 1971'de Hasan Oraltay'a yazdığı mektupta da tereddütlü bir iyimserlik vardır: "Türkiye'de durum, şimdiki hâlde iyi gidiyor. Fakat ben kesin sonuca bakarım. Birçok solcu hergele tevkif edildi. Dergileri kapatıldı. Dernekleri fesholundu. Bu arada, iki üç yerde Ülkü Ocakları da kaldırıldı. Solak profların sesi kesildi. Evvelce kıyamet koparılan meselelerde, şimdi kolaylıkla kanun maddeleri hazırlanıyor. Bu hükûmet, en aşağı iki yıl kalır. Sıkıyönetim Mahkemeleri de epey temizlik yaparsa ilerisi için ümit verici olur." (Hacaloğlu 2013: 139).
·
68 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.