Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik ya da Ölüm!Bu başyapıt niteliğindeki eseri nasıl anlatsam, nerden başlasam bilemediğimden, naçizane kısaca bir değerlendirme yapıp, eseri okuyarak hissetmenizi şiddetle tavsiye ederek başlamak istiyorum. Bu nedenle kitabın özetinden ziyade hissettirdigi duygulardan bahsedeceğim.
Adından da anlaşılacağı üzere kitap "iki şehir" yani İngiltere ve Fransa arasında geçiyor. Çok etkili betimlemelerle dolu bir anlatıma sahip olduğundan, sayfalar ilerledikçe o dönemin şartları çok iyi anlaşılıyor ve adeta bir filmin içindeymiş gibi gözünüzde İngiltere ve Fransa sokaklarını resmedebiliyorsunuz.
Kitabı okuduktan sonra, tarihten Fransız devrimi diye bildiğimiz olay; zihnimizde sadece tarihi bir olgu olmaktan çıkacak ve adaletsizlik, sefalet, haksızlık, ayrımcılık, baskı, ve zorbalığın hüküm sürdüğü, toplumsal çürümeyi bize en hüzünlü tarafıyla hatırlatacaktır.
O dönemde bu kötülükler toplumda fazlasıyla yaygındır. Kitapta aristokrat kesimi diye bahsedilen üst tabaka insanlar arasında, diğerleri hep görmezden gelinmiş, umursanmamış ve bu durum da devrimin başlangıcına neden olmuş, haksızlık, zulüm ve zenginliğin de sonunu hazırlamıştır.
Bu adına yaşamak denen ama bir köşede ölümünü bekleyen insan topluluğu bu halin böyle sürüp gitmesinden bezer ve onların deyimiyle "özgürlük, eşitlik, kardeşlik ya da ölüm!" sloganıyla başkaldırırlar. Fakat zulmü yine zulümle, ve intikam hırsıyla çözmeye çalıştıklarından, daha büyük felaketlere ve acımasızlıklara sebep olmuşlar, çareyi aradıkları "küçük azize" Giyotinle kelle sayma yarışına girmişlerdir.
Kitapta anlatılan aile, baba ve kız ilişkisi, özellikle fedakarlık duyguları çok sıcak ve okurken özümsenebilecek karakterlerle aktarılmış. Dikkatimi çeken hususlardan biri de kitapta devrimciler hariç nerdeyse hiç kötü, bir şeylere köstek olmaya çalışan, ihanetçi karakter yok. Aile ve dostları haksızlığa karşı her zaman birlikte mücadele edip, en zor zamanlarda birbirlerine kenetleniyor ve bu da sonunda buruk da olsa onları zafere ve özledikleri eski güzel günlerine kavuşmalarını sağlıyor. Bu birleştirici ve güçlü bağ benim çok hoşuma gitti.
Bazı olaylar okurken karmaşık geldiğinden olaylar arasında bağlantı kurmakta zorlansam da tüm anlatılanların bir sebebi var birbirine kilit taşı gibi oturuyor. Kitap yoğun bir olay örgüsüne sahip olduğundan okurken olayların gelişimini aklınızda tutmakta fayda var. Böylece bağlantıları çözmeye çalışırken kitabı okuması daha da keyifli hale geliyor.
Özetle; Giyotin imgesi de kullanılarak, dönemin çaresizliği ve acımasızlığının çok iyi aktarıldığı, hırs ve intikam duyguları ile yanlış yöntemlerde çözümü aramanın nelere mal olabileceğini anlatan muhteşem bir klasikti. Kesinlikle okumalı, Luice, Carton, Darnay, Lorry, Manette ve Defarge'lerle tanışmalısınız. İyi okumalar dilerim...