Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar: Kitabın tam adı Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar-Birinci Bölüm: En Eski Zamanlardan Başlayarak Apar Sülâlesinin Düşmesi Tarihi Olan Milâdî 552'ye Kadar şeklindedir. Kitabın hazırlanma ve yayımlanma macerasını önsözün sonunda Atsız şöyle anlatır: "Bu kitabı 1933'te yazmağa başlamıştım. Malatya Orta mektebinde Türkçe muallimi olarak bulunduğum sıralarda (Nisan, Mayıs ve Haziran 1933) bunun ilk kısımlarını oradaki Fırat gazetesinde neşretmiştim. Sonra Edirne Erkek Lisesine edebiyat muallimi tayin edilince orada Orhun adında aylık bir mecmua çıkardım ve ilk sayısı 5 ikinciteşrin 1933'te çıkan bu mecmuada Toplamalar'ı tefrika olarak neşretmekte devam ettim. Ayrıca kitap haline sokmak için de 500 tane ayrı basım yaptırdım. Orhun'un 16 Temmuz 1934 tarihinde çıkan son dokuzuncu sayısına kadar bu kitaptan ancak 36 sayfalık bir kısmı basılabilmişti. Bakanlar heyetinin 14 Temmuz 1934 tarihli kararı mucibince Orhun mecmuası kapatılınca Toplamalar'ı bastırmakta devam ettim. Fakat bu iş hayli güç ve masraflı olduğu için neşri şimdiye kadar gecikti. Maddi imkân bulundukça bunun sonraki kısımlarını da aynı usul dairesinde neşredeceğim." (Atsız, Ocak 2011: 26-27). Eser, Atsız'ın kendi kurduğu Aylı Kurt yayınlarının büyük boy dizisinin ikinci kitabı olarak 1935 yılında Arkadaş Basımevi tarafından yayımlanmıştır. Eserin ikinci baskısı yıllar sonra, Ocak 2011'de Ötüken Neşriyat tarafından yapılır. Orhun mecmuasındaki tefrikanın önsözü sayılabilecek tek sayfalık bölüm kitapta yoktur. Bu bölümde Atsız, Türk tarihine nasıl bakılması gerektiğini kısaca açıklar ve Türk Tarih Kurumunun dört ciltlik tarih kitabını sert bir üslupla eleştirir. Bu eleştiri basında ciddi tartışmalara yol açmıştır. Konmayan bu tek sayfalık bölüme karşılık kitapta uzun bir önsöz vardır. Burada Atsız, tarih, tarih metodu kavramları üzerinde durur ve Türk tarihine nasıl bakılması gerektiği konusundaki kendi görüşünü ayrıntılı bir şekilde anlatır. Kitaptaki "Başlangıç” adlı iki sayfalık bölüm de Orhun'daki tefrikada yoktur. Bu bölümde Türk ırkının sınıflandırılmasıyla ilgili kısa bilgiler vardır. Tefrikada da kitapta da alan "Türkeli” başlıklı bölüm, Turan coğrafyasının ayrıntılı bir anlatımıdır. Daha sonra “İlk Türkler” başlığıyla eserin tarih kısmına geçilir ve M. Ö. 5000'inci yıllardan başlanılarak 552 yılına kadar olan Türk tarihi, "önsöz" de anlatılan bakış açısına yer göre verilir. Orhun dergisi 9. sayıdan sonra hükümet kararıyla kapatıldığı için tefrika tamamlanamamış ve M.Ö. 96 yılında kalmıştır. Kitap ise 552 yılında Bumın Kağanın Aparları ortadan kaldırışına kadar devam eder. Türk tarihinin bu dönemi genellikle Çin kaynaklarına dayandığı için Atsız da eserinde Çin kaynaklarını tercüme eden iki önemli eseri sık sık kullanmıştır: 1) Joseph de Guignes, Histoire générale des Huns, des Turcs, des Mogols et des autres Tartares occidentaux, 1756-1758121; (Atsız, eserin Fransızcası ile Hüseyin Cahit çevirisini muhtemelen birlikte kullanmıştır.)2) Biçurin Sobraniye svedeniy o narodax, obidavşix v Sredney Azii v drevnie vremena Petersburg 1851. Elbette Atsız bu eserler dışında da bazı kaynaklara başvurmuştur. Sık sık Zeki Velidi'ye atıf yapması da dikkati çekmektedir. (Çuvaş asıllı bu müellifin tam adı Nikita Yakovleviç Biçurin'dir. Rahiplik adı "sümbül" anlamındaki Yakinf veya Hyacinthe'tir. Son isim Atsız'ın kitabında Hiakent olarak geçer. Büyük ihtimalle Togan'ın el yazısı notlarından bu şekilde kaydedilmiştir. Umumî Türk Tarihine Giriş'in dipnotlarından birinde Togan, diğer kayıtlar... Hyacinth-Biçurin, Sobraniye svedenyi de bulunmaktadır. Bütün bu kayıtlar tarafımdan 'Türkilinin Tarihî Coğrafyası' isimli gayrimatbu eserimde toplanıp tahlil edilmiştir." demektedir (Togan 1970: 412).) Eser, daha önce yazılan genel tarihler dışında, Asya Hunlarını ele alan ilk ayrıntılı çalışmadır. Atsız, Orhun dergisindeki tefrikanın önsözünde "Mehazlarım herkesin bildiği mehazlardır. Burada yeni olan şey görüş ve usuldür." diyerek tevazu gösteriyorsa da "görüş ve usul”ün dışında da eserin önemli olduğunu belirtmeliyim. "Herkesin bildiği kaynaklar"daki bilgilerin bir araya getirilip sıraya konularak Hunların, Siyen-bilerin ve Aparların (Juan-juanların) ayrıntılı bir siyasi tarihini ortaya koymak alelade, basit bir iş değildir. Hele 1930'ların belge ve bilgileriyle bunu yapmak gerçek bir başarıdır. Üstelik bu eseri hazırladığı sırada Atsız 28 yaşındadır ve ilim hayatının başındadır. Eserin sonunda "eklenti" adıyla yer alan "Türk, Çin ve İran İmparatorları Listesi" başlıklı sekiz sayfalık cetvel, üç büyük devletin hükümdarlarını ve hükümdarlık tarihlerini karşılıklı olarak gösterir. M.Ö. 240'lardan başlayıp M.S. 550'lere kadar uzanan bu listenin hazırlanması için büyük bir emek sarf edildiği muhakkaktır. Atsız'ın bu eserde M.S. 329 yılına ait Hunca ibareyi işlemesi ise tam bir sürprizdir. Geç Hun devletlerinden birinin hükümdarının savaşa çıkıp düşman başbuğunu tutmasıyla ilgili Hun diline ait Çin karakterli küçük metin ilk defa 1902 yılında Şiratori'nin dikkatini çekmiş ve Türkçe olarak açıklanmıştı. 1922'de de Ramstedt'in Türkçe açıklaması vardı (Tekin 1993: 36-40). Tekin'e göre bundan sonraki iki açıklama denemesi 1948'de Bazin ve 1950'de Gabain tarafından yapılmıştı (Tekin 1993: 35, 41). Türkiye Türkologlarının birçoğu bu ibare ve açıklamaları 1993'te Talat Tekin'in yayımladığı ve kendi açıklamasını da içine alan Hunların Dili adlı küçük kitapçığından öğrenmişti. Benim için sürpriz olan aynı ibareyi daha 1935'te Atsız'ın ele alması ve ibarenin Türkçe olduğuna dair açıklamalar yapmasıydı (Atsız, Ocak 2011: 212-213). 1935 yılında sınırlı sayıda yayımlanan Atsız'ın bu eseri sanki "nisyan" a terk edilmişti. Atsız'ın kaynağını maalesef bilmiyoruz. Tekin, 1935'ten önce iki açıklama denemesinden bahsediyor: 1902'de Şiratori ve 1922'de Ramstedt. Fakat Atsız'ın Süsi sülegen, pugu tu tutdan veya Süsi süleygen, pugu tutkudan okuyuşu ikisine de uymuyor. Demek ki 1935'ten önce Tekin'in de fark etmediği bir üçüncü okuma denemesi var. Belki de bu okuma ve açıklama denemesi doğrudan doğruya Atsız'a aittir. Sonuç olarak 1935'te basılmış olan bu eserde Türkoloji'nin unutulmuş bir sayfası da gün yüzüne çıkmış bulunuyor. Aynı bölümde Atsız, M.Ö. 119 yılında Ordos'u kaybeden Hunların söylediği, fakat Çince olarak kaydedilmiş bulunan dört mısralık türküyü de değerlendirmiştir (Atsız, Ocak 2011: 213-214). Bu kısım Atsız'ın edebiyatçılığı değerlendirilirken ele alınacaktır. Bütün bu vasıflarıyla eser, Asya Hunları üzerinde çalışacak olanlar için hâlâ önemli bir başvuru kaynağıdır. XV inci asır tarihçisi Şükrullah-Dokuz Boy Türkler ve Osmanlı Sultanları Tarihi Kitabın adından sonra kapakta, bir dikdörtgen içinde Eski Türklerle Fatih Sultan Mehmet'in Tahta Oturuşuna Kadar Olan Osmanlı Tarihinden Bahseder ibaresi vardır. Eser, 1939 yılında Aylı Kurt yayınlarından çıkmış, Arkadaş Basımevi tarafından basılmıştır. IV+72 sayfadır. Eser sadece 186 adet basılabildiği için piyasalarda yoktur. Millî Kütüphane'de bulunan bir nüsha, Atsız tarafından Adnan Ötüken'e imzalanmıştır. Eserin önünç (ön söz) bölümü önemlidir. Atsız burada Osmanlı tarihinin önemini, mükemmel bir Osmanlı tarihinin nasıl yazılabileceğini, ilmî bir eser ortaya koymanın şartlarını ve eseri hazırlarken kendisine yardım eden bazı bilginlerin özelliklerini anlatmaktadır. Eser, Şükrullah'ın Behcetü't-Tevârîh adlı umumi tarihinin Türkleri ilgili bölümünün, Kanuni zamanındaki Türkçe tercümelerle de karşılatırılmak suretiyle Farsçadan Türkçeye yapılmış çevirisidir. Atsız, 1949 da yayına hazırladığı Osmanlı Tarihleri I adlı kitapta Şükrullah'ın eserinin Osmanlılarla ilgili bölümünü tekrar işlemiştir. Burada, 1939'daki yayın hakkında şu bilgiyi veriyor: (Theodor Seif'in 1925 yılındaki yayınından sonra) "İkinci defa ise ben, 1939 yılında, eserin başlangıcını, eski Türklere ve Osmanlılara ait bölümlerini Türkçeye çevirerek ve notlar ekleyerek "Dokuz Boy Türkler ve Osmanlı Sultanları Tarihi" adıyla yayınlamıştım. Bu tercüme, Seif neşrinden daha iyi olmuştu. Çünkü ben İstanbul kütüphanelerinde görebildiğim 6 tane acemce nüshayı Seif'ın bastığı metinle karşılaştırarak mukayeseli bir nüsha elde etmiş, sonra, zevcem Bedriye Atsız'ın İstanbul kütüphanelerindeki sekiz Türkçe nüshayı (ki ikisinde Osmanlılar bölümü yoktur) karşılaştırarak hazırladığı Türkçe metinle kelime kelime karşılaştırıp kontrol etmek suretiyle bir tercüme meydana getirmiştim. 6 mart 1939'da basımı biten bu eserden, maddi imkânsızlık dolayısıyla ancak 186 tane bastırabilmiştim.” (Atsız 1949: 43). Eseri hazırlarken Atsız, Arapça ve Farsça konusunda İsmail Saib, Şerefeddin Yaltkaya, Ferit Kam, Muallim Rıfat ve Abdülkadir Gölpınarlı'dan; Almanca araştırmaların tercümesi konusunda Orhan Şaik Gökyay'dan ve çeşitli konularda Zeki Velidî Togan, Abdülkadir İnan ve Mükrimin Halil'den yardım aldığını da önünçte belirtmiştir. Atsız Eserinin adı konusunu da önünçte açıklamıştır: (Esere) "Dokuz Boy Türkler Ve Osmanlı Sultanları Tarihi' adını verdim. Bu adı verirken de kendi kendime bir ad uydurmuş olmamak için Şükrullahın fasıl veya bâb başlarında kullandığı ‘Dokuz Boy Türkler ve 'Osmanlı Sultanları Tarihi' adlarını birleştirdim." (Atsız 1939). Atsız, Şükrullah ve eseri hakkında ayrıntılı bir inceleme yaparak eserinin başına koymuştur. Bu inceleme Atsız'ın nasıl başarılı bir tarih bilgini olduğunu ortaya koyar. Bir yandan Âşıkpaşazade, Menhecü'r-Reşâd, Tâcü't-Tevârîh, Şakayık tercümesi, Keşfü'z-Zünûn gibi eski kaynakları, bir yandan da Sicill-i Osmânî, Osmanlı Müellifleri, Babinger gibi modern kaynakları kullanarak tenkidî bir gözle Şükrullah'ın hayatını incelemiş ve eserleri hakkında bilgi vermiştir. Behcetü't-Tevârîh'in Farsça ve Türkçe yazma nüshalarını da tek tek tanıtmıştır. Sadece Behcetü't-Tevârîh'i değil, onun kaynaklarını da ayrı ayrı ele alıp tanıtmış ve değerlendirmiştir. Bursalı Tahir ve Babinger'de Şükrullah'ın Şeyh Vefa mezarlığına gömüldüğü kaydı dolayısıyla Atsız -bilginin yanlışlığını bildiği hâlde- bu mezarlıktaki mezar taşlarını dahi incelemiştir. Nuru Osmaniye nüshası esas alınarak yapılan tercümede ak kemik (havas), albız (şeytan), asığ (fayda), kırnak (cariye), sücü (şarap), yoymak (kökünü kazımak) gibi kelimeler kullanılmış, böylece tercümenin dili eserin dönemindeki dile benzetilmiştir. Tercümede ayrıca çok açık ve akıcı bir dil kullanıldığını da belirtmek gerekir. Gerekli yerlerde nüsha farkları gösterilmiştir. Tercümeden sonra "Metne Ait Bazı İzahlar” başlığıyla verilen dipnotların bir kısmı çok uzundur. Mesela 42-50. sayfalar arasında yer alan Kırgız kelimesiyle ilgili dipnot, makale ölçeğinde bir Kırgız tarihidir. Dipnotun sonunda, kullanılan kaynaklar dahi verilmiştir. Eserin bir dipnotundaki bu tarih, gözlerden uzak kalmıştır. Oysa Kırgızlar üzerindeki çalışmalarda başvurulması gerekli bir kaynaktır. Aynı şekilde Karluklarla ilgili dipnot da geniş tutulmuştur (50-53). Eserin sonunda "Şükrullaha Göre Osmanlıların Şeceresi” (s. 61), "Şükrullaha Göre Osmanlı Tarihinin Kronolojisi (s. 62), “Şükrullahın Hayatının Kronolojisi" (s. 63), “Şükrullahın Eserleri” (s. 63) ve “İsimler Cetveli" (s. 64-72) bulunmaktadır. İsimler cetveli (özel adlar dizini) üçe ayrılmıştır. Birincisi Şükrullah metnindeki yer, kişi ve kavim adlarını, ikincisi kitap adlarını, üçüncüsü Atsız'ın önünç ve incelemesindeki özel adları göstermektedir.
·
89 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.