Gönderi

136 syf.
7/10 puan verdi
·
17 saatte okudu
1800'lü yılların sonunda yaşamış olan yazar, özgün üslubuyla İstanbul mahallelerini anlatmış. İlk mahalle olarak Ortaköy'ü okuyunca çok beğendim ve kitabın geri kalan kısmı için heyecanlandım. Ortaköy'ü güzel benzetmelerle mizahı karıştırarak harika bir şekilde anlatmış. Fakat diğer semtlerde bunu pek bulamadım. Genel olarak Ermeni nüfusu, okulları ve papazlarını konu edinmiş. Dikkat ettiğim bir durum da şu oldu: Neredeyse her semtin anlatımında o semtin okullarından bahsediyor, eğer okulu yoksa eleştiriyor. O zamanın mahallelerinde göz çarpan bazı şeyler var: Mahallelerimiz genel olarak pis, tozlu ve kötü kokuyor. Eyüp ve birkaç semt haricinde her semtte rakı su gibi içiliyor. Bazı mahalleler tekin değil. Mahalleye alternatif girişleri de belirtmiş. Kasımpaşa'da kolera belası o dönem de mevcut. Semtlerden bahsederken asla atlamadığı bir şey var: Kadınlar... Kadınların dedikoducu olmalarından, giyimlerinden, mahalleye göre değişkenlik gösteren konuşma şekillerinden ve titizliklerinden sıkça bahsediyor. Gelelim en sevdiğim bölüme: Gedikpaşa. Bu semti okurken tiyatronun kıyısından köşesinden bir şeyler okuyacağımı kestiriyordum. Öyle de oldu. Gedikpaşalıların senede bir gün tiyatroya gitmelerini bile müsriflik saymalarını okuyunca kahkaha attım. Güllü Agop'un başarısından bahsederken işinin de ne kadar zor olduğunu ekliyor. Şöyle de güzel bir kıssa var: “Zaten burada oturanların çoğunun taptıkları tek şey altındır. Birkaç kişi yılda bir kez tiyatroya girebilir, biletçiye mağşuş(hileli, sahte)altınları yutturabilirse. Biletçi fark edip itiraz ederse şu cevabı alır: “Bizim altın mağşuşsa sizin gösterdiğiniz oyun da tam değil.”
İstanbul Mahallelerinde Bir Gezinti
İstanbul Mahallelerinde Bir GezintiHagop Baronyan · Can Yayınları · 2014139 okunma
·
78 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.