Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

248 syf.
7/10 puan verdi
Say Yayınları'nın baskısı özelinde konuşmak gerekirse kitabın anlaşılabilmesi(!) konusunda kafayı yemişler. Kitaptan önce uzunca bir giriş vardı. Ütopya fikrinin geçmişinden, dönemin olaylarından falan bahsediyordu. Bu tarz girişleri seviyorum, kesinlikle faydalı oluyorlar. Yalnız bu sefer, belki de kitabın içeriği gereği aşina olmadığım kelimelerle kafamın pek de almayacağı cümleler vardı. Bir yandan da tahmin ediyorum kitaba geçince dil böyle zor olmayacak. Bu kısmı iyi kötü okuyarak geçtim. Kendimi çok zorlamadım. Utopia'ya başladığımda dil hakkında düşündüklerimde haklı olduğumu gördüm. Sonuçta bu kitap zamandan bağımsız, ve tüm zamanların insanlarına hitap ediyor. Biraz daha anlaşılır olmalı. Evet rahat rahat okuyup kendinizce anlayabilirsiniz fakat Say Yayınları buna da razı gelmiyor. Çoğu sayfanın yarısı dipnot ve bu dipnotlar aniden ortaya çıkıyor. Mesela "savaş" kelimesinde bir işaret var, sayfanın altında uzun uzun savaştan bahsediliyor. Bir saniye, baştan söyleyeyim ben bu işi beğenmedim demiyorum. Hatta tam tersine emeklerine teşekkür ederim. Yalnız, benim için biraz fazlaydı bilgi ve açıklamalar ama bunun da çok basit bir çözümü var: okumamak. Ama komikti. Bir dizi, grup ya da kitabın sapığı olup da "şurasını fark ettin mi, burasını anladın mı?" diye insanı darlayan arkadaşa benzettim. Kitapta "farz edelim" diyor örneğin. Farz etmek ne demektir? Genelin içinden bir örnek alıp getirmek... Ama dipnotta farz ettiğimiz bu örneğin o dönem için karşılığı olabilecek kişi ya da olayları anlatıyor. Hayır dostum, bir saniye... Farz ediyorum... Kitabın birçok bölümünde özgürlüğün kısıtlanması fikri beni boğdu. Hatta "bu nasıl ütopya ya, ben buna distopya derim" diyecek kadar ileri gittiğim zamanlar bile oldu. Ama üzerine biraz düşününce şu noktaya vardım: Benim böyle hissetmemdeki başlıca neden yıllardır avare bir yaşantı sürüyor olmam. Ben zaten içinde bulunduğum düzende de çalışmaya başladığım zamanların gelmesinden korkuyorum. Ben hiç çalışmadım mı? Çalıştım ama bunlar ya kısmi zamanlı çalışmalardı ya da bırakabileceğim lükse sahip olduğum, ölene kadar çalışmayacağımı bildiğim tam zamanlı işlerdi. Nitekim dayanayamacak seviyeye geldiğimde de bıraktım. Ama insanların büyük bir çoğunluğu bu "bırakma" lüksüne sahip değil. Günün birinde ben de onlardan biri olacağım. E o zaman çalışmak her şekilde mecburi ise bunun en ideal yolu bulunmalı. Günümüzde "özgür" olduğumuz bir kandırmaca aslında. Ben bunu işe girdiğimde iliklerime kadar hissettim. Haftanın altı günü çalışıyordum. Sadece beş gün olan yıllık iznimi kullanabilmem için de bir sene geçmesi gerekiyordu. Şimdi kitaba dönelim. Bir şehirden başka bir şehre gitmek için yöneticiden izin alınıyor ve yönetici tehlikeli bir durum yoksa genelde kabul ediyor. Ne zaman geri geleceğine dair bir izinle yurttaşlar başka şehirlere gidebiliyor. Bunu okuyunca beni bir ter bastı. Ben ki alıp başını gitmeyi yaşam tarzı edinmiş bir adamım. Yöneticilerin izin verdiği süre bir yere gidebilmek "distopya bu" dediğim yerlerden biri oldu. Tekrar günümüze geliyorum. Bir yıl boyunca haftada bir gün tatilinin olması demek asla şehir dışına çıkamayacağın anlamına geliyor. Hadi ben istifa edip bu zincirlerden kurtuldum da deli dana gibi istediğim yere gittim yine. Peki işi bırakma lüksüm olmasaydı? Ya da günümüzde, vakti olduğunu varsaysak bile bir işçinin başka bir şehre gidip gezmeye yetecek parası var mı sanki? Yok. Bunu yapabilenler ya gerçekten zenginler ya da benim gibi bir süreliğine aylak takılma hakkını ailesi sayesinde elde etmiş fakir avarelerdir ki bu iki grubun toplamı geriye kalanların yanında yüzde bir anca eder. Kalan tüm konuları boşverip sadece bu çalışma meselesine odaklansak bile, bir işçi bu kitabı okuduğunda diyecektir ki "evet şartlar daha iyi." İnsanların büyük çoğunluğunun işçi olduğu ele alınırsa da biz diyebiliriz ki "evet bu bir ütopya". Dipnotların sık sık More'u eleştirdiği de oluyordu. Bunlardan bazıları muğlak kalan meseleler hakkındaydı. Ben bunu uzun uzun yazmamış olmasına verdim. Yazsa değineceğine inandığım konular vardı. Ama bahsedip de eleştirildiği ve bana da ters gelen bazı konular vardı. Bazılarını döneminin içinde değerlendirerek paklamaya çalıştım ama kimisinin de elle tutulur yanı yoktu.
Utopia
UtopiaThomas More · Say Yayınları · 201620,5bin okunma
·
54 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.