Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

144 syf.
8/10 puan verdi
Uzun zamandır reading slump'tayım. Ve uzun zamandır Haruki Murakami'nin kitaplarını okumak istiyordum. Kronolojik sırayla okumaya karar vermiştim. Fare dörtlemesi diye geçen serinin de, yazarın da ikinci kitabı olan Pinball 1973 hakkındaki fikirlerimle buradayım. Bu kitapta da
Rüzgarın Şarkısını Dinle
Rüzgarın Şarkısını Dinle
kitabındaki adsız baş karakterimizi ve onun arkadaşı Fare'yi görüyoruz. Doğrusu okumamın üzerinden kısa bir zaman geçmesine rağmen, Rüzgârın Şarkısını Dinle'yi pek net hatırlayamıyorum. Tek emin olduğum şey, okurken Murakami'nin üslubunu sevmiş olduğum ve sürekli bir melankolinin zihnimi sarmış olması. Yazarın ilk kitabında olduğu gibi burada da konudan konuya atlanmış, aralarında bir bağlantı var gibi de yok gibi de. Rüzgârın Şarkısını Dinle'de adsız karakterimizin kız arkadaşlarına, sevdiği, Murakami'nin yarattığı "Derek Hartfield" adlı yazara ve başka şeylere biraz fazla odaklansak da, bu kitapta Fare'ye diğer kitaba kıyasla daha çok yer verilmiş. Bu kitapta da yine baş karakterimizin hayatından bir bölüm okumaktayız. *KÜÇÜK SPOILERLAR İÇERİR* Kitabı okuduğum sürece bazı şeyleri sorguladım. Mesela baş karakterin yanında kalan ikizler nereden çıktı? Fare neden hep hüzünlü? Baş karakterin sürekli telefonunu açtığı kız kimdi? vb. Ayrıca karakterin intihar eden kız arkadaşına bu kitapta da yer verilmişti, yine de intihar nedenini öğrenemeden kitap bitti. Aklımda böyle küçük çok soru işareti kaldı ama daha yolun başındayım. Roman boyunca sürekli bir şeyden diğerine sürüklenmiş gibi hissettim. Sanırım benim zihnim de bu aralar dağınık olduğundan yazarın olaylar arasındaki geçişi beni çok yormadı ya da çok boş gelmedi. Belki de sırf şu anki ruh halime uyduğu için reading slump'ta olmama rağmen kitabı okumakta zorlanmadım. Murakami'nin kaleminde sezdiğim şey tam olarak şu: günlük yaşamımızdaki basit olayların altında yatan melankoli. Bir pinball makinesinin bize hissettirebilecekleri, rutin haline gelmiş işlerimizin bir anda bize kaygı verebilmesi, çok yakından tanımadığımız bir insanın gidişinin verdiği hüzün ve daha niceleri. Okurken, melankoli bir an bile peşimi bırakmadı. Okuduğum birkaç incelemede, Pinball 1973'ün yazarın diğer kitaplarına kıyasla daha sönük kaldığını ve sıkıcı olduğunu düşünen insanlar gördüm. Her ne kadar diğer kitaplarını okumamış olsam da, bence benim görüşümün tam aksi yönde olduğu anlaşılmıştır. (Diğer eserleri bu ikisine kıyasla daha iyiyse onların kalitesini düşünemiyorum bile...) Sanıyorum ki Murakami, rutin, sıkıcı ve basit görünen -ve öyle olan- eylemlerin altında yatan duyguları, bunalmışlığı ve yalnızlığı gören ve bunu kalemine yansıtabilen bir yazar. Sadece üç kitabını okumuş olmama rağmen (Tuhaf Kütüphane'yi de önceden okumuştum ve onun sonu üzerine yazarın eserlerine olan ilgim artmıştı.) abarttığımı düşünmüyorum. Belki de bu tarz eserlere sıcak yaklaşabilmek için adsız karakterimizin ve Fare'ninki gibi dağınık akla veya duygulara sahip olmak gerekiyordur, bilemiyorum. Öneririr miyim diye sorarsanız; cevabım evet. Belki başucunuza koyacağınız nitelikte bir şaheser değil ama çok beğenerek ve severek okuduğum, duygu durumuma uyan bir kitap oldu Pinball 1973. Hayatınızın sürekli bir şeyler içen, müzik dinleyen ve boş boş tavanı izleyen dönemindeyseniz, bence bu döneme bu kitapları okumayı da sıkıştırabilirsiniz. Buraya kadar okuduğunuz için teşekkürler. Kitapla kalın.
Pinball 1973
Pinball 1973Haruki Murakami · Doğan Kitap · 2020921 okunma
··
334 görüntüleme
alex okurunun profil resmi
“Eskiden pilot olmak istiyordum. Ama gözlerim bozuk olduğu için vazgeçmek durumunda kaldım.” “Öyle mi?” “Gökyüzünü seviyorum. Gökyüzüne ne kadar bakarsam bakayım bıkmam, hem bakmak istemediğin zaman da bakmak zorunda değilsindir.” Fare sonraki beş dakika boyunca ağzını açmadı. Sonra birden tekrar konuşmaya başladı: “Biliyor musun, bazen artık tahammül edemeyecekmişim gibi hissediyorum. Bu zengin olma haline. Kaçmak istiyorum. Anlıyor musun?” “Nasıl anlayayım?” diye cevap verdim sinirlenerek. “Kaçsana o zaman. Bunu gerçekten istiyorsan.” “Sanırım istiyorum, bu en iyisi olabilir. Hiç bilmediğim bir şehre gidip en baştan başlarım. Fena olmaz hani.” “Üniversiteye dönmeyecek misin?” “Bıraktım. Dönmeyeceğim.” Fare güneş gözlüğünün arkasından yüzmeye devam eden küçük kızı izliyordu hâlâ. “Neden bıraktın?” “Bilmem ki, bıktığım için olabilir mi? Ama elimden geleni yaptım. Kendim bile şaşacak kadar hem de. Başkalarını en az kendim kadar düşünmeyi öğrendim, bu yüzden bir polisten yumruk bile yedim. Ama, herkes bir gün ait olduğu yere dönüyor işte. Dönecek yeri olmayan bir tek bendim. Yer kapma oyununda olduğu gibi.”
Rüzgarın Şarkısını Dinle
Rüzgarın Şarkısını Dinle
alex okurunun profil resmi
Şimdi Rüzgârın Şarkısını Dinle'ye göz attım da, orada da Fare'ye hatırı sayılır yer verilmiş aslında. Ama nedense bu kitapta Fare daha da öne çıkarılmış gibi geldi bana, bilemedim...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.