Gönderi

Yağmur
Çınar'da kalabalığın içinde yürüyordum. Burası Denizli'nin simgesi olan horozun olduğu il merkeziydi. Az ileride Özay Gönlüm üçlü baĝlamasıyla oturmuş bana "Çöz de al Mıstafali" çalıyor ve öyküsünü anlatıyor gibiydi. Bu düşüncelere dalmışken, sağdan soldan gelen araç sesleri ve bağırış çağırışlarla kendime geldim. "Beni bak, kör müsün len sen?" dedi ellerini belinin arkasında birleştirmiş kasketli dayı. "Ne çığırıp duruŋ horaz gibi, hiç yakışeyo mu gosgoca herife?" diye karşıladı onu sebze dolu sandıklarını anadol ile taşıyan köylü. Dayı altta kalmadı, "yaya geçişi öncelikli deyom sene," diye üsteledi. "Işıklaa görmeyon mu aha bak?" dedi köylü, "geçiş öncelii bene ait. Öf arkideş, bi dene uslu akıllı adam galmamış goca Deŋizli'de." Birden acıktım ve bir öğrenci için hem doyurucu hem de ucuz olan bir dönerciden tavuk dürüm ve ayran ile öğünü tamamladım. Yanında pek sevmesem de acı biber yiyeyim dedim. Keşke yemeseydim. Bütün acı ağzımdan bütün bedenime ulaşmış, yaz sıcağında erimiş asfalt gibi olmuştum. Yemeğimi bitirdim. Bolca su içtim. Gökyüzü kapanmış, bulutlar yavaştan yağmur damlaları bırakıyordu. Bunun yanan bedenime iyi geleceğini düşünerek sevindim. Bir sigara yaktım, sonra söndürüp attım. Çünkü dolmuş geliyordu ve tam sigara yaktığımda gelmesi ilk kez karşılaştığım bir durum değildi. Bundan sonra yarım sigaralar mı taşısam diye düşündüm. Sonra bunun ceplerimi leş gibi kokutacağını düşünüp, bu öneriyi kendime nasıl yaptığımı sorguladım. Dolmuşta elbette ayaktayım ve bu düşüncelerle boğuşurken biraz olsun biberin acısını unutmuştum. Acı sürüyordu. Yorgunluk basmış, terliyor ve yanıyordum. "İyi misiniz?" diye sordu öğrenci olduğunu anladığım kız. Çünkü buralı gibi konuşmuyordu. Bunu duyan yanındaki teyze, "hasta mın sen bakem? Bayılevecek gibi durun guzum," dedi. Bir süreliğine gözüm kararmış ve konuştuklarını güçlükle duymuştum. Derinden ve yankılı geliyordu sözleri. Yüzüm kireç gibi olmuş olacak ki, "beni bak, yüzün pamukkale gibi olmuş. Otur bakem şöyle. Hanım gızım sen de kalk, şu gızan oturuvesin, sen duruken ben mi galkcem?" dedi. Genç kız çoktan kalkmıştı yerinden teyze konuşurken. Bu sırada biraz çekinerek de olsa benim için boşaltılan yere oturdum. Çoğunlukla tam tersi olurdu, gençler dışında kadınlara yer vermek erkekler arasında yazılı olmayan bir kuraldı. Bütün bunları sorgulayıp ben ve kendimle tartışırken biraz kestirmek isterdim. İsterdim diyorum, çünkü ineceğim durağa gelmiştim. Biraz dinlenmiş olarak dolmuştan inip yürüme gücünü kendimde buldum. Erkekliği boka sürmemek için, kızın gideceğim yere dek bana eşlik etme önerisini incelikle geri çevirdim. O da çok üstelemedi, büyük olasılıkla istekli de değildi. Söylemek için bunu söylemişti ya da acıma duygusu ile... önemi de yok gerçi, onu yargılayamam. Açık havada yürümek iyi geldi. Yağmur yüzümde ve bedenimde tatlı bir serinlik yaratıyordu. Bir sigara yaktım. Artık dolmuş beklemediğim için tadını çıkararak tüttürebilirdim. 20.06.2023
109 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.