Gönderi

Avrupalı şairlerin onları [diğer ulusları] sık sık kendi ülkesinin insanına benzeterek işlediklerini görürsünüz. Sözgelimi Shakespeare'in İtalyanları baştan aşağıya İngiliz'dir. Tüm dünya şairleri içinde, yabancı uluslarla kendini özdeşleştirme özelliğine sahip sadece Puşkin'dir. Örnek mi istiyorsunuz: İşte Faust, işte Cimri Şövalye ve "Bir zamanlar dünya üzerinde yoksul bir şövalye yaşarmış" baladı... Don Juan'ı bir daha okuyun, altında Puşkin'in imzası olmasaydı, yazarının bir İspanyol olmadığını asla bilemezdiniz. "Veba Zamanında Bir Şölen" poeması ne derin fantastik imgeler taşır. Ama bu fantastik imgelerde İngiliz dehası hissedilir, kahramanının veba üzerine yaktığı şu eşsiz ezgi, Mery'nin dizeleri: Okulun gürültüleri arasında Çocuklarımızın sesleri geliyordu... İngiliz şarkısıdır bu, İngiliz dehasının özlemleri, ağıtı, gelecek üzerine acılı önsezileri... Şu ilginç dizeyi hatırlayın: Bir gün vahşi vadide başıboş dolaşırken... Bu, uzun zaman önce bir İngiliz tarikatçısının düzyazı biçiminde yazdığı tuhaf, mistik bir kitabın ilk üç sayfasının neredeyse kelimesi kelimesine şiire aktarılmış biçimidir, bu yalnızca şiire dönüştürme midir acaba? Bu dizelerin hüzünlü, coşkusal melodisinde, Kuzey Protestanlığının ruhu, dinin kalıplarını kabul etmeyen İngiliz'in körü körüne, karanlık, karşı konulmaz emelleriyle ve mistik bir imgelemin taşkın seliyle sınır tanımaz bir gizemciliğin soluğu hissedilir. Bu ilginç satırları okurken adeta reformlaşma çağlarının ruhunu duyarsınız, Protestanlığın ilk günlerindeki "savaşçı" coşkusunu anlarsınız; nihayet, tarihini de kavrarsınız, salt düşüncede değil, sanki orada yaşıyormuşçasına, silahlı tarikat kamplarının önünden geçiyor, onlarla beraber ilahiler söylüyor, mistik bir coşkuyla ağlıyor, inançlarına birlikte katılıyor hissedersiniz kendinizi... Yeri gelmişken: Bu dinsel gizemciliğin yanı sıra Kuran'dan ayetler ya da "Kuran'a Öykünmeler"¹ - bu bir Müslüman değil midir, burada olan Kuran'ın ve İslam kılıcının ruhu, inancın safça şahlanışı ya da korkunç kanlı gücü değil de nedir? İşte eski dünya, işte "Mısır Geceleri"², işte halkın tepesine Tanrı gibi çökmüş, yeryüzü tanrıları... Halkın yaratıcı gücünü ve emellerini küçümseyen ve ona çoktan inanmayı kesmiş, yalnızlıklarında çıldıracak duruma gelen, ölüm acıları ve sıkıntıları çekerken, erkeğini yiyen dişi örümceğin şehvetiyle düşlemsel canavarlıkla oyalanan yeryüzü tanrıları... Hayır, kesinlikle söyleyebilirim ki Puşkin gibi evrensel duyarlılığı bu denli güçlü bir başka şair yoktur, mesele sadece bu duyarlılıkta, bu sevgi gücünde değil, şaşırtıcı derinliğinde, kendi ruhunu, başka halkların ruhuyla bir kılabilmesinde, bunu kusursuzca gerçekleştirmesindedir, işte bu yüzden olağanüstü: Çünkü bunu dünyanın hiçbir yerinde, hiç bir şairde göremeyiz ... ¹. Puşkin'in şiiri. ². Puşkin'in kısa öyküsü.
Sayfa 1115 - 1116 Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
·
59 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.