Sırça Fanus kitabı; Esther Greenwood adlı, okulunda başarılı ve tertipli bir genç kızın başına gelenler, arkadaşlık ve aşk ilişkileri, iş hayatına tutunma çabası ve yaşadığı psikolojik travmalar üzerine odaklanıyor. Esther, her ne kadar başarılı ve yıldızı parlayan bir öğrenci olsa da, içinde her zaman bir farklı olma isteği var. Kaldığı oteldeki kızlar gibi değil, onlar gibi süslü ve zengin, gezdiği tozduğu bir hayatı yok. Yakın arkadaşları aracılığıyla böyle bir hayata dahil olsa da, kendini buralarda pek bulamayacağını anlıyor ve arkadaşıyla geçirdiği bir anısı onu bu ortamlardan uzaklaştırıyor. Esther’in üzerinde, özellikle söz konusu erkeklerle olan ilişkisi olduğunda, cinsellikle alakalı duyduğu baskılar var. Bir kadının evlenmeden biriyle birlikte olup olmaması üzerine çok fazla düşünüyor ve kendi deneyimsizliğini, arkadaşlarınınkiyle ve konuştuğu erkeklerinkiyle kıyaslıyor. Burada bize farklı bir bakış açısı sunuyor; Esther, bir kadın evlenene kadar biriyle birlikte olmadıysa karşısındaki erkeğin de böyle olması gerektiği düşüncesine inanıyor. Bize farklı örneklerle cinsellik üzerine değişik bakış açıları sunuyor. Kitap Esther ve arkadaşlarının yaşadıkları, Esther’in iş hayatına ve okuluna tutunma çabasını ve onun yüksek puanlar alarak okulunda ne kadar başarılı bir öğrenci olmasından bahsederken, birden Esther’in okul tatili döneminde yaşadığı travmatik, nevrotik olaylara yer veriyor. Esther bence, kendini bu karmaşık çevre ve iş hayatı konusunda nereye yerleştireceğini veya konumunun ne olduğunu bilemediğinden varoluşsal bir kriz geçiriyor. Bir an önce hangi mesleği seçeceğine karar vermesi lazım, tabii bu konuyu düşünürken bir anda tüm meslekler ve planlar bir bir gözünün önünden geçiyor. Derken bir düşünce silsilesi halindeyken, yazı bile yazamayacak, 1 aya yakın bir süre uyku bile uyuyamayacak olan Esther’in kısa bir süre içerisinde akıl hastanesinde yaşadığı olaylara ve intihar teşebbüslerine tanıklık ediyoruz. Ben bu kısımları okurken açıkçası çok şaşırmıştım. Düşüncelerinden ne kadar parlak ve zeki bir karakter olduğunu anlayabildiğimiz Esther’in böyle bir kriz geçirmesi beni üzdü. İstemsizce kendine yazık ettiğini düşündüm. Bir yandan; hayatımızda başımıza ansızın neler gelebileceğini hiçbir zaman kestiremeyeceğimizi hatırlattı bu kitap, çok güzel bir kariyere sahip olabileceğini daha kitabın başından kavradığınız bu ana karakterin ani düşüşü ile…Neyse ki Esther sonrasında toparlanıyor ve kitabın sonlarına doğru silkeleniyor. Hayatında bir sonraki olaylara biz dahil değiliz, ancak anladığımız kadarıyla çok daha güzel bir hayat yaşayacak Esther, yepyeni bir sayfa açmaya hazırlanıyor çünkü…Kafası eskisi kadar karışık değil, daha temiz ve odaklanmış görünüyor. Kitap hakkında söylenebilecek çok daha fazla şey var aslında. Betimlemeler ve benzetmeler beni benden aldı diyebilirim. Kitap boyunca yaşananlar bir film şeridi gibi birer birer gözümün önünden geçti, tam manasıyla kitabı yaşamış gibi oldum Sylvia Plath’in bu güzel anlatımıyla. Tabii bir genç kız olarak kendime ait parçalar ve benzer fikirler bulmak da mümkün oldu. Böylesi bir durumda kendinizi ana karakterin arkadaşı gibi hissediyorsunuz, sanki size sırlarını açıyor gibi. Detaylı betimlemeleri yer yer sıkıcı ve yorucu bulduğum da oldu, bunun haricinde kitabı sevdim… Keşke bu kadar geç okumasaydım diyorum ve sizlere de öneriyorum.

Sırça FanusSylvia Plath · Kırmızı Kedi Yayınevi · 201911,7bin okunma

·

47 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

özge