Gönderi

832 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 10 days
Güzel bir yolculuğun sonuna geldim. On gün boyunca kitabın başında olmadığım vakitler ara ara şunu soruyordum; acaba Buddenbrooklar şu an ne yapıyor? Öylesi içinde yaşıyor insan romanın. Bir ailenin 4 neslini anlatan devasa bir roman. Bu kitabı Alman bir arkadaşım kitaplardan konu açtığımız her vakit öneriyordu. O dönemin Alman toplumuna çok güzel ışık tutan bir esermiş, Almanya’nın yerli en kült klasiklerindenmiş ve lisede öğrencilere mutlaka okutulurmuş. Öyle ki Almanya’nın Lübeck kentinde bir Buddenbrooklar müzesi kurulmuş. Hali hazırda ziyarete açık bir yer ve gidilecek yerler listemin başlarında yer alıyor. Gidip bu romanı orda üç boyutlu yaşamak istiyorum. İçeriğe gelirsek; roman burjuva sınıfından saygın, tüccar bir ailenin dört neslinin hikayesini anlatıyor. Doğumlar, ölümler, evlenmeler, boşanmalar… Dönemin Almanya’sındaki kadına bakış, sınıf farklılığı, gelenek ve görenekler çok güzel bir şekilde resmedilmiş. Thomas Mann bu romanı yazdığında 25 yaşındaymış. Hayret verici olan da bu; insanların karakterini, iç dünyasını bu kadar iyi tasvir edebildiğine göre çok iyi bir gözlemci olmalı. Roman boyunca eserde sık sık adı geçen o doğa manzaralı tablolar odasına oturup tüm şeffaflığı ile olan biteni izliyorsunuz sanki. Aslında bütün toplumlar birbirine benziyor dedirtti bu roman bana. Bahsi geçen doğa manzaralı tablolar odası sanki Servet-i Fünun romanlarının İstanbul yalılarından birinde, ya da Rusya’nın Anna Karenina’sında Oblonskilerin evinde, ya da Marcel Proust’un eserlerindeki Fransız sosyetesinden herhangi birinin malikanesinde. Aşklar, ilişkiler, kaygılar, konuşmalar hep aynı. Romanda en çok dikkatimi çeken şeylerden biri evlilik müessesine, dolaylı olarak da medeni hale yapılan vurgu. Normal olan insanların 20-25 yaşında evlenmiş olması ve evli kalması. Bunun dışında bekar, evde kalmış veya dul olmak adının önüne bir sıfat gibi ekleniyor ve buna bariz bir şekilde vurgu yapılıyor. Kadınlar evlenirken, bunun sadece zengin ailelere özgü olup olmadığına dair bir detay yok, evlendikleri eşe drahoma denilen yüklü miktarda bir para veriliyor. Bu başlık parası mı yoksa çeyiz mi çok anlaşılamıyor. Ayrıca kadınlar boşansalar bile aile soyadını geri almıyor, ayrıldıkları adamın soyadı ile anılmaya devam ediyorlar. Haliyle bu gelenek özellikle soylu ailelerde erkek çocuğunu çok daha değerli kılıyor çünkü erkek çocuk soyadını devam ettirecek bir veliaht. Dini değerlere bağlılık ise ayrıca dikkat çeken bir konu, ki o günün dünyasında son derece normal. Din adamları ve misyonerler Buddenbrookların evine sürekli girip çıkıyor. Bu bir yerde ailenin statüsünü güçlendiren bir şey. Kız kardeş Tony Buddenbrook’un bu kitleden hiç hoşlanmaması, onları dini kullanarak dünyevi menfaat elde eden fırsatçılar olarak niteleyip tanrı ile kul arasına kimsenin girmemesi gerektiğine vurgu yapması dikkat çeken bir detaydı. Bazı insanlar kendini koyu dindar göstererek Buddenbrooklarla ticari iş veya evlilik yolu ile akrabalık bağı kurmaya çalışıyor. Yer yer güney almanya ve kuzey almanya arasındaki kültür farkına dikkat çekiliyor. Kuzeyliler kendini biraz daha üstün görüyor. Buddenbrook ailesi iki temel şeyi çok önemsiyor; ailenin saygınlığını korumak ve aile şirketinin varlığını sürdürmek. Tüm olaylar bu iki ana amaç çevresinde gelişiyor. Evlilikler, çocuk yetiştirme, insanlarla kurulan ilişkiler ailenin saygınlığını ve firmanın maddi çıkarlarını koruma ekseninde şekilleniyor. Buddenbrooklar minyatür bir kraliyet ailesi gibi aslında. Sürükleyici, merak uyandırıcı bir eser olmasına rağmen, ben kısmen aradığımı bulamadım bu kitapta. Tanıtım yazısında bir ailenin çöküşü tasvir edilince bir kuşak çatışması, yozlaşma, trajik olaylar falan bekledim. Ama her şey çok sıradan akıp gidiyordu romanda, bir aile çok sıradan bir şekilde çöküyordu. Sıradanlığın sıradışılığı tabi bu, her vakit Buddenbrookları aklına düşüren bir akış var eserde. Thomas Mann’ın kalemine çok aşina değilim ama zannederim ki kolay anlaşılır tek eseri. Çok beğendim, güzel bir yolculuktu
Buddenbrooklar
BuddenbrooklarThomas Mann · Can Yayınları · 20151,483 okunma
·
119 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.