Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

160 syf.
8/10 puan verdi
·
26 saatte okudu
Döşeğimde Öldükten Sonra
Savaşın gölgesinde yaşayan, her yerin ölülerle kaplı, insanların kimlik tespiti bile yapılmadan toplu mezarlara gömüldüğü, taziye merasimlerinin anlamının olmadığı, ölüm karşısında herkesin eşit olduğu, daha da vahim olanı ölümün öfkeye yol açmadığı ve hayatta kalanların kıskandığı bir kurtuluş yolu haline geldiği bir ülkede ölmek mi zordur yoksa gömülmek mi? 2013’te kalp krizi yüzünden kaldırıldığı hastanede gece gündüz aralıksız süren silah ve bomba sesleri eşliğinde yazar bu soruya cevap ararken aklına bu kitabı yazmak gelir. (Yıllar sonra yazar yine aynı rahatsızlıktan hayatını kaybedecekti) 2011’de Suriye’de patlak veren iç savaş tarihin gördüğü en karmaşık çatışmaların ve pazarlıkların yaşandığı bir savaş olmuştur. Özgür Suriye Ordusu, Esad Rejimi, ABD, Rusya ve etnik grupların da dahil olduğu bu savaşta ülke içinde 7 milyona yakın insanın yer değiştirdiği, 5 milyondan fazla insanın da mülteci olarak başka ülkelere sığındığını biliyoruz. Sınır komşumuzda yaşanan bu savaşın ve mültecilerin durumunun en yakın şahitleri olarak bizler için kitapta anlatılanlar hiç de yabancı değil. Biz zaten yazılı ve görsel basından Suriye’ye dair her haberi yakından takip ediyoruz. Bu süreçte yazar tüm olumsuzluklara rağmen ülkesinde kalmayı tercih eder ve bize ülkede olup bitenleri kendi deneyim ve gözlemlerinden yola çıkarak tarafsız ve gerçekçi bir Suriye portresi çizer. Kitabın ilk cümlesi Şam’da 2016 senesinde şu şekilde başlıyor: “Ölümünden iki saat önce Abdullatif Salim gözlerindeki son ferle oğlu Bülbül’e baktı; ondan kesin bir öz almaya çalışıyor gibiydi. Köyü İnnabiye’nin mezarlığa defnedilmek istediğini söyledi.” Suriye’de hiç kimse eceliyle ölmez. Ancak Abdullatif Salim bu sözleri hastanede söylerken çok az Suriyeliye nasip olan bir ölümle şereflenmiştir. Ancak Suriye gibi bir yerde ölmek mesele değil, asıl sorun o naaştan kurtulmaktır. Bülbül babasının son vasiyetine karşı çıkmadığı için pişman olur. Çünkü babasının gömülmek istediği yer 450 km mesafedeki bir mezarlıktır ve Suriye gibi bir ülkede bir yerden başka bir yere gitmek hiç de kolay değildir. Ortada ciddi bir problem vardır: Ülke savaş bölgesidir. Burada dikkatli okuyucuların aklına hemen Faulkner’ın “Döşeğimde Ölürken” kitabı gelebilir. “Döşeğimde Ölürken” bu kitapla Suriye’ye taşınıyor adeta. Bülbül bu son görev için bayramdan bayrama gördüğü iki kardeşini de yanına alarak bir minibüsün içine sıkışarak babalarının kefenlenmiş naaşıyla kaotik, Kafkavari, cehennem gibi bir yolculuğa çıkar. Burada trajikomik olan durum bu kardeşler son 10 yıl içinde sadece birkaç saat bir araya gelebilmişlerdir. Ancak şimdi bir minibüsün içinde bir cesetle adeta mahsur kalmış gibi hissederler. Bu yolculuk aynı zamanda üç kardeşin ilişkilerinin de sorgulandığı bir yolculuk haline gelecektir. Aile içindeki tüm kirli çamaşırlar ortaya dökülecek, kin ve nefret babalarının cesedinden çıkan pis kokuyla birleşerek minibüsün içine sinecektir. Kanlı ve acımasız savaşın gölgesindeki 150 sayfalık yolculuk bir türlü bitmek bilmiyor. Okur kendini gerçekten Kafka’nın romanlarındaki karakterler gibi hissediyor. Yarım gün sürmesi gereken yolculuk üç gün sürüyor. Bu yolculukta yazar bir yandan savaşın dağıttığı distopik bir toplumda sadece yaşamın değil aile bireyleri arasındaki ilişkilerin de nasıl olduğunu gösteriyor. Bu yolculuk sembolik anlamda farklı düzlemlerde yorumlanabilir. Üç kardeş bu yolculukta sadece zamanla değil rejim güçleri, isyancı direnişçiler, köktendinci gruplar ve hatta Arapça bilmeyen Çeçen askerlerle de yarışırlar. Karşılarına bitmek bilmeyen kontrol noktaları çıkar ve her kontrol noktası az önce saydığım farklı güçlerin ellerindedir. Bu kontrol noktaları gerçekten bir süre sonra sadece karakterleri değil okuru da bunaltır. “Yine mi bir kontrol noktası?” “Yeter artık!” diyeceğiniz çok yerler olacak. Aslında bu kontrol noktaları bir yandan ülkenin içine düştüğü durumu anlatıyor. Kontrol noktalarının birinde cesede dair evrakları inceleyen görevli babalarının eski bir direnişçi olması yüzünden cesedi tutuklamak ister. Düşünebiliyor musunuz insanın ölüsü bile yaptıklarını affettiremiyor. Bitmek bilmeyen bürokratik işlemlerden kurtulmak için rüşvetler sayesinde kontrol noktalarını birer birer geçerler. Kardeşlerin karşısına her kontrol noktasında farklı farklı usulsüzlükler çıkar, işler gitgide daha da kasvetli bir hal almaya başlar. Öyle ki bir yerde dini bilgileri bile test edildikten sonra yola devam etmelerine izin verilir. Bu yolcukta başlarına daha pek çok talihsiz olay gelir. Bu yolculuk aslında Suriye halkının son 50 yılda ülkece içinden geçtikleri bir yolculuktur. Bu yolculuk bir süre sonra bilinmeye yapılan bir yolculuk haline gelir. Öyle anlar gelir ki kardeşler babalarını yol kenarına atıp geri dönmek isterler. Yolları karıştırırlar. Nereye gittiklerini tam olarak bilemezler. Bu kardeşlerin yolculuğu tıpkı milyonlarca mültecinin bilinmeye yaptığı yolculuğa da benzetilebilir. Bu hicret sırasında yüzbinlerce sığınmacının öldüğü de herkesçe bilinmektedir. Üç kardeşin yolculuğu ile ülkenin yolculuğun ortak bir kaderi paylaştığını görülüyor. Bu yolculuğun beklenenden uzun sürmesi babalarının cesedinde bozulmalara sebep olur. Çürümeye ve kokmaya başlayan ceset tıpkı ülkenin içinde bulunduğu durumu hatırlatır okura. Babaları ölümünde bile kardeşleri bölmeyi başarır. Bir an önce cesetten kurtulmak için yaşanan tartışmalar kardeşler arasında kavga ve öfkeye sebep olur. Yavaş yavaş çürüyen, içinden kurtçukların çıkıp ayrışmaya başlayan ceset Suriye gibi tanınmaz bir hale gelir. Ölümünde onları bir araya getiremeyen babaları ölünce kardeşleri bir araya getirmiş ancak bu yolculuk hiçbiri için beklendiği gibi sonuçlanmamıştır. Sonuç olarak kitapta anlatılan olaylar bir tarafta bir Suriye gerçeğini barındırırken diğer tarafta bu gerçeği yaşayan bir ailenin trajedisini ön plana çıkarıyor. Geçmişe geri dönüşlerle, sade ama etkili bir şekilde kaleme alınan bu kitap bir şansı hak ediyor.
Ölmek Zor İş
Ölmek Zor İşHalid Halife · Delidolu Yayınları · 202320 okunma
·
1.032 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
N okurunun profil resmi
Yazarı sevenler adına üzücü bir haber. Dilerim daha fazla kitabı dilimize çevrilir.
Elizabeth Harmon okurunun profil resmi
Kısa bir süre önce okumuştum ve geçenlerde de yazarın vefatını öğrenince çok üzüldüm😔Orta Doğu’da ölmek bile zor gerçekten.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.