Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Modern zamanlarda” (2017) Türk edebiyat yazarları arasında en çok para kazanan isimlerin ilk sırasında 1.8 milyon TL ile Elif Şafak, 2. sırada 1.4 Milyon TL ile Nobel ödüllü edebiyatçı Orhan Pamuk yer alıyordu. Kahraman Tazeoğlu: 1.3 Milyon TL, Ahmet Ümit: 1.1 Milyon TL, Ayşe Kulin: 928 Bin TL, Soner Yalçın: 607 Bin TL, Azra Kohen: 572.4 Bin TL, Canan Tan: 549 Bin TL, Hasan Ali Toptaş: 442 Bin TL… “Eski zamanlarda” ise Sait Faik, annesi Makbule Abasıyanık’tan aldığı harçlık ve öykülerinden gelen -o da ödenirse- telif parası ile geçinmeye çalışırdı. İki yakasının bir araya geldiği hiçbir zaman görülmemiştir. Sait Faik’in harçlığını annesi, önceleri aydan aya maaş gibi kendisine verse de para kısa zamanda suyunu çekiyordur. Tutkulu, başına buyruk bir hümanist olan Faik’in eserlerinin Türkiye’de kabul görmesi zaman aldı. Sait Faik edebiyatın bir heves, bir arzudan çok, bir iç ihtilalinin fışkırması olduğunu bilir. O da her heveskâr gibi, içinde bir ihtilal varmış gibi yazmıştır. Sait Faik’in bambaşka bir dünyası vardır, günümüzdeki çok kazanan piyasa yazarlarından hiç olmamıştır hatta karşılaştırılamaz bile. Kalemi satılıklardan değildir. “Elverir ki, namuslu olalım: Kalemimizi ne devlete, ne patrona, ne de hatta millete (demagoji yapmağı, efkârı umumiye denilen mikrobu kastederek söylüyorum) satalım der. Örneğin “Ay Işığı” adlı öyküsünden yola çıkarak nasıl bir dünya görüşüne sahip olduğunu açık bir biçimde görülebilir. Öyküdeki kahraman bir gazeteye iş başvurusu yapar. Başyazar siyasi görüşlerini sorar. Olmadığını söyler. Hiç düşünmediği şeyi sormuştur. Ne milletvekili olmak, ne de gazetede politik yazılar yazmak niyetindedir. Röportajlar yapmak muhabirlik olmak için siyasi görüşlerinin ne faydası vardır? Yine de kimi insanlar ve kendi hakkında düşünceleri vardır. Hükümetler, rejimler konusunda hiçbir fikri yoktur. “Başmuharrir ağız aramakta usta idi: -Yani nasıl bir dünya arzuluyorsunuz? Artık kızmıştım: – Nasıl bir dünya mı? Haksızlıkların olmadığı bir dünya… İnsanların hepsinin mesut olduğu, hiç olmazsa iş bulduğu, doyduğu bir dünya… Hırsızlıkların, başkalarının hakkına tecavüz etmelerin, bol bol bulunmadığı… Pardon efendim! Bol bol bulunmadığı ne demek? Hiç bulunmadığı bir dünya. Sevilmeye layık, küçücük kızların orospu olmadığı, geceleri hacıağaların minicik kızları caddelerden yirmi beş ara pazarlıkla otellere götürmediği, her genç kızın namuslu bir delikanlı ile konuşabildiği para için namus, ar, hayâ, hayat, gece, gündüz satılmadığı bir dünya… Muhabbet tellallarının günde otuz lira kazanmadığı bir dünya… Sokaklarda sefillerin bulunmadığı bir dünya… Kafanın, kolun çalışabildiği zaman insanın muhakkak doyabildiği, eğlenebildiği bir dünya… İçinde iyi şeyler söylemeye, doğru söylemeye salahiyetler kıvranan adamın, korkmadan ve yanlış tefsir edilmeden bu bir şeyleri söyleyebildiği bir dünya.”
··
91 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.