Gönderi

En önemli verme edimi, maddi şeyler değil aksine insana özgü dünyadan bir şeyler vermektir. Bir kişi bir başkasına ne verebilir? Sahip olduğu en değerli şeyden, yaşamından, kendinden bir şeyler. Bu, tabii ki kişinin yaşamını bir başkasına adaması anlamına gelmez içinde yaşattıklarıdır vereceği şeyler, sevinç- lerini, ilgisini, anlayışını, bilgisini, nüktesini, üzüntü- lerini verebilir içinde yaşayan şeylerin dışa yansı-yan her türlü belirtisidir verecekleri. Böylece yaşa- mından bir şeyler verdikçe karşısındaki kişiyi zengin- leştirir, kendi içindeki yaşama sevincini coşturarak onunkini de coşturur. Almak için vermez, vermek baş- ıbaşına doyulmaz bir sevinçtir. Verirken karşısında- kinin yaşamına bir şeyler aktarmaktan kendini ala- maz, bu aktardığı şey ona geri yansır. Gerçek ver- mekte, ona geri yansıyan şeyi almamazlık edemez. Vermekle, insan karşısındakini de veren kişi yapar, böylece her ikisi de birlikte, yaşama yeni bir şey ge- tirmenin sevincini bölüşürler. Sevme edimi esnasında bir şey doğar, buna katılanların ikisi birlikte kendile- ri için doğan bu yeni yaşama minnetle bağlanırlar. Özellikle sevgiyi ele alırsak, anlamı; sevgi, sevgi üre- ten bir güçtür. Güçsüzlük, sevgi üretememektir. Bu düşünce Marks tarafından çok güzel açıklanmıştır: İnsam insan olarak düşünün ve onun dünya ile ilişki- leri de insanca olsun, o zaman sevgiyi sadece sevgiyle, güveni güvenle v.s. değiştirebilirsiniz. Eğer sanattan tad almak istiyorsanız, sanatkârca eğitilmiş olmanız gerekir, eğer başka insanları etkilemek istiyorsanız, onlar üzerinde gerçekten uyarıcı ve geliştirici etki ya- pan bir kişi olmalısınız. İnsanlarla ve doğayla olan her ilişkiniz, sizin iradenizin nesnesi olan, gerçek bi- reysel yaşamınızın en net yansıması olmalıdır. Eğer sevginiz sevgi doğurmuyorsa bu, sevginizin, sevgi üretmediği anlamını taşır. Eğer seven kişi olarak ya- şamınızı ortaya koyuyor ama sevilen bir kişi olamı- yorsanız, sevginiz güçsüzdür. Şanssızlıktır.» (1) Sadece sevgide vermek, almak anlamına gelmez. Öğretmen, öğrencileri tarafından eğitilir, tiyatro oyuncusu, izle- yicileri tarafından başarılı kılınır. Ruh doktoru, tedavi ettiği hastası tarafından iyileştirilir. Ama tüm bunlar, kişilerin birbirlerini nesne olarak görmeyip, araların- da sıcak, üretken bir ilişki kurdukları zaman gerçek- leşebilir. Verme edimi olarak, sevme yetisinin insanın kişi- liğinin gelişkinlik düzeyine bağlı olduğu gerçeği üze- rinde durmak, pek değerli değildir. Bu üretici yöneli- şin, kişide üstünlük kurmasını öngörür. Böylesi bir yönelmede kişi bağımlılığı, kendi kendine tutkun olma- yı, başkalarını sömürme ya da hep kendine yontma tutkusunu yenmiş, kendi insanî güçlerini ele geçirmiş, amaçlarına ulaşmak için kendi gücüne güvenme yü- rekliliğine erişmiştir. Bu niteliklerin eksikliği oranında, kişi kendini vermekten tabii ki sevgiyle de çekinir.
·
77 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.