Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Keman
 KEMAN Derin bir uykudan uyanır gibiydim. Gözlerimi açmadan evvel iyice kendime gelmeyi bekledim. Etrafa bakındım. Bulunduğum yer tanıdık değildi. Neredeydim? Ne olmuştu bana? Bir türlü çözemiyordum. Yattığım yatağın hemen yanı başında bulunan pencere bir koruluğa bakıyordu.  Ama ne ev ne de bu koruluk bana aşinaydı. Karnıma bir sancı girince elim gayri ihtiyari ağrıyan yere gitti. Aman Allah’ım, ben hamileydim! Kimden? Ama daha önemlisi; ben kimdim? Gözlerimi tekrar kapatıp hatırlamaya çalıştım. Ama nafile, bir türlü hatırlamıyordum. Kimdim, burası neresiydi, kimden hamileydim, hiçbir şey hatırlamıyordum. Birinin bakışını üzerimde hissedince tekrar dönüp evin içine doğru baktım. Köşedeki koltuktan bir adam kalkıp üzerime doğru geliyordu.  "Hayatım sonunda uyandın! Ağrın var mı?” dedi bana yaklaşırken. “Sen kimsin? Ben neden buradayım? Ben… Ben hiçbir şey hatırlamıyorum!” diye cevap verdim, korkuyla bana yaklaşmış olan adama bakarak. Onu hayatımda bir kere bile olsun görmediğime yemin edebilirdim. Uzun boyluydu. Öyle çok yakışıklı sayılmazdı lakin gözleri sevgi dolu bakıyordu.  “Korkma canım!” dedi teskin edici bir sesle, yatağın yanındaki tabureye otururken. “Sakin ol! Bebeğimizi düşün!”  Elim yine gayri ihtiyari karnıma gitti.  “Bebeğimiz!”  demişti adam. Çocuğumun babası o muydu? Kendimi ne kadar zorladıysam da  karşımda duran adamla birlikte yaşadığım herhangi bir anıyı canlandıramıyordum kafamda.  “Sen, sen kimsin? Ben kimim?” diye sordum. “Burası neresi? Hiçbir şey hatırlamıyorum!”  korkudan sesim fısıltıyla çıkmıştı ancak. Adam gülümsedi. “Senin adın Hazal ve ben senin kocan Davut’um.”  Dedi sakince.  “Bu da,” diye devam etti elini karnıma koyarak,  “Bu da bizim kızımız!” Sonra ayağa kalkarak arkasında duran komodinin çekmecesinden bir zarf alıp bana uzattı.  Ben zarfı alıp açtığımda içinden evlilik cüzdanı ve birkaç fotoğraf döküldü yatağın üzerine. Birkaçı sevgili olduğumuz zamandan kalmaydı sanırım, çünkü orada şimdikinden genç görünüyordu adam. Nişan ve düğün fotoğraflarımız da vardı içinde. Uzunca bir süre bu fotoğraflara bakıp bir şeyler hatırlamaya çalıştım ama nafile.O kadar çok sinirimi bozmuştu ki, ağlamaya başladım. “Neden bir şey hatırlamıyorum?” diye sordum gözyaşlarımın arasından. “Hayatım, ağlama bu geçici bir şey. Bir kaza geçirdin. Doktor bunun geçici bir şey olduğunu söyledi. Yakında her şeyi hatırlayacaksın.” “Kaza?” diye sordum alnımı kırıştırarak. Onu da hatırlamıyordum.  “Evet! Ufak bir araba kazası geçirdin. Ama önce aç mısın? Yemek yer misin?” Başımı sallamakla yetindim. Şu anda değil yemek, yemek, su bile midemi alt üst edecekmiş gibi hissediyordum. Her şeyi öğrenmeden de kendime gelemeyecektim belli ki. “Anlatır mısın? Beni, seni, bizi… Her şeyi bilmek istiyorum, kendim hatırlayıncaya kadar.” “Peki!” dedi ve anlatmaya başladı.  O, Etilerde çok ünlü bir restoranın sahibiydi. Ben evveli sene orada aşçı olarak işe başladığımda tanışmışız. Çok geçmeden aramızda patron işçi dışında bir ilişki gelişmiş ve biz evlenmeye karar vermişiz. Gayet mutlu bir hayatımız varken, ortağı Yavuz bana kafayı takmış. Bana sahip olamayınca da Davut ile ikimizin olduğu arabaya kasten çarparak kendince intikam almış. Bu yüzden ben bu haldeymişim.  “Bir insan niye kasten bir arabaya çarpsın?” diye sordum yanımda oturan adama.  “Yavuz maalesef ruh hastası çıktı. Ortaklığa başladığımızda nasıl bir psikopat olduğunu bilmiyordum. Zaten sana, çıktığımız günden beri asılıyormuş. Ben sonradan öğrenince onunla ortaklığımı bozup başımdan defettim. Ama maalesef bu bir işe yaramadı gördüğün gibi. Hırsını alamayıp kendince intikam aldı.” “Korkunç!” dedim. İçim ürpermişti. Ya bu Yavuz buraya da gelirse? Ya bana, ya da bebeğime bir şey yaparsa? “Ailem yok mu benim?” diye sordum. “Yok hayatım. Sen dört yaşındayken anne ve babanı kaybetmişsin. Başka da akraban olmadığı için yetimhanede büyümüşsün. Ama önemli değil, ben varım. Bir de kızımız var.” Elim yine karnıma gitti. Demek ki bir kızım olacaktı. Ama hala kafama takılan bir şey vardı. Bulunduğumuz yer normal bir daire değil, daha çok bir dağ evine benziyordu.  “Biz burada mı yaşıyoruz? Evimiz burası mı?” diye sordum. “Hayır aşkım. Bir süreliğine bu evde kalmamız gerekiyor sadece. Çünkü Yavuz hala ortalıkta geziyor ve bizi arıyor. Sana ya da bebeğimize bir fenalığı dokunmasın diye seni buraya getirdim. Sıkıntı şu ki, adamın raporlu bir deli olduğunu öğrendim. Sana bir şey yapsa, yaptırımı yok. Yani ceza bile almayacak olması canımı çok sıkıyor. Restoranı satıp seninle birlikte yurt dışına gitmeyi, orada yeni bir hayata başlamayı düşünecek kadar tedirginim. Ne dersin? Birkaç işleme bakar ve biz hem bu deliden kurtulmuş oluruz, hem de bebeğimize belki de daha güzel bir gelecek yaratabiliriz!” Cevap vermedim. Kafam çok karışıktı. Tek isteğim bir şeyler hatırlayabilmekti.  Son konuşmamızın üzerinden bir hafta geçmişti. Davut elinden geldiğince bana iyi davranıyordu. Her gün başıma aldığım yaranın pansumanını yapmış, ilaçlarımı içirmişti.  Buna rağmen bu adama bir türlü ısınamıyordum. Kocamdı, aynı yatağa yatıyorduk ama her dokunduğunda bağıracak gibi oluyordum. O bunu hissediyor, bana elini sürmemeye gayret ediyor, hatta gün içinde de uzak durmaya çalışıyordu.  Sonunda biraz kendime gelmiştim, başımın ağrısı geçmişti ama hala kafamın içi bomboştu. Ara ara rüyalarıma, yüzünü görmediğim buna rağmen kendimi yanında rahat ve mutlu hissettiğim bir adam giriyordu. Kâh birlikte oyun oynuyorduk kâh geziniyorduk. Her elini tuttuğumda içim sevinçle doluyordu. Bu rüyaları her gördüğümde uyanmak istemiyor, uyandığımda ise hüzünle doluyordum. Kimdi bu adam? Davut olmadığı kesindi. Acaba küçücükken kaybettiğim babam mıydı? Yoksa aileden başka biri miydi? Bu sorular içimi ne kadar kemirse de Davut’a rüyalarımı anlatmayı aklımdan dahi geçirmedim. Ne de olsa kocamdı, böyle şeyler yanlış anlaşılmaya müsaitti.  Bir gün Davut elime bir fotoğraf tutuşturdu. Gamzeli, yeşil gözlü hoş bir adamın fotoğrafıydı bu.  “Kim bu?” diye sordum. “Bu Yavuz işte!” dedi Davut. “Hala ortalıkta gezip bizi arıyormuş. Bu böyle olmayacak! Kesin kararımı verdim. Sana ve kızımıza bir şey yapmadan buradan gidiyoruz. Ben gidip pasaport işlerini ayarlayacağım. Bir şeye ihtiyacın varsa Atıf’a söyle. O gereğini yapar!” Atıf:, evin ihtiyaçlarını alıp gelen, her türlü işe koşulan, kocamın ‘yardımcım’ dediği adamdı. Kocam evden gidince kapının önünden ayrılmadan bizim korumamızı yapan da oydu. Havaalanında Belçika uçağına binmek için bekliyorduk. Pasaportta isimlerimiz aynı değildi. Davut bana beni ve kızımızı koruman icin böyle bir şey yaptığını söyledi. Aslında hiç gitmek istemiyordum. Nedense Davut ile ilgili rahatsız edici düşüncelerim vardı. Onunla aynı ortamda bile olmak istemiyordum. Keşke bir mucize olsa da Belçika’ya gitmesek diye geçirdim içimden. Birden bire keman sesi yükseldi. Gözlerimi kapadım, bir süre dinledim. Şarkının ismi Love Story idi. Her şey netleşti! Bu şarkıyı Yavuz bana kemanla çalardı. İkisinin şarkısıydı, gülümsedi. Ayağa kalktı gözlerini açtı etrafına baktı ve Davut’un sesini duydu : "Canım anons edildi hadi gidiyoruz artık bu beladan kurtuluyoruz   Artık her şeyi hatırlıyorum . Karşısında adam onun kocası değil psikopat Davuttu! Kendisini kafasına takmış ruh hastası idi. En son Yavuz ile arabayla tatile giderken Davut kaza etmelerine sebep olmuştu. İrkildi, Yavuz’a ne olmuştu? "Hatırlıyorum seni! Bize yaşattıklarını… Uzak dur benden! Yavuz’a bir şey oldu ise seni yaşadığına pişman ederim! "O artık öldü! Hayatında yok. Ben varım, asıl ben seni seviyorum bizi yeni bir hayat bekliyor. Başını sallarken Yavuz’un öldüğüne inanmak istemedim gözyaşlarım akıyordu. Sevdiğim adamı kızımın babasını kaybetmiş olamazdım. Şarkıyı çalan kişiyi aradım ve göz göze geldik. Sevdiğim adam yaşıyordu! O anda etrafımızı polis sardı. Yavuz yanıma geldi, birbirimize sarıldık. "Canım karıcım ! Seni sakladığı yeri bulduk. Adamı konuşturdum ve hafızanın kaybettiğini öğrendim. Belki bu müzik sayesinde hatırlarsın diye keman çaldım sana. "Ah, o şarkı bize ait nasıl unuturum! Davut  öldüğünü söyleyince çok üzüldüm. Seni kaybettim sandım.” "Üzülme artık sıkıntılarımız geçti. Canım, artık kızımızla mutlu olacağız.” Davut bağırıp çağırarak tutuklandı. Artık her şeyi hatırlıyorum, benim bir ailem vardı. Annem,  babam ve kardeşim yaşıyorlardı. Ben Yavuz’un restoranında aşçı olarak girmiştim. Davut onun da ortağı idi. Yavuz ve ben aşık olup evlenmiştik. Meğerse Davut bana aşıkmış! Ben ona yüz vermedikçe kafayı bana takmıştı.  Yavuz onunla ortaklığı bitirdi. Ama o bizi rahat bırakmadı. Bizim kaza etmemize sebep olmuş ve Davut beni yaralı olarak kaçırmıştı. Sonrası benim olayları geçici olarak hatırlamam… Yavuz beni aramış sonunda havaalanında bulmuştu. Evimize geldik. Ailem beni görünce mutluluktan ağladı.Davut bundan sonra hayatını hastanede geçirecekti. Bizi artık mutlu bir hayat bekliyordu. Kızımızı kucağımıza alacağımız ayları bekleyecektik. Artık kabus bitmişti.
·
122 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.