Gönderi

Kâbil'in banliyösü, kuzey - doğusundan karların eksik olmadığı dağlarla çerçevelenmiş meyva bahçelerinin mes'ut gülüşünü etrafa yayar. Eski kralların sarayı güney doğuyu taçlandırır. Burası, bahçelerle süslü yüksek bir tepedir; bu bahçeler, ölümsüz peygamber İlyas'ın ayak izinin yakınındaki bir kaynağın sularıyle sulanır. Bâbur, bu tepeden, aşağıda, göz alabildiğine uzanan çayırları seyreder, ecdadının menşei olan şimalin otlaklarını hatırlardı. ~ Dokuz Şelâle, ağaçları, nebatları, hayvanları, âdetleri başka olan, apayrı bir dünyadır; portakal, limon, pirinç yetişir. Daha sonraları Bâbur orada muvaffakiyetle muz ve şeker kamışı yetişmesini de temin etmiştir. Sol sahildeki Lamgan'da, Nuh Peygamber'in babası Lameş'in mezarı vardır, zaten orası adını da Lames'ten alır. Kunar, Becaur, Svat gibi komşu mıntakalarda olduğu gibi, orada da portakal, limon, nar, hatta hurma yetişir. Servi, meşe, zeytin ve sakız ağacı ormanlarında papağanlar, tavuslar, Hind ceylanları ve maymunlar yaşar. ~ Bâbur, lâf arasında, Kunar ile Svat arasındaki mıntakanın garip bir âdetini anlatır. Bir kadın öldüğü zaman dört erkek, cenazeyi bir çerçeve üzerinde havaya kaldırırlar. Eğer o kimse, hayattayken saf ve masum bir hayat sürmüşse titrer ve çerçeveden düşer; aksi halde hareketsiz, olduğu gibi kalır. Ama cenazeyi kaldıranlar 'hayatı bilen insanlardır. Söylendiğine göre Becaur hükümdarlarından biri, karısı öldüğü zaman, bu denemeye tâbî tutmadan ağlamayı reddetmiş, ceset, çerçevede yükseltilip de gerektiği gibi kıpırdayıp düşünce, sultan da gerektiği gibi matem tutmaya başlamıştır.
·
34 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.