Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

BURUKLU HALİL KÂHA'NIN AĞIDI
Yaşa Halilim yaşa Yağlık bağladım gara gaşa Asıyorlar Halilimi Haber edin Gızılgaş'a Gavur köyü bucak bucak Güller biçtim gucak gucak Asıyorlar Halilimi Yaz günününde morca çiçek Gır at gelir galka galka Boğazında gümüş halka Asıyorlar Halilimi İki gözü baka baka Sap çıkıyor harmanları Okunuyor fermanları Asıyorlar bir oğlumu Bulunmadı dermanları Evlerinin önü havlu Havlusunda kırat bağlı Asıyorlar Halilimi Adana'ya kendir yağdı İncirli'nin yazıları Ceren avlar tazıları Asıyorlar Halilimi Yetim kaldı guzuları Gavur köyü goyak goyak Merdiveni doksan ayak Kuş tüyüne koyamazken Gara yere nasıl goyak Gır atına bindi'mola Everek'e indi'mola Varın bakın odasına Halil kıyam geldi'mola (Kıyam - ayağa kalkmak. Everek - Develi. Gavurköy - Faraşa. *** 1909 ERMENİ OLAYLARI Buruklu Halil Kâha, Buruk Köyü'nün muhtarıdır. İdam edilenler listesinde Künyesi "Misisli Halil oğlu Halil" şeklinde kayıtlıdır. 1909 Ermeni olaylarında, çoğunluğu Ermeni, binlerce kişi öldürülmüştür, malları mülkleri yağmalanmış, evleri ateşe verilmiştir. Şimdiki İncirlik Havaalanı civarında bulunan İncirlik Köyü'de katliama uğrayan köylerdendir. Ortalık biraz durulunca Halil Kaha yanına iki kişi alır, ne oldu diye bakmak için atına atlar İncirlik'e gider. Her yer yakılıp yıkılmış, her yer cesetler, yükselen dumanlar ve ağır kukular içindedir. Dönüşte dokuz, on yaşlarında sahipsiz kalan bir Ermeni yetimi kız çocuğuna rastlarlar. Çocuk ailesinin öldürüldüğünü, sağ kalanların Kayseri'ye gitmek için kaçtıklarını söyler. Halil Kaha onu terkisinde evine getirir. Sonra da Ermeni Yetimhanelerine bırakır bu yetimi. Cemal Paşa Adana'ya vali olunca, yargılamalar, tutuklamalar sil baştan yeniden başlatılır. Halil Kaha'nın bir Ermeni dostu ona, "Kaha senin hakkında iyi düşünmüyorlar, sen bizi, biz de seni iyi biliriz. Çok ekmeğini yedik, iyiliğini gördük. Kaç kurtul, yem olma bunlara" der ama Kaha, "İyi ama kaçmak, suçu kabullenmek olur, ben ne baskına, ne çatışmaya, ne de yağma talana katıldım, hiçbir suçum yok, nasıl ve neden kaçayım? Der. Mahkemeye yanında iki Ermeni'yle gelen o küçük yetim kız çocuğu: "Ben bu adamı tanıyorum, evimizi basan, yakan, yıkanların içinde bu da vardı" deyince Halil Kaha'da idama mahkum edilir ve asılır. 1909 Adana Ermeni Olayları'nın yargılamaları kurulan üç Sıkı Yönetim Mahkemesi'nde yapılır. Toplam 349 kişi ceza alır. Bunlardan 323'ü Türk-Müslüman, 25'i Ermeni, biri de Rum'dur. 49 Kişi idama mahkum edilir ve bunların 43'ü idam edilir. İdam edilenlerin ise 37'si Türk-Müslüman, 6'sı Ermeni'dir... *** Ağıdı derleyen: Mehmet Küçükaydın. Kaynak Kişi: Emine Küçükaydın. (1923-2006) Hava ile Efe Hasan'dan olma. Emine Ebe, Mehmet Küçükaydın, namı diğer Fındık Hacı'nın eşi ve Karaveli Yörüklerinden. Ağıdın hikayesini derleyen: Ali Kocaman. Değerlendirme ise bana aittir. *** OLAYLARIN ARKA PLANIYLA İLGİLİ BİR DEĞERLENDİRME 1909 Adana katliamı o dönemin karanlık olaylarındandır. Zamanın Adana valisi tarafından planlanmış ve uygulanmış bir temizlik hareketi olduğu ama olayların planlandığı gibi gitmediği anlaşılıyor. İstanbul'daki 31 Mart olayının ertesi günü harekete geçmiş olmaları, siyasi açıdan yeterince aydınlatılamamış bir hadisedir. Bu hadiselerin arka planında iki olgu yatar: 1 - 1870'lerden itibaren Doğu illerinden Adana yöresine büyük Ermeni göçü olmuş, bu da Adana'da ekonomik ve sosyal dengesizliklere ve gerilime neden olmuştur. Bir başka ifade ile aynı günümüzdeki gibi, Ermeniler ve gayrimüslimler birinci, Türkmenler / Yörükler / köylüler ise ikinci, üçüncü sınıf insan, hatta insan bile değildir. 2 - 1908'in ardından Osmanlı devleti parçalanacak olursa Adana Ermenilerinin kurtarıcı olarak Fransızları yardıma çağırması gündeme gelmiş ve özellikle Hınçak Partisi temsilcisi Hampartsum Boyaciyan bu yönde girişimlerde bulunmuş, "elbise almayın silah alın" şeklinde Ermenileri silahlandırma yönünde teşvik etmiştir. Dolayısıyla da ne Türkler ne de Ermeniler yeni iktidar İttihatçılara güvenmemekte, herkes kendi başının derdine düşmüş durumdadır. Sonuçta Adana Türklerinin bir kısmı valilik tarafından silahlandırılmış, ilaveten Kayseri-Sarız'dan Avşar aşiretleri şehre getirilmiş ve 1-2 Nisan 1909'da Ermeni mahalle ve köylerine eş zamanlı olarak saldırılmıştır. Öldürülen kişi sayısı Ermeni papazlardan beslenen kaynaklarca 35.000 olarak verilir. Fakat Adana olaylarını tahkik için meclis tarafından kurulan Tahkik Heyeti Azasından Edirne Mebusu Ermeni Agop Babikyan Efendi, vilayetin her yerinde 20.008 kişi öldürüldüğünü, bunların 620’sinin müslim, geri kalan 19400 kişinin gayr-ı müslim olduğunu ileri sürmüştür. Çukurova'daki Ermeni köylerinin hemen hepsi yakılmış, Haçin - Saimbeyli ve Dörtyol kasabaları yerle bir edilmiştir. Adana'nın Ermeni mahallelerinden bugünkü Gazze'yi andıran çok sayıda fotoğrafa hâla ulaşılabilir. Sonuçta örfi idare kumandanı olarak gönderilen Cemal Paşa, uluslararası kamuoyunu da tatmin etmek gayretiyle 40 küsur Türk'ü idam ettirmiş, yanısıra Müslim kamuoyunu çok fazla rencide etmemek için birkaç Ermeni de astırmıştır. Beceriksiz Adana valisine ise dokunan olmamıştır. Daha sonra İttihatçıların Ermenileri topyekun bir sürgüne yollaması ve sürgün sonrası Ermeni mülklerinin yağmalanması, bu yağma talan ve katliamları, başı sıkışan iktidarlar açısından bir çıkış yoluna dönüştürmüştür. Devlet kurumları da gayrimeşru bu iktidar operasyonlarını sahiplenmek zorunda bırakılmıştır. Tan matbasının basılması, Varlık Vergisi, 6 / 7 Eylül Olayları, Sabahattin Ali'nin katli, Maraş, Çorum, Sivas - Madımak katliamları, PKK terürü bahanesiyle Kürt köylerinin yakılması, Faili Meçhul cinayetler, 15 Temmuz gibi. Bunların tümü elbette iktidar 'devlet' törörüdür lakin terör değilse bile ihmal veya iktidarların kusurudur. Bunların sahiplenilmesi ve 'milli mesele' olarak görülmesi devleti ve milleti zan altında bırakmaktadır. Bu tür katliamlar Türklere'de pek çok kez uygulanmış, lakin Türkler sineye çekmiş, Ermeniler ise, unutmamış, unutturmamıştır. Bunun için Ermenileri kınamak yerine takdir etmek daha akıllıca ve çıkarımıza olsa gerek. Halil Kaha'nın "kurtardığı" kızın kendisi aleyhine ifade vermesi, (yanındaki Ermenilerin marifeti değilse) pek makul görünmüyor. Kurtardığı kızı Ermeni yetimhanesine teslim etmesi de, o günün şartlarında inandırıcı bir öykü değildir. Hemen tüm benzeri vakalarda kız çocuğu eve hizmetçi / besleme alınır, zamanı gelince uygun biriyle evlendirilir... Sonuç Olarak: Adaletsiz, kötü, beceriksiz yönetimlerden kaynaklanan katliamlar, kıyımlar, haksız hukuksuz idamlardan bu buruk ağıtlar ve acı hatıralar kaldı bize. Bu ağıttan beni haberdar eden Ali Küçükaydın, ağıdı derleyen Mehmet Küçükaydın ve ağıdın hikayesini derleyen Ali Kocaman'a sonsuz saygı ve teşekkürler. Kaynak kişi Emine Küçükaydın (1923 - 2006)
106 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.