Sinema tarihinde ne devler, ne divalar geçmiş. Katharine Hepburn de onlardan birisi. İtiraf etmeliyim ki, onu hiç tanımıyordum 
Cary Grant kitabını okuyana kadar. Grant ile dört film çekmiş olan Katharine Hepburn, kendisinden 22 yaş küçük olan ve belki kimimizin az daha fazla tanıdığı diğer bir mayıs çocuğu olan Audrey Hepburn ile akraba değil. Katharine Hepburn oyuncu olmak için az azimli olmamış. Baştaki heyecan, hızlı konuşma itici ciyak sesine rağmen sinema ve tiyatro dünyasında kendisine çabucak yer edinmiş. Bununla yetinmemiş, kendi konuşmaları yanısıra diğer oyuncuların da konuşma metinlerini ezberlemiş, ışıklar nerede nasıl durmalı, dekorasyondaki hatalara varana kadar rejisörlerin ve oyuncuların işlerine burnunu sokmuş. Yapımcılara getirdiği (ve tabi para karşılığında sattığı) yeni filmler için malzemeler (hikayeler) ve kendi ücreti konusundaki sert pazarlıklar ve genelde de bunlarda galip gelmesi ile "ne istediğini bilen ve tuttuğunu koparan" bir özgür ve dişli kadın portresi çiziyor. Ama bu portre paragöz bir insan oluşturmasın zihninizde. Bazen sinemaya bir sene veya daha fazla ara verip oyun ve bilhassa Shakespeare oyunları turnesine çıkmış üç kuruş para karşılığında.
Spencer Tracy ile çektiği ona yakın filmde zamanın en gözde çifti olmakla kalmamış, Tracy hastalandığında Hepburn sinamaya bir yine bir sene ara verip onun bakımıyla ilgilenmiş.
Hiç uyum etmezler denilen Humphrey Bogart ile bile çok beğenilen bir iki film çekmiş ve tahminlerin aksine çok iyi anlaşmış ve başarılı olmuşlar.
Sinema severlerin esgeçemeyeceği bir isim kesinlikle ve Grant'den izlemek istediğim filmlerden sonra da Hepburn filmlerine başlayacağım ben de.
Kitapla kalın...
·
255 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.