Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

varoluş
Sabah tuvaleti geldiği için huzursuz bir şekilde uyandı. Gözlerini zorla açtı rahatsız bir şekilde mutsuzca etrafa bakındı. Gözkapakları açılmamak için direniyordu. Göz kapaklarını tekrardan kapatsa da tuvaleti göz kapaklarının kazanmasına izin vermeyecek kadar sıkıştırıyordu. Eli yastığın altına koyduğu telefonu aradı. Telefonu bulamayınca kafasını kaldırıp bakmak zorunda kaldı. Telefonu yere düşmüştü yine. Uzandı telefonu aldı sırtüstü dönerek yatmaya devam etti. Gözleri yarı açık telefonun ekranına baktı. Saat 12:38 olmuştu. Dün kaçta uyuduğunu düşünmeye çalıştı fakat başında ki ağrı düşünmesine imkan vermiyordu. Telefonu açtı hiç mesaj ya da bildirim yoktu ne yaptığını bilmez vaziyette bir kaç dakika sosyal medyaya baktı. Telefonu yatağın bir kenarına fırlatarak yataktan kalktı, tuvalete gitti. Ellerini yıkarken aynada kendi görüntüsüne baktı. Yirmili yaşlarda iri elmacık kemileri olan, elmacık kemiklerinin aksine kendini gizlemek ister gibi duran ince kaşları, yüzünün ortasında çirkin görünmesine sebep olmayacak kadar büyük bir burnu, ela renkli kanlı damarlar ortaya çıkmış gözleri ve hafif sarışın açık tenli bir yüzü vardı. Çok güzel bir yüz olmasa da çirkinde sayılmazdı. Saçları hafif seyrek ve alnı biraz açıktı. Kulakları ideal derecede güzel duruyordu. Yüzünde dikkat çeken en önemli husus normalde zeka ile parlayan ela gözleriydi. 179 cm boylarında ve hafif iri yapılan vücudu da ilgi çekmesine yardımcı olabilirdi aslında ama o buna ihtiyaç duymuyordu zaten. Ellerini yıkadıktan sonra dişlerini fırçalamak zorunda olduğunu hissetti. Zaten uyanınca tekrar uyuyamazdı. Dişlerini fırçalarken genelde yaptığı gibi evde dolaşmaya başladı. Önce odaya gidip telefonunu aldı ekrana boş boş tekrar baktıktan sonra mutfaktaki masaya bıraktı. Dolabı açtı harika her zaman ki gibi yine küflenmiş biraz peynir ve bir kaç yemekten başka bir yoktu. Ayakları soğuk zeminde üşüdüğü için terliklerini aradı ama bulamadan tekrar lavaboya döndü. Dişini fırçalamayı bitirdikten sonra terliklerini aramaya girişti. Terlikleri ararken ne kadar eksik varlıklar olduğumuza dair bir düşünce girdi aklına. Haksız da bir düşünce değil gibi geliyordu. En ufak soğuktan üşüyen terliklere ihtiyaç duyan biz insanlar kendimize ne kadar da değer veriyoruz. Bütün hayatımızda ihtiyaç duyduğumuz o kadar eşya var ki insanlar bunlar olmadan yaşayamaz o değil. Bunu düşündüğü için pişmanlık duysada artık çok geç olmuştu. Aklına yine o gelmişti zaten ne zaman rahatça ona yer vermeden düşünebiliyordu ki. Sadece işini yaparken aklına gelmiyordu. Bu yüzden son aylarda geliri iyice artmıştı. Sürekli çalışıyor yapacak iş kalmayınca, bir kaç bira içmeye ya bara gidiyor yada marketten alıp eve geliyordu. ....
·
168 görüntüleme
F kafka okurunun profil resmi
Kapının çalınması ile düşüncelerinden sıyrılıp kurtuldu. Kapı tam zamanında çalmıştı yoksa yine saatlerce aynı şeyleri düşünüp duracaktı. Kapıya doğru yürürken tekrardan soğuk zemin ayaklarının altında hisseti. Kapıyı açtı, kargocu gelmişti. Belgeleri imzalayıp kargoyu aldı ve bir kenara attı. Terliklerini bulamadığı için kalın çorapları dolaptan alarak ayağına giydi. Çok fazla açlık hissetmese de evde canı sıkıldığı için dışarı çıkıp alışveriş yapmaya karar verdi. Hızlıca üstüne bir şey giyerek eşofmanlar ile evine 300-400 metre uzaktaki markete doğru yola çıktı.  Cadde her zaman olduğu gibi yine çok kalabalıktı. İnsanlar sanki hiç bir zaman ölmeyecek mi çalışıyor çalışıyor ve çalışıyordu. Öğle yemeği yedikten sonra İşe yetişmeye çalışanlar, kursa yetişmeye çalışan öğrenciler, ya da başka başka dertleri olan bir sürü insan.  Ne kadar da saçma bu kadar telaşın sebebi neydi bir türlü mantığını bulamadı. Mutlu olmak mıydı? Kim mutlu olmak için hayatın bütün güzelliklerine gözlerini kapatıp sadece gelip geçici dertler ile bir ömrü harcar ki. Oysa ki yaşanacak bir ömrümüz var önümüzde onu da dert dolu bir hale getiriyoruz. Peki ya ilişkiler ona ne demeli. Bütün ilişkilerimiz bir güç ve ego mücadelesine dönmüş vaziyette. İnsanlar birbirlerini sevmek yerine birleri ile sürekli çatışmalar yaşıyorlar. İki insan düşünün ikisi de birbirlerini seviyor ama başladıkları ilişki çok geçmeden kendi isteklerini karşı tarafa kabul ettirme mücadelesine dönüyor. İşin kötü tarafı o isteklerin sahibi kendileri bile olmaması. Bazen bu istekleri sırf karşısındaki istemediği için istiyorlar. Amaç ise onun karşı çıktığı şeyi ona kabul ettirerek ona onun isteği dışında bir şey kabul ettirmekten ve böylelikle egolarını tatmin etmekten başka bir şey değildi. Bazı istekler ise daha kötüydü. Bazı isteklerin tek sebebi vardı; dış etkenler. Sosyal medyadan gördükleri popüler ilişki düşünceleri, kitaplardan okudukları feminizm, arkadaş ortamında duydukları alfa erkek olmak için gerekenler. Oysaki birbirlerini seven iki ruhun anlaşması çok basitti. Her sorun çözülür dü ah şu güç mücadeleleri, egolarımız işin içine girmese, ya da dış etkenlere maruz kalmasaydık. Düşüncelere dalmış yürürken biri ile çarpıştı. Tam özür dileyecekken okulda gördüğü birisi olduğunu hatırladı ve özür cümlesi tamamlanamadan kaldı. Hakan ş...  bilgisayar mühendisliği bölümünden mezun olmuşu. O şaşırmış iken Hakan biraz dikkat etsene diye onu tersledi. Zaten onu tanımasını beklemezdi okulda bile çok karşılaşmamışlardı zaten. Ama onda da böyle bir özellik vardı bazı insanları asla unutmuyordu. Bilinçli yaptığı bir şey değildi nasıl olduğuna dair herhangi bir fikir de yoktu. Özür dilerim diyerek yoluna devam etti. Zaten nerdeyse markete gelmişti.
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.