Gönderi

Evet, Atsız yaptığı işin farkındadır. O, bir Köroğlu, bir Battal Gazi tesiri uyandırmaya çalışmaktadır. Ama onlar gibi halk tabakasında değil, gençlerde ve okumuşlarda bu tesiri uyandırmak istemiştir. Yüzü aşan baskısıyla, yüz binleri, belki de milyonları aşan okuyucusuyla bunda da muvaffak olduğu anlaşılmaktadır. Gerçi o mütevazıdır: "Nasıl basit bir köy hekiminin sessiz çalışmaları, kimse farkına varmadan, sağlık istatistiklerinde bir yekun tutarsa, nasıl bir piyade bölüğünün savaşı, kesin sonucu hazırlayan sebepler arasında yer alırsa, ben de eserimle millî terbiyemiz için kendimce faydalı saydığım bir hamle yapacağım. İşte o kadar...” (s. 7). Elbette Atsız, şan ve şöhret peşinde değildir. Yazacağı romanın tesirinin farkındadır ama bunu şöhret için yapmamaktadır. Fakat Bozkurtların Ölümü'nün alelade bir istatistik rakamı, Atsız'ın da bir piyade bölüğünün yüzbaşısı olmadığı muhakkaktır. Kardeşi Nejdet Sançar'ın ölümü üzerine, Ötüken dergisinin Mart 1975 sayısında yazdığı yazıda "Nejdet Sançar öldü demek, Türkçülük cephesi en iyi savaşan tümenini kaybetti demektir." diyordu. Ben Atsız'ın tesirinin ordulara bedel olduğundan şüphe etmiyorum. Atsız'ın roman görüşünü, hatta genel olarak sanat görüşünü de ifade eden yukarıdaki sözler, "Romanın Hikâyesi"nde yer almaktadır. Romanın başında bulunan bu kısım alelade bir "prolog" olarak değerlendirilmemelidir. Atsız'a göre zaman yekparedir. Öğrenci pansiyonundaki gençler birden Gök Türk eri oluvermişlerdir: "İnce yapılı kız gürbüz, sağlam, çekik gözlü bir bozkır kızı olmuştu. Erkeklerin saçlan uzayarak omuzlarına dökülmüş, başlarında birer börk peyda olmuştu." (s. 7). Eserin içindeki kahramanlar da sık sık 1300 yıl sonraya taşınır. Böylece Atsız bugün ile 1300 yıl önce arasında sıkı bağlar kurar. Bu bağlar sayesinde okuyucular da kendilerini 1300 yıl önceki kahramanlarla birlikteymiş gibi hissederler.
·
39 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.