Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

408 syf.
7/10 puan verdi
·
53 günde okudu
Cesur Konuları Güzel İşlemek Herkesin Harcı Değildir
Madam Bovary ilk başta çok eleştiriye açık bir kitap gibi duruyor. Edebiyat çok farklı bir şey tabi. Mesela geçenlerde ensest temasını işleyen bir oyuna yapılan bir incelemede “enseste özendirilmek”ten bahsedildiğini gördüm. Yani içinde ensest geçen her şey ona özendiriyor mu oluyor? Böyle incelersek, ki sanırım kitap ilk çıktığı zamanlarda böyle yorumlanmış, işin içinden hiç çıkamayız. Madam Bovary gerçekten de insanı okurken sinir eden bir kitap. Yani temel olarak bize anlatılan hikayelerde ana karakterlerle bağ kurmamız için ya empati kurmamız gerekir, ya da sempati beslememiz. Madam Bovary’nin durumuna empati kurmak benim için zor, ancak belki de sandığımdan daha fazla kadın bu durumdadır. Asıl zor olan kısım ise sempati duymak. Davranışları o zamanın ahlak kurallarına göre iğrendirici, şimdiki genel ahlak görüşlerine göre ise kötü. Yani bu karaktere daha ılımlı yaklaşmak için en az bir 50-100 yıl gerekiyor diye düşünüyorum. Allah öyle bir ömür nasip ederse buraya gelip tekrar bakarım insanlar artık ne düşünüyor diye. Peki gelelim bu kitabın önsözünde de anlatılan kitabın eleştirilmesine. Bu kitap elbette olayları hiçbir şekilde güzellemiyor. Bir eserde kötü bir şeyin anlatılması asla onun özendirildiği anlamına gelmez. Hele bunun gibi bir kitapta, okuyanlar sonunu biliyor zaten, böyle bir durumun özendirildiğini düşünmek çok akıllı insanların yapacağı bir iş değildir diye düşünüyorum. Yani kitap sırf rahatsız edici bir konuya değindi diye böyle bir yargıda bulunmak çok saçma. Olaya şöyle bakmakta fayda var diye düşünüyorum. Madam Bovary normal bir insan. Evli, yaşadığı kasabada saygı gören, kitabın ana olayları hariç çok normal bir insan. Kocasının hiçbir şeyden haberi yok, muhtemelen gerçek hayattaki böyle insanların hareketlerinden bizim de haberimiz yok. İşte okurken her ne kadar tüm iç dünyalarını görsek de gerçekte asla anlamıyoruz, ve son anda yaptıkları şeyler ifşa olunca çok şaşırıyoruz. Aslında şaşırılacak bir şey yok. Ne kadar iğrençlik varsa sen ve ben yapıyoruz. Yani insan otomatik olarak düşünüyor ki bu iğrenç insanlar bir köşede dışlanmış bir şekilde hayat sürüyor ancak hayır, bu insanlar hepimizin yanında olan insanlar. Umarım siz yaşamamışsınızdır ama yaşadıysanız ya da bir yakınınızdan şahit olduysanız aldatma olayları hiç de böyle olan şeyler değiller. İnsanın uzun süre boyunca haberi olmayabiliyor. İşte burada bir düşünmek gerekiyor. Bu kadar normal insanlar nasıl perdeler arkasından böyle işleri çevirebiliyorlar. İğrençlikleri yüzlerine vuracak halleri yok herhalde. Hepimizin insanlar hakkında fikirleri var ancak öyle tak diye perde arkasındakileri söyleyemiyoruz. İşte böyle durumlarda bu insanların incelenmesi gerekiyor. Madam Bovary’i en iyi biz tanıyoruz. Kocasının hiçbir şeyden uzun süre haberi olmadı, olunca da anlam veremedi. Kasaba halkı onu çok başka biliyordu. Orada her şeyi bilen bizdik. Bu insanlar her ne kadar çok anormal gözükse de aslında çok normal insanlar ve iç dünyalarına uzanan yolculuklar çok garip. Böyle insanlara taş atmak elbette hepimizin içinden geliyor ancak oturup düşünmemiz de gerekiyor. Neden? Ben asla böyle bir şey yapmam ve anlam veremem ancak neden? O nasıl bir anlam vermiş? Bu nasıl gerçekleşmiş? Eminim hayatınızın erken aşamalarında asla yapmayacağınızı düşündüğünüz şeyleri hayatınızın ileri ki aşamalarında yapmışsınızdır. Hayat gerçekten çok garip ve insanları da bir o kadar garipliğe sürükleyebiliyor. Burada da oturup düşünmek gerekiyor neden diye. İşte bu yüzden de psikoloji bilimi ortaya çıkıyor. Daha doğrusu insan bilimleri ortaya çıkıyor. Burada da yazarların ne kadar garip bir alanda durduklarını görmekte fayda var. Yazarlar, karakterleri yaratsalar ve kendi kurguları olsa da çoğu yazar bilir ki yazmaya başladıktan sonra planlar sürekli değişir ve siz değil de kaleminiz yazıyormuşsunuz gibi hissedersiniz. Sizin planlarınız çöpe gider ve yazdığınız karakter ve dünya adeta hiperrealist bir şekilde kendi kendine hareket etmeye başlar. Yazarlar çok iyi psikologlar mıdır? Hayır, psikolog olmak bambaşka bir şeydir. Bilim sanattan sert çizgilerle ayrılır. Ancak yazarların psikologlarla kesişmeleri gereken önemli bir nokta varsa o da yaratıcılıklarıdır. Madam Bovary neden böyle? Sorusunun cevabını kitapta belki de alamıyoruz, ancak Madam Bovary nasıl? Sorusunun cevabı tam olarak da kitabın kendisi. Kitap boyunca Madam Bovary karakterinin kendisini işliyoruz. Evet aldattı, ama nasıl? Kafasından nasıl süreçler geçti ki bu noktaya geldi. Düşündüğümüz zaman birini aldatmak cazip bir seçenek olabilir. Ancak gerek aşk, gerek sosyal korku, gerek ise getireceği sonuçları göze almamak bu durumdan insanları korur. Öyle bir noktaya gelir ki artık bazı insanlar için aldatmak cazip gelmemeye başlar. Ancak Madam Bovary, yalnızca aldatmaktan ibaret değildir, hayatın bütün alanlarında bir doyumsuzluk sergilemektedir. Bu doyumsuzluk önünde sonunda hayatının en önemli parçasında, yani evliliğinde, kendini gösterecektir. Bu durumda ise birkaç seçenek vardır. Herkes evliliğinden mutlu değildir ancak aldatmak çoğu insan için lüks bir seçenektir. Türkiye’de yaşayan insanlar olarak her ne kadar perde arkasındakilere hakim olmasak da özellikle üst nesillerde çok fazla mutsuz evliliğe denk gelmek mümkündür. Bu mutsuz evliliklerde de özellikle “kadının hapsolduğu” ilişkileri görebiliyoruz. Her ne kadar bize aldatıyorlarmış gibi gelmese de unutmayın ki Madam Bovary’de kendisi ve partnerleri hariç kimseye aldatıyor gibi gelmiyordu. Sonuç olarak aldatmak adına kurulan bireysel terazide onun için aldatmak kısmı ağır gelmiştir ve işlerine başlamıştır. Burada bizim için önemli olan ne olduğu ve neden olduğu değil, nasıl olduğu. Yani hiç olmazsa yazar buraya odaklanmış ve biz de burayı okuyabiliyoruz. Peki bu konuda başarılı mı? Bence evet gayet gerçekçi yazmış. Bir insanın nadir bir tür olması onun gerçekçi olmadığını anlamına gelmiyor. Yanlış olan karakterlerle 200. Sayfaya kadar geldikten sonra bir anda şekil değiştirmeleri yanlış ama Madam Bovary kitap boyunca harika bir istikrarla doyumsuzluğuna devam ediyor. Doyumsuzluk bir karakter olsaydı nasıl olurdu sorusunun çok güzel cevabı bu kitap. Üstelik kitap bundan ibaret değil. Charles’ın yaşadıklarını da gayet güzel gözlemleyebiliyoruz. Ne yaparsa yapsın eşine asla yetmeyişini, buna rağmen hiçbir an boyunca bozuntuya vermemesini, kendisinin doktor olup az buçuk elit kesimden olmasına rağmen aldığı köylü kızına asla yetmemesi garipliğini, çocuğunu annesinden daha çok sevmesini ki bu nadirdir gözlemleyebiliyoruz. Bununla beraber hayat amacını kestiremediğimiz Homais’i ve sürekli din konusunda tartıştığı ama sert Katolik imajında olmaktansa yumuşak huylu olan papazı görebiliyoruz. Yani hikayemiz çok olağanüstü olmasa da güzel, üstelik cesur bir konuyu işlediği için de artı puanları var. Gelelim üsluba. Roman genel olarak akıcı olsa da bazı noktalarda uzun betimlemelerin hikaye akışını kestiğini düşünüyorum. Yani evet betimlemeler her zaman anlatımı kuvvetlendirir ve genellikle “gerekli”dirler ancak gereksiz noktaları bu kadar uzun uzadıya anlatması bence hikayenin temposunu bol bol kırmış ve okumayı zorlaştırmış. Cesur konu işlemek her babayiğidin harcı değildir. Zamanında çok laf yedi muhtemelen ama böyle güzel bir eseri günümüze kadar bırakabildiği için umarım bulunduğu yerde yüzü gülüyordur. Herkes okumalı diyip bu eseri kitaplığıma geri koyuyorum.
Madam Bovary
Madam BovaryGustave Flaubert · Can Yayınları · 202233,4bin okunma
59 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.