Cicero gençlerde insanı ölüme götüren nedenlerin yaşlılardakinden
çok olduğunu söyleyerek pinponları yine de avutmaya çalışır.
Daha birçok kişi ve politikacı yaşlılığı ferikliğin, paşalığın üstünde
tutmuştur. Atina'lı tiran Peisistratos (I.Ö. VI. yy.) Solon'a : "Niye
güvenerek bana bunca pervasızlıkla karşı koyuyorsun?" dediği vakit,
Solon şu yanıtı yapıştırır :
- Yaşlılığa.
Cicero'nun bu konuda bir reçetesi daha vardır Felsefe. Ona
göre felsefeye uyan insan, ömrünün her çağını sıkıntısız geçirir.
Bir başka deyişle, yaşlılığa karşı en güçlü silah bilgili ve erdemli
olmaktır.
Ne var, kimileri, kendilerini, yaşamın tadını veren işlerden yoksun
bıraktığı için, yaşlılığı kötülerler.
İ.S. 193'te "Septimus Severus sezan" unvanını alan Romalı General
Clodius Albinus ile Roma Konsüllerinden Livius Salinator
(İ.Ö. 219) bunlardandır.
Yaşlılığı yerden yere vuranlardan biri de şöyle demiştir :
- Yaşlılığın yükünü taşımak Atina Kralı Aigeus'un eşi Aethra'yı
taşımaktan daha ağırdır.
Haa, Eflatun'un dostu, Tarentum'lu Arkhytas (İ.Ö. V. yy.) da
yaşamın gereksinmelerine bağlı hoş duyumlan (maddesel zevkleri),
doğanın insanlara verdiği en uğursuz belalar arasında sayar.
Elbet bu belalardan kurtulmanın da birçok yolu vardır.
Sophokles'e yaşlılığında yöneltilen : "Aşkla aran nasıl?" sorusuna
tragedya şairimizin verdiği karşılık belki bu çözümlerden biri sayılabilir
:
- Ben aşktan elimi eteğimi seve seve çektim. Kaba ve çılgın bir
Efendinin elinden kurtulmuş gibiyim.