Uykuyla dinlenemeyecek kadar yorgunum artık…Bir cehennem kaç acıyla oluşur bu dünyada?
Gazap üzümleri, yazarı olan John Steinbeck’in en önemli eseri olarak bilinir ve kendisine Pulitzer Ödülü kazandırmıştır. Tüm dünyayı vuran Büyük Buhran’ı konu alan kitap; tarımın makineleşmesi -dolayısıyla kapitalistleşmesi- akabindeki krizler yüzünden gittikçe fakirleşen ve devamında tarım alanlarını, mülklerini kaybeden insanların mücadelesini anlatmaktadır. Steinbeck romanında; yoksulluktan ve açlıktan bıkarak evlerinden kaçan pek çok aileden birine odaklanır ve kapitalizmin vahşiliğini bu aile üzerinden gözler önüne serer.
Gazap Üzümleri, kaygı dolu günleri sessiz bir başkaldırıyla aşmaya çalışan insanların romanı.
Sevdiğimiz ve bağlandığımız bir şeyi kaybetmek gerçekten içler acısıdır. Sanki bütün vücudumuzu saran damarlarımız bir anda bizden çıkarılmış gibi hissederiz ve bu durum biraz da bağlandığın birisini bir anda kaybetmeye benzer. Onsuz ne yapacağını bilemezsin çünkü o senin bir yapboz parçandır ve yapbozdaki eksik bir parça o yapbozun yapılmadığı anlamına gelir, eksiktir. Joad ailesinin yaşadıkları da yukarıda anlattıklarım gibidir. Evlerinin ve emeklerinin kapitalist bir düzende yok oluşu, bir göç hikayesi ve ailenin ve dayanışmanın önemi…
Acı, ortaya çıkaran arkasındaki temel sebep ne olursa olsun aynı insan gerçekliğinden besleniyor. Gazap Üzümleri’nde Joad ailesinin yaşamıyla tanıklık ettiğimiz buhran ve göç sorununun bir benzeri bugün bizim topraklarımızda yaşanıyor. Türkiye'nin neredeyse her ilinde Joadların külüstür Chevrolet’ine benzer eski model Samand arabalarla göç eden, iş arayan, hayatta kalmaya çalışan Suriyeli insanları anımsıyoruz okudukça. Fark ediyoruz ki göçmenlere ya da mültecilere kızmak onları göçmenliğe, mülteciliğe zorlayan gerçek sorumlularla kavga etmekten kaçmak oluyor aslında. Düşünsel ya da milliyetçi kaygılarla mültecilere saldırmak nefret söylemlerinde bulunmak korkunç birer hata.
Belirli bir üne kavuşmuş, dillerden düşmeyen kitapları okumak daima tehlikeli bir durumdur. Beklentiyi zirve çıkardığınız için normal şartlarda sizi tatmin edecek kitap, beklentileriniz müsebbibiyle sizi hayal kırıklığına uğratabilir. Sayfaları değiştirken hep böyle etkisi altında kalacağınız şeyleri okumayı beklersiniz. Bir nevi dine inanmak için mucize bekleyen insan haline dönersiniz. Derken sayfalarda sona gelirsiniz, çevirecek sayfa kalmayınca, kitabın o kalın arka kapağına denk gelince ağzınızdan bir cümle dökülür: "Yahu bu muymuş!" Bende kitabı bitirince aynen böyle söyledim. Kitabın bende uyandırdığı en belirgin his 'sıkıntı' oldu. "Ya bunlarda bir mutlu olamadılar gitti" diye diye kitap bitti. Hiç zevk almadım okurken.
Sadece roman okumak isteyen, sadece macera isteyen, akıcı bir olay akışı isteyen kişiler için bu kitap bir hayal kırıklığından ibaret olabilir. Bu nedenle yeni roman okuyacak ya da sadece roman okumak isteyenlere bu romanı önermek tehlikeli olabilir. Amma velakin... Kitabın vermek istediği mesajla ilgilenen, John Steinbeck'in ne anlatmak istediğini anlamaya çalışmak isteyen, Dünya düzeninin, Kapitalizmin olumsuz sonuçlarını görmek isteyen kişiler için ise bu kitap bir başucu kitabıdır. Gerisine kendiniz karar verin artık :)