Gönderi

Bu yaşıma kadar mevcudiyetinden bile haberim olmayan bir insanın vücudu birden bire benim için nasıl bir ihtiyaç olabilirdi? Fakat bu hep böyle değil midir? Bir çok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz? Ben de o zamana kadar ki hayatımın boşluğunu, gayesizliğini sırf böyle bir insandan mahrum oluşumda bulmaya başlamıştım. İnsanlardan kaçışım, içimden geçenlerin en küçük bir parçasını bile etrafıma sezdirmekten çekinişim bana sebepsiz ve manasız görünürdü. Zaman zaman beni saran hüzünlerin, hayat bıkkınlığının bir ruhi hastalık alameti olmasından korkardım. Bir kitabı okurken geçen 2 saatin ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım. Halbuki şimdi her şey değişmişti. Bu kadının resmini gördüğüm andan beri geçen birkaç hafta içinde ömrümün bütün senelerinden daha çok yaşadığımı hissediyordum. Her günüm, her saatim, uyuduğum zamanlar bile dopdoluydu. Bana sadece yorgunluk veren uzuvlarımın değil ruhumun da yaşamaya başladığını, içimde haberim olmadan bekleşen üstü örtülü derin taraflarında birdenbire meydana çıkarak bana fevkalade cazip kıymetli manzaralar arz ettiklerini görüyordum. Maria Puder bir ruhum bulunduğunu öğretmişti ve ben de onun şimdiye kadar rastladığım insanlar arasında ilk defa olarak bir ruhu bulunduğunu tespit ediyordum. Sanki bütün insanların birer ruhu vardı ama birçoğu farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gideceklerdi. Bir ruh ancak benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden meydana çıkıyordu. Ancak o zaman sahiden yaşamaya başlıyorduk. O zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tarafa bırakılıyor ruhlar birbiriyle kucaklaşmak için her şeyi çiğneyerek birbirine koşuyordu.
·
27 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.