Gönderi

'Doğulular sizi yalnızca zevklerinin aracı olarak görüp hapsetmekte haklılar! Avrupa sizi dünyanın bir parçası kabul edip erkeğe eşit görerek aslında cezalandırmıştır. Bana göre kadın, var olan en korkak, en ahlaksız varlıktır. Üstelik cazibesi de buradan gelir: Evcil olanı avlamanın zevki olur mu hiç! Bir kadın bir erkeğe tutku işlediğinde, onun gözünde daima kutsal olur, vazgeçilmez ayrıcalıklar kazanır. Erkeklerin geçmiş zevkleri için duyduğu şükran sonsuz olur. Sevgilisini yaşlı, değerini kaybetmiş olarak görse de, kalbinde hâlâ yer tutmaya devam eder; oysa sizin için, bir zamanlar sevdiğiniz adam bu şartlarda bir hiçe dönüşür! Üstelik yaşadığı için suçlu bile görürsünüz İtiraf etme cesaretiniz olmasa da, töre denen iftiranın Nesle Kulesi'ndeki¹ hanıma atfettiği duygu [zina] aslında hepinizin kalbinde var: Meyve yiyerek doymak gibi aşkla beslenemeyişimiz, doyduktan sonra geriye zevkten başka hiçbir şeyin kalmayışı ne acı!' "Tanrı hiç şüphesiz ki bu kusursuz mutluluğu yalnızca cennete saklamıştır," dedi, 'ama bu fikriniz size ne kadar makul görünse de benim için yanlış. Kendini birden çok aşka adayan bu kadınlar ne olabilir?' Bu soruyu sorarken Ingres'nin tablosunda XIII. Louis'nin krallığını sunduğu Meryem'in bakışlarına bürünmüştü. "Siz gerçek bir oyuncusunuz," dedim, 'bana attığınız bu bakış bir oyuncuyu çok meşhur edebilecek türdendi! Yine de, ne kadar güzel olsanız bile siz de sevdiniz, bu yüzden elbet unutursunuz.' Sorumdan kaçarak, 'Ben bir kadın değilim,' dedi, 'yetmiş ikilik bir rahibeyim!' "O halde benden daha büyük bir şevkle hissedebildiğinizi nasıl iddia edebilirsiniz? Kadınlar için kederin tek bir şekli vardır, yalnızca kalplerinin kırılmasını keder sayarlar." "Bana tatlı tatlı bakmaya devam etti ve bir ikilem arasında sıkışıp kaldığı veya gerçeğin pençelerinde kendini bulduğu halde inatlarında ısrarcı olan tüm kadınlar gibi davranarak bana şöyle dedi: "Ben size bir rahibeyim diyorum, yani ayak basamayacağım bir dünyadan bahsediyorsunuz!" "Düşüncelerinizde bile mi?" 'Şu bahsettiğiniz dünya bu kadar arzulanacak bir şey mi?' diye cevap verdi, 'Düşüncelerim dalıp gittiğinde çok daha yükseklere çıkıyor... Kusursuz Cebrail bile yüreğimde şarkılarını söyler sık sık. Zengin olsaydım, yine de bu meleğin alaca kanatlarına tırmanmamak, hayal âlemine dalmamak için çok çalışmaya devam ederdim. Biz kadınları mahveden düşünceler de vardır! Zihnimdeki bu huzuru çiçeklerime borçluyum ama onlar bile bazen beni meşgul etmeye yetmiyor. Bazı günler ruhumu amaçsızca bir beklentiyle işgal altında buluyorum; parmaklarımı uyuşturacak kadar beni ele geçiren bir fikri başımdan savuramam. Büyük bir olayın yaklaştığını, hayatımın değişmek üzere olduğunu hissediyorum; onu belli belirsiz dinliyorum, karanlığa bakıyorum, işimi yapmak istemiyorum ve böyle binlerce yorgun an geçirdikten sonra yeniden hayatıma dönüyorum. Kendi kendime, bunun cennetten gelen bir uyarı olup olmadığını soruyorum.' "Gençlik kederleri kisvesi altında gizlenen iki diplomat ve hayattan nefret ettiği için onu yenilmez kılan bir kadın arasında geçen bu üç ayın sonunda, Konta, Kontesin kabuğundan çıkarılması imkânsız bir kaplumbağa olduğunu söyledim; kırmadan çıkarılamazdı. Bundan bir önceki gün, son dostça tartışmamızda, Kontes bana şöyle haykırmıştı: "Lucretia, kanı ve hançeriyle kadınlara ilk sözcüğünü yazdı: Özgürlük!" ¹. Tour de Nesle, zinanın büyük bir kısmının gerçekleştiği söylenen Paris'teki bir kuleydi. Skandal, prenseslerin sevgililerinin hapse atılmasına, işkence görmesine ve idam edilmesine ve prenseslerin hapsedilmesine yol açtı ve Capet Hanedanının son yılları için kalıcı sonuçlar doğurdu
Sayfa 78 - 79, 80 Zeplin KitapKitabı okudu
·
41 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.