Gönderi

Harf devriminin Osmanlı da kökeni ve yeni cumhuriyette ki tartışmaları
İkinci Meşrutiyet döneminde iyice alevlenecek olan,alfabe değişikliği tartışması : Latin alfabesini almak isteyenler, Türkçedeki sekiz ünlünün Arapçadaki üç ünlüyle yazılmasının çok zor olduğunu, bunun da eğitimin yaygınlaşmasını neredeyse olanaksız kıldığını öne sürüyorlardı. Öte yandan, Romenlerin uzun süredir Latin alfabesini kullanıyor olmaları, 19. yüzyılda da Hırvatların ve Arnavutların Latin alfabesini kendi dillerine uyarlamaları, bu yönde izlenecek örnekler olarak görülüyordu.Ancak, 19. yüzyılda Batı Avrupa'da ortaya çıkan ve Arap alfabesinin uygarlığa yatkın olmadığına ilişkin, belki biraz ırkçılık, ama kesinlikle Avrupa merkezlilik kokan bir kuramın etkisinde kalmış olabilecekleri de söylenebilir. Zaten geleneğe bağlı kalmak isteyenler de en çok vurguyu Arap alfabesinin kesinlikle uygarlığa, ilerlemeye engel olmadığı fikrine yapıyorlar, Latin alfabesinin mutlaka gerekli olmadığına ilişkin savlarını da Japonca örneğini vererek savunuyorlardı. Başka bir yol önerenler de oldu. Ünlüleri kıt Arapça sözcüklerin doğru okunmasını sağlayabilmek için gereken yerlere ünlüler eklenerek yeni bir yazım dizgesi yaratmak isteyenler ortaya çıktı.Bunların da elinde koz olarak Azerbaycan'da başlatılmış olan uygulama vardı. İkinci Meşrutiyet döneminde tartışma iyice alıp yürümüşken, İttihat ve Terakki Cemiyeti önderlerinden Enver Paşa bu yolu seçti ve kendi adıyla, bazen "Enverce", bazen de "Enver Paşa Türkçesi" diye anılan yazımı Osmanlı ordusunda uygulamaya koydu. Bütün orduya dağıtılan büyük ölçekli haritalar, bu yeni yazımla basılmıştı ve subayların coğrafya bilgilerinin de yardımıyla, Birinci Dünya Savaşı'nın başlarında kullanıldı. Ama telgraf memurları çok sıkıntı çekti ve bir sürü yanlış yaptılar. Bu yüzden yeni yazımda kısa bir süre sonra vazgeçildi. Bu deneyimin başarısızlığa uğraması, Latin alfabesini isteyenlerin cesaretini artırmıştı. O kadar ki, 1917'de Talat Paşa Kabinesi kurulurken kendisine Maarif Nezareti önerilen Hüseyin Cahit(Yalçın) Bey, bakan olduğu takdirde yapacağı ilk işlerden Biri Latin alfabesini almak olduğunu söyleyebildi. Gerçi Hüseyin Cahit Bey bakan olmadı; ama on yıl sonra, Cumhuriyet rejimi iyice yerleştikten sonra yapılan en önemli reformlardan biri, Yeni Türk Harflerinin Kabul ve Tatbikine Dair Kanun'un yürürlüğe girmesi (1 Kasım 1928) oldu. Bu aşamadaki en ilginç özelliklerden biri, Latin alfabesinin alınmasını isteyenlerin bile alfabe değişikliğinin uzun bir zaman dilimine yayılması gerektiğini öne sürmeleriydi. Böyle bir uygulamanın başarılı olamayacağını, değişikliğin hemen yapılmadığı takdirde hiç yapılamayacağını, çünkü Arap alfabesiyle okuma bilenlerin o alfabeyi kullanmayı sürdüreceklerini savunan Gazi Mustafa Kemal, yeni alfabenin hemen o ders yılında devreye sokulmasını istedi.
·
28 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.