Gönderi

291 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
"Gel gör ki hayat, insan tırmandıkça yepyeni engebelerle muhatabını zorluyor, küllerini baştan sona alevlendiriyordu. Dünyaydı ya... İşte hep ondan burada... dünya... "Oldum..." diye anlatılıyor yerde başka bir şeyin yaşadığı yerdene varırdı insan. .. Piştim sandığı yerde yeniden harlanırdı... Basamakları çıkmadıkça, menzile ulaşmayı zannetmemeliydi... Ebediyete uzanıncaya kadar ruhlar, bu devran böyle sürüp gidecekti." İnsan en çok istediği, en hassas olduğu şey de imtihan oluyor belki de. Bir kadının Rabbine olan yakarışı. Sabırla bekleyen, daima umutvar olan, anne olmak için çabalayan, evlat hasreti çeken Nigar’ın mücadeleyle dolu hikâyesi. Yitirilmeyen umutlar, zayi olan emekler, çekilen acılar Nigar'ın bu serüvenindeki eşlikçileriydi. Yazılan her kelime, her cümle sessiz bir çığlık. Bir kadının dileği, duası. Sabır ve sükunetle beklemekten başka yapılacak ne varki. İstemekte de yetmiyor sadece, buna hazır olmakta. Ya zamanı değildi ya da imtihanın bir parçasıydı bunca bekleyiş. Kederini kimseye şikayet etmiyordu. Edemezdi de zaten yüreğimizde Allaha olan itimâtimiz varken. Sonsuz, güven varken . Olandan da olmayandan da bir hayır vardı. Hiçbir şey boş ve faydasız değildir şu hayatta. Fazlaca fedakarlık gerektiriyordu kuşkusuz. Ve de güzelce bir sabır gerekliydi. Bu ne büyük bir imtihan. Ne büyük bir sınav ve sınanma. Her türlü sıkıntıya kaldıran, her duaya icabet eden, her türlü kırıkları saran, zorlukları kolaylaştıran, hiç ummadığın anda beklenmedik kapılar açan Yaradan'a sığınmak sadece ona el açmak, ondan istemek. Ah vuslat! Ne kutlu bir kelime, ne mutlu bir an. Her gördüğü bebekte vuslatını bekliyordu. "Ol" deyince olduran, "dur" deyince durduran Rabbi onunlayken tıkadı tüm söylenenlere kulaklarını. Ne de olsa insanlar meraklıydı hadlerini bilmemeye, ahkâm kesip ders vermeye. Tam bitti umutlar tükendi derken gelen mucize. Hayatta zaten mucize değil midir? Her gün bize yirmi dört saat sunulan zaman diliminde ne sırlar, ne mucizeler, ne sürprizler saklı. Mucizeler de saklı değil midir hayat ve de daha anlamlı değil midir yaşamak ? On yıl boyunca bebek hasreti yaşayan, defalarca tüp bebek tedavisi görüp, hüsranla karşılaşan, buna rağmen hiçbir zaman vazgeçmeyen; duayı, sabrı, şükrü kendine pusula bildi Nigar. Onca uğraş, bekleyiş sonrası ikiz bebeklere hamiledir. Biri kiz biri erkek. İkizlerden erkek olanı erken doğumla hayattan kopar, evladının birini tüm acılarını kalbine gömerek verir toprağa, ebediyete uğurlar. Kızı ise annesinin onca bekleyişini boşuna çıkarmamış, umut olur, tutunur hayata, bırakmaz annesini. Mücadele, gözyaşı tam bitti derken yeşeren umutlar karşılığını bulur bir bahar mevsiminde gelen "Âsûde" ile. İsmi gibi bahar. Baharı müjdeleyen, çiçekler açtıran yüreklerde. Annelik öyle güzel bir duygu ki ; Onca ızdıraba rağmen hiçbir zaman vazgeçmemesi hayata sıkı sıkıya tutunması ölümü dahi göze alıp öylesine istemesi. İçinde taşıdığın can'ın varlığına tutunup nefes alarak hayatta kalabilmek. Henüz anne değilim, annelik duygusunu tatmadım belki ama bir anne hissiyatinda olamam. Bana kattıkları ile kalbime yüreğime dokunan bir kitap oldu. Her kadının hayalidir anne olmak kendinden canından bir parçayı taşıyıp onunla bütünleşmek yeniden yeniden doğmak onunla büyümek. Anneliğin ne kadar kutsal ve muazzam olduğunu ona ulaşmak için binbir zahmet çekenlerin sesi bu kitap. Aynı döngüde geçen bir çok kadına, anneye umut olsun. Hayat duranları, oldugu yerde sayanları, vazgeçenleri asla sevmez. Rabbim dileyen herkese nasip etsin bu duyguyu. Hiçbir kadının kucağını evlatsız bırakmasın Kitapla kalın.
Âsûde Bir Bahar
Âsûde Bir BaharŞule Anıl Sonkaya · Luna Yayınları · 202211 okunma
·
45 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.