Gönderi

anıtkabirin yapılacağı yerin seçilme sürecinde yaşananlara dair..
Anıtkabir inşaatı 1943'te başladı ve 10 yıl sürdü. Ankara caddelerinde gerçekleştirilen ve bir önceki bölümde ayrıntılı bir şekilde anlatılan törenin ardından Anıtkabir 10 Kasım 1953'te resmi olarak açıldı. Ancak, herhangi bir inşaatın başlayabilmesi için önce müsait bir yere ve uygun bir tasarıma ihtiyaç vardı. Anıtkabir için yer seçilmesi meselesi 1938 ila 1940 yıllarında TBMM' de kayda değer tartışmalara neden oldu. Her ne kadar Atatürk' ün hayattayken "Milletim beni nereye isterse oraya gömsün, yeter ki unutmasın" dediği not edilse de (Öz 1982, 138), Gazi Orman Çiftliği'nde ziraat mühendisi Tahsin [Coşkan] Bey'le ettiği bir sohbette Atatürk'ün oldukça spesifik direktifler verdiği de anlaşılmaktadır: "Şu küçük tepede bana küçük ve güzel bir mezar yapılabilir. Dört yanı ve üstü kapalı olmasın [...] Açıklardan esen rüzgar bana yurdun her yanından haberler getirir gibi, kabrimin üstünde dolaşsın. Kapıya bir yazıt konulsun. Üzerine 'Gençliğe Söylevim' yazılsın. Orası yol uğrağıdır. Her geçen, her zaman okusun" TBMM, doğrudan bu tavsiyeye uymak yerine, Atatürk'ün cenaze töreni ve Etnografya Müzesi'ndeki geçici kabre yerleştirilmesinden kısa süre sonra, mozole için Ankara'daki müsait yerleri araştırmak üzere bir yer tespit komisyonu görevlendirdi. Bu komisyona başbakanlık müsteşarı başkanlık ediyordu; komisyon Milli Savunma Bakanlığı'ndan iki general, Bayındırlık Bakanlığı'ndan yapı işleri genel müdürü, İçişleri Bakanlığı müsteşarı ve Milli Eğitim Bakanlığı bünyesindeki yükseköğretim genel müdüründen oluşuyordu. Komisyon üyeleri ilk kez 6 Aralık 1938'de, yani Atatürk' ün ölümünden bir aydan daha kısa bir süre sonra toplandı ve komisyona yabancı uzmanların dahil edilmesine karar verildi. Hermann Jansen, Clemens Holzmeister (halihazırda kullanılmakta olan TBMM binası da dahil olmak üzere Ankara'daki birçok devlet binasını tasarlayan Avusturyalı mimar), Rudolf Belling (Alman heykeltıraş ve İstanbul Güzel Sanatlar Akademisinde hoca) ve Bruno T aut (Atatürk' ün cenaze katafalkının Alman mimarı ve İstanbul Güzel Sanatlar Akademisinde hoca) 16 Aralık 1938 tarihinde, Taut'un ölümünden dokuz gün önce, yapılan ikinci toplantısında komisyona katıldılar. Bu komisyon Ankara' da dokuz yer önerisinde bulundu. Bu yerler daha sonra, Türk milletvekillerinden oluşan 15 kişilik bir komisyon tarafından değerlendirildi; bu komisyonun üyeleri Falih Rıfkı Atay (Ankara), Rasih Kaplan (Antalya), Mazhar Germen (Aydın), Süreyya Örgeevren (Balıkesir), Refet Canıtez (Bursa), İsmet Eker (Çorum), Münir Çağıl (Çorum), M azhar Müfit Kansu (Denizli), Necip Ali Küçükağa (Denizli), Nafi Atıf Kansu (Erzurum), Saim Ali Oilemre (Erzurum), Salah Cimcoz (İstanbul), Ferit Celal Güven (Seyhan), Tevfik Tarhan (Seyhan) ve Mithat Aydın (Trabzon) idi. Ankara'nın batısında yer alan ve Atatürk tarafından modern ziraat, mandıra ve alkol mayalama alanlarında alıştırma tesisi olarak hizmet etmek üzere hazineye bağışlanan Gazi Orman Çiftliği, geniş yeşil alanı ve Atatürk'ü akla getirmesi nedeniyle Yer Tespit Komisyonu tarafından önerildi. Ancak, Gazi Orman Çiftliği milletvekillerinden oluşan komisyon tarafından, arazi içerisinde (çiftliğin ürünlerinin satışının yapıldığı) gece kulüpleri ve çay bahçeleri bulunması nedeniyle ve bunların Atatürk için yapılacak bir mozolenin ciddiyetini zedeleyeceği düşüncesiyle uygun bulunmadı. Modern Türklerin boş zamanlarını değerlendirme yeri olarak tasarlanmış bir kent parkı olan Gençlik Parkı (bir önceki bölümde tartışılmıştı) da yeşil alanları ve merkezi konumu nedeniyle Atatürk mozolesi için önerilen yerler arasındaydı. Fakat, milletvekillerinden oluşan komisyon Gençlik Parkı'nı da çay bahçeleri ve eğlence tesisleri nedeniyle uygun bulmadı. Ayrıca, Gençlik Parkı Ankara'nın en alçak noktasıydı, bu da milletvekilleri tarafından bir Atatürk abidesine uygun olmayan bir irtifa olarak görülmüştü. Kuzeydeki Keçiören ilçesini bağlarında yer alan metruk Ankara Ziraat Mektebi arsası da önerilmişti, çünkü Atatürk Kurtuluş Savaşı sırasında Aralık 1919'da Ankara'ya ilk geldiğinde bu binayı ikametgah olarak kullanmıştı. Bu öneri, merkezden yaklaşık 10 km'lik bir mesafede bulunan bu yerin Ankara şehir merkezine fazla uzak olması nedeniyle reddedildi. Ankara merkezindeki planlı alanlardan biri olan ve bakanlıkların yanı sıra Genelkurmay Başkanlığı ve halihazırdaki TBMM binasının da yer aldığı Bakanlıklar Semti de, devleti çağrıştırmasından dolayı Yer Tespit Komisyonunun önerdiği yerler arasındaydı. Ne var ki, daha sonra üzerinde mimar Yılmaz Sanlı'nın Milli Eğitim Bakanlığı binasının (1966) yükseleceği bu arsa, Ankara'nın kuzey güney yönündeki ana aksı (bugünkü adıyla Atatürk Bulvarı) üzerindeki, yeterli güvenlik tedbiri almayı imkansızlaştıracak derecede merkezi konumundan dolayı reddedilmişti. Benzer şekilde, TBMM binasının arkasındaki Kabatepe adlı yükselti gerek devleti çağrıştırması gerekse de merkezi konumu nedeniyle önerilmiş, ama muhtemelen yerin yokuş ve fazlasıyla merkezi olması sebebiyle milletvekillerinden oluşan komisyon tarafından uygun bulunmamıştı; ama reddin gerekçesi de ayrıntılı bir şekilde açıklanmamıştı. 150 m yüksekliğiyle Ankara'nın merkezinde en yüksek tepe olan Ankara Kalesi, Atatürk mozolesi için Yer Tespit Komisyonunun önerdiği yerlerden biriydi. Ancak Ankara Kalesi'nin Türkiye'nin cumhuriyet öncesi geçmişine dair hoş karşılanmayan çağrışımları nedeniyle milletvekillerinden oluşan komisyon bu konumu da reddetti. Atatürk 13 Ekim 1923 tarihinde Ankara'yı Türkiye'nin başkenti olarak ilan ettiği sırada, kent yaklaşık 25.000 kişilik nüfusuyla ufak bir bölgesel merkezdi. Sakinlerinin çoğu, Ankara Kalesi'nin temelleri içerisinde ya da etrafında, 15 m yüksekliğinde kagir bir duvarla çevrili, bitişik nizam dizilmiş geleneksel ahşap Osmanlı evleri ve dolambaçlı dar sokaklarla dolu bölgede yerleşikti. Bu tarihinden dolayı, Ankara Kalesi Ankara'nın modern öncesi Türkiye'yi en çok anımsatan bölgesiydi; hala da öyledir. Milletvekillerinden oluşan komisyonun aşağıdaki açıklamasında bu noktanın altı ayrıntılı bir biçimde çiziliyordu: "Ankara Kalesi, bütün özellikleri ile geçmişi temsil eder. Bu kale Bizanslılar tarafından yapılmış, Selçuklular tarafından genişletilmiştir. Türk Ulusunun kurtarıcısı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk, yeni bir çağ açmıştır. O, Türk Ulusunun geçmişten çok geleceğini temsil eder. Bundan ötürü Atatürk'ü, görevini tamamlamış tarihi, eski bir anıtın içine nakletmek doğru değildir. O, tek başına bir değerdir. Başka bir tarihi desteğe ihtiyacı yoktur." Hakim yüksek konumu nedeniyle, Ankara Kalesi'nin kuzeyindeki eğimli alanda yer alan Altındağ Tepesi de Yer Tespit Komisyonu'nun önerdiği yerler arasındaydı. Bu yer milletvekillerinden oluşan komisyon tarafından, mozoleyi ziyaret etmesi beklenen pek çok kişinin rahatça ağırlanması için fazla dik bulundu ve reddedildi. Son olarak, Etnografya Müzesi'nin önündeki alan da, muhtemelen Atatürk'ün geçici kabriyle bağlantısından dolayı, önerilen yerlerden biriydi. Milletvekillerinden oluşan komisyon burayı da, herhangi bir açıklamada bulunmaksızın reddetmişti. Büyük ihtimalle akıllarında daha abidevi bir şey vardı ve Etnografya Müzesi'nin önündeki küçük meydanın bunu sağlayamayacağını düşünmüşlerdi. Komisyondaki milletvekillerinin birçoğu Cumhurbaşkanlığı Köşkü 'nün (Yer Tespit Komisyonu üyelerinden Clemens Holzmeister tarafından 1930 yılında tasarlanmıştı) bulunduğu Çankaya Tepesi' ne sıcak bakıyordu. Burası, Atatürk'ün gerek Kurtuluş Savaşı'nın lideri gerekse de Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı olarak Ankara' daki yaşamının büyük bir kısmını bu tepede geçirmiş olduğu için önerilmişti. Üç milletvekili üye (Atay, Güven ve Cimcoz) bir araya gelerek Anıtkabir yeri olarak Çankaya Tepesi'ni hararetle önermiş ve şu açıklamayı yapmıştı: ''Atatürk, bütün hayatında Çankaya' dan ayrılmamıştır. Çankaya şehrin her tarafına hakimdir ve Milli mücadele, Devletin kuruluşu ve inkılaplarımızın hatıralarına ayrılmaz bir surette bağlıdır. En muhteşem abideler inşasına müsaittir. Hülasa maddi, manevi bütün şartları haizdir. Atatürk'ü ölümünden sonra, Çankaya'dan ayırmayı haklı gösterecek hiç bir sebep bulmadık." Atatürk'ün mozolesinin yerini seçmekle görevlendirilmiş milletvekillerinden oluşan komisyon, 5 Ocak 1939 tarihinde yaptığı toplantıda, Çankaya Tepesi'ne dair tüm bu güçlü hislere rağmen, arayışın kapsamını Yer Tespit Komisyonu'nun önerdiği dokuz konumun ötesine geçecek şekilde genişletme kararı aldı. Komisyon 17 Ocak'ta tekrar toplandığında, Trabzon Milletvekili Mithat Aydın son bir yer önerisi olarak, adını üzerinde kurulu meteoroloji gözlem istasyonundan alan Rasattepe'yi ortaya attı. O tarihlerde, yani Ankara'nın 1970'li ve 1980'li yıllarda batı-kuzeybatı yönlerinde hızla genişlemesinden çok önce, bu tepe şehrin neredeyse her noktasından görülebiliyordu. Yakın tarihli bir Anıtkabir resmi rehberinin ilk cümlesi bunu daha vurgulu bir şekilde ifade etmektedir: "Anıtkabir Ankara'nın hemen hemen ortasındadır". Milletvekillerinin çoğu bu yeri pek iyi bilmediği için aynı günün öğleden sonrasında Rasattepe'yi ziyaret etmek üzere toplantıya ara verildi ve sonunda yer son derece olumlu karşılandı. Komisyon yeniden toplandığında milletvekilleri Atay, Güven ve Cimcoz Çankaya Tepesi'ni desteklemeye devam etti, ama Rasattepe için Balıkesir Milletvekili Süreyya Örgeevren ek bir gerekçe öne sürdü: Rasattepe' nin bunlardan başka bir özelliği daha vardır ki, hayali genişce olan her kişiyi derin bir şekilde ilgilendirir sanırım. Rasattepe, bugünkü ve yarınki Ankara'nın genel görünüşüne göre, bir ucu Dikmen'de öteki ucu Etlik'te olan bir hilal'in tam ortasında, bir yıldız gibidir. Ankara hilalin gövdesidir. Anıtkabir'in burada yapılması kabul edilirse, şöyle bir durum ortaya çıkacaktır. Türkiye'nin başkenti olan Ankara şehri, kollarını açmış Atatürk'ü kucaklamış olacaktır. Atatürk'ü böylece bayrağımızdaki yarım ayın yıldızının ortasına yatırmış olacağız. Atatürk, bayrağımızla sembolik olarak birleşmiş olacaktır. En temel ulusal simge olan ay-yıldızlı Türk bayrağının, fiziksel ve manevi merkezine Atatürk' ün mozolesini alarak Ankara şehrinde cisimleşmesi çağrışımı son derece güçlüydü. Örgeevren'in tartışmaya kattığı ve ne Dolmabahçe' deki yatak odası ve katafalkta, ne Ankara katafalkında, ne de Etnografya Müzesi'ndeki geçici kabirde mevcut olan nokta, Anıtkabir'in sadece Atatürk' ün kişisel bedeniyle değil, Atatürk'ün siyasi bedeniyle -Türkiye Cumhuriyeti- de ilgili olduğu fikriydi. Başka bir deyişle, bu fikirde Anıtkabir sadece insan Atatürk'e değil, ulus Atatürk'e de ait olacaktı. Örgeevren konuştuktan sonra, İçel Milletvekili ve Atatürk'ün eski öğretmenlerinden Emin İnankur, bir tarihte Atatürk'le birlikte Rasattepe'ye yaptıkları ziyaretten söz açtı; iddiaya göre Atatürk bu ziyaretinde, "Bu tepe ne güzel anıt yeri" demişti. Bu ifade tartışmaya fiilen son noktayı koymuş ve bunun üzerine Rasattepe Anıtkabir yeri olarak seçilmişti.
·
179 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.