Yazı-tura atmanın kökeni nedir?
‘Yazı-tura’ günümüzde, havaya atılıp yere düşen bir madeni paranın üstte
kalacak tarafını önceden bilmeye dayanan basit bir şans oyunu olarak
bilinir. Oysa tarihin derinliklerinde çok ciddi bir şekilde insanların
kaderlerini tayin etmede kullanılmıştır.
Antik çağlarda insanlar yaşamları konusundaki önemli kararların Tanrılar
tarafından verildiğine inanıyorlardı. Tanrıların kararlarını en kısa şekilde,
‘evet’ veya ‘hayır’ olarak öğrenebilecekleri yollar arıyorlardı. Gök
gürültüsü, şimşek, yağmur gibi tabiat olayları Tanrıların bir mesajı olarak
algılanıyordu. Madeni paralar bu şekilde cevap alabilmek için en uygun
araçtılar ama kullanılmalarına ilk olarak Lidyalılar tarafından ancak
milattan önce onuncu yüzyılda başlanılabildi. Kullanılmaya
başlanıldıklarında da zaten Tanrıların karar mekanizmalarının bir aracı
olarak düşünülmemişlerdi.
Dokuz yüzyıl sonra Julius Caesar (Sezar) madeni para ile yazı-tura atma
olayını başlattı. O zamanlar Romalıların kullandıkları tüm paraların bir
yüzünde Sezar’ın kafasının resmi vardı. Para havaya fırlatıldığında ‘head’
(baş, kafa) denilen Sezar’m kafası taraflı kısmının üste gelip gelmediğine bakılıyor, bir anlaşmazlığın haklı tarafı tayin ediliyor veya bir dileğin
Tanrılar tarafından yerine getirilip getirilmeyeceği anlaşılıyordu.
O devirlerde iş o kadar ciddi boyutlara ulaştı ki ‘head and tail’ (tail’de
paranın resimsiz kısmına deniliyor) yani yazı-tura atma, arazi, evlilik, cinai
suçlar gibi konuların yasal mahkeme sonuçlarına bile uygulanıyor, Sezar’ın
kafası olan kısmın üste gelmesi, İmparator’un da kararı onaylaması olarak
kabul ediliyordu.
Bizdeki adıyla ‘yazı-tura’daki ‘tura’ kelimesinin kökeni ‘tuğra’dır. Tuğra
Osmanlı padişahlarının imza yerine kullandıkları özel şekilli işarettir. Tuğra
aslında Oğuz Han zamanından kalma bir Türk geleneğidir. Tuğralarda
yığma yazı ile padişahın ve babasının adı yazılırdı. ‘Orhan bin Osman’ gibi.
Daha sonraları padişahlar isimlerinin başlarına ‘han’, ‘muzaffer daima’ gibi
unvanlar da eklemeye başladılar. İkinci Süleyman’dan sonra tuğra, çiçek ve
yaprak resimleriyle süslendi.
Tuğra zamanla, bu işle özel olarak uğraşan hattatların elinde, harflerin
belirli bir sırayla istiflendiği, karmaşık görünümlü bir biçim aldı. Bu yüzden
tuğranın kime ait olduğunu anlamak uzmanlık isteyen bir işti. Halkın
gözünde etrafındaki çiçeklerle birlikte sadece güzel bir şekil olarak
algılanıyordu.
Tuğra, ferman, berat gibi belgelerle beraber, padişahın bastırdığı paraların
da üstünde bulunurdu. Madeni paraların bu resimli tarafı önceleri ‘tuğra’
sonra ‘tura’, paranın birimini yazan tarafı da ‘yazı’ olarak anılmaya
başlandı ama yazı-tura hiçbir zaman resmi kararlar için kullanılmadı.