Gönderi

128 syf.
·
Not rated
Ölüm, seninle bir anlaşma yapalım!
16 Kasım Cuma günü “Ölüm, seninle bir anlaşma yapalım. Şu lanet olası defter dolduğunda bana gel. Bak kalan ömrüme ömür biçerek kafa tutuyorum sana - sen ki en tabii korkusun.” Cümlesi ile başlayıp 10 Aralık Pazartesi günü biten Ayfer Tunç’un eseri günlük tadında bir eserdir. Kitabı okumaya başladığımda sayfa sonlarının yarım kalması beni rahatsız etmişti, bir bağ kuramadan 3 ya da 4 sayfa okuduktan sonra iki ayrı insanın yazdıkları olduğunu anladım. Yazar çiftli sayfaları avukatlık mesleğini bırakmış, eşinden ayrılmış, hayatta bir yeri olmadığını hisseden ve insanlarla iletişim kurup konuşabilmek için evini satışa koyan Ekmel Bey’in yazılarına; tekli sayfaları da abisini çok seven, aşkı bulamamış, bir evlilik yapıp boşanmış, dışarı çıkmak için ev bakma bahanesini kullanan Derya’nın yazılarına ayırmış. Okumayı biraz zorlaştıran bir durum olsa da iki ayrı insanın aynı günlerde yazdıklarını, hissettiklerini okumak farklı ve güzel bir deneyimdi. Aynı sohbeti yapan iki insanın bunu günlüklerine farklı şekilde aktarması insanların düşünce yapılarının, algılarının nasıl farklı olduklarını ve yazılarında özgür olduklarının bir göstergesi olduğunu düşünüyorum. Bir günde kolayca okuduğum bir kitap. Keyifli okumalar “İnsan ya kendi kendine konuşur, ya kendi kendine yazar. Kendi kendine konuşmayı makbul saymazlar. Oysa ne fark var ki arada?” “Aşk aramıyorum artık, çok aradım vaktiyle. Dinlemeye değer bir kadının anlatacakları, hayatın melankolik bir toplam olduğunu göstersin bana, yeter. Fazlasını kaldıramam. Ne gelir elimizden insan olmaktan başka.” “Bir kadının gittiği, evden belli olur. Kadın giderken düzeni götürür bir kere. Yaşayan ev sarsılır. Ev dediğiniz şey küçük büyük elementlerden oluşur. Kadın olan evde, erkeğin anlayamayacağı bir denge vardır elementler arasında. Erkek her birine vakıf olduğunu düşünse bile, onların nasıl bir uyumla işlediğini bilemez. Kadın gidince evin dokusu bozulur, susuz kalmış çiçeğe benzer, solar. Küçük şeylerin izi silinir. Eşyanın dili tutulur, ev sağırlaşır.” “Sizi ve kendimi suda yüzen yağ damlasına benzettim. Kendine benzeyen bir damla arayan ve bir türlü suya karışamayan iki yağ damlası. Yüzüyoruz işte suda. Başıboş. Öyle parçalanmışız ki artık daha fazla parçalanmak ölmek demek. Ama yine de varız ve belli oluyoruz suyun üstünde.” “Çürümek acı vermez, ölü olan çürür. Çürüdüğünü anlatmak kolay değil, ölü olduğunu ikrar etmek ise çok zor.” “Ölüme hitaben başladığım defterin iri harflerle yazarak dolduracağım kalan sayfalarının anafikri; ölmek: sen ne zor bir tecrübeymişsin meğer olacak.”
Suzan Defter
Suzan DefterAyfer Tunç · Can Yayınları · 202213.1k okunma
·
73 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.