Gönderi

576 syf.
9/10 puan verdi
Geçenlerde Twitter'dan bir arkadaşımla ilk defa buluştuk. "En baştan başlayalım" dedi bana. Okuduğumuz okullar, yaşadığımız şehirler, başımızdan geçenler... Birkaç yıl ben anlattım, "şimdi ben sana yetişeyim" diye o devam etti. Sırayla götürdük bu işi ve benim çok hoşuma gitti. Hoşuma gitmesinin nedenlerinden büyük bir tanesi de onun anlattıklarına duyduğum ilgiydi. Kendimde hiç sevmediğim bir huy var: merak etmiyorum. Bu genel olarak her konuya sirayet etmiş bir durum olsa da kendisini en çok insan ilişkilerinde gösteriyor. Gündelik konuşmalarımda bile kendime dair konuşup karşımdakini pek umursamadığımı hissediyorum. Bahsi geçen buluşmada bu halin dışına çıkan bir durumla karşılaşınca sevindim. Demek ki bir insanın yaşantısına merak duyabiliyorum. Bu ilgiyi bir zamandır gizliden gizliye taşıyorum aslında. Hele kişi yazarsa... Tabi, anadan doğma bir tembel olduğum için kitapların önünde yer alan kısa biyografi ile yetiniyorum. Hatta ıvır zıvır da çok ilgimi çekmiyor ama sadece yaşadığı zaman ve ülke aklımda kalacak olsa bile yeterli buluyorum. Tabi bu her kitabın hak ettiği minicik bir ilgi. Bir yazara karşı sempati besliyorsak çok daha fazlasını istemek lazım. Bunun bir örneğini Sait Faik'te uyguladım.
Anılarda Sait Faik
Anılarda Sait Faik
isimli kitap bu konuda çok yardımcı oldu. Hayatını detaylarıyla öğrenip gündelik yaşamdan hal ve hareketlerini duyunca çok daha farklı bakıyorsunuz kitaplarına. Gerçek anlamda tanış oluyorsunuz. Anı türünde daha önce Mina Urgan'dan
Bir Dinozorun Anıları
Bir Dinozorun Anıları
'nı okumuştum. Aslında o zaman da fark etmiştim bu türün bana ne kadar uygun olduğunu. Denemelerde de ortaya çıkan, yazarın bizzat karşımda oturup bana konuştuğu hissi anı türünün en güzel yanlarından. Mina Urgan'ın kitabını okumadan önce onu tanımıyordum, okudukça tanıyıp sevdim. Bu kitapta ise hali hazırda vurgun sayılabileceğim bir insanı dinledim ve keşke her yazarın bu türde bir eseri olsa diye tekrarladım durdum. Kitap okumanın, başka zamanlarda yaşamış birçok insanı tanıyarak dahil olduğum bir grup varmış gibi hissettirmesini çok seviyorum. Kabul alma kaygısı çekmeyeceğin, kendini eksik hissetmeyeceğin ve kimseyi rahatsız etmeyeceğin bir grup bu. Okuduğum her kitap buna katkı sağlıyor. Yalnız bu sefer Marquez okuduğu kitaplardan sıkça bahsedince çok daha güçlü bir şekilde ortaya çıktı bu his. Hatta belki başka bir boyuta evrildi. Bu dahil olduğum grubun sadece benim kafamda yer edinmediğini, gerçekten organik olarak varolduğunu kanıtlar nitelikteydi. Ve şimdiye kadar durağan olarak hayal ettiğim bu gruptan insanlara dair cümleler okuyunca sanki canlanmışlar gibi hissettim. Kendi cümlelerimle açıklamaya gerek yok. Özet olarak bir gece şafağa kadar Mundo Kitapçısı'nda oturduk Gabito ile. Hakkında konuştuğumuz her bir yazar da masamıza dahil oldu. Son cümlenin devamı mahiyetinde konuşmak istiyorum. Kitaplara dair konuşmayı seviyorum. Zaten bunu da sevmeyeceksem artık beni çöpe atmalı. Bunun için yeni insanlar, yeni gruplara açığım. Hatta açık olmayı geçelim, kendim gidiyorum. Herhangi biriyle bile kitap bahsi açmak benim için keyifli bir etkinlikken bunu Gabito ile yapabilmek ne demektir? Kitapta o kadar derin kitap incelemeleri yoktu elbet ama benim bahsini ettiğim konuşmalarda "sen onu okudun mu, ben şunu çok sevdim" falan. Marquez'i dinlerken bir anda Moby Dick'ten bahsetmesi mesela... Bunlar meyvenin en tatlı kısmı bana göre. İki defa Gabito dedim ve bundan sonra da öyle diyecek gibi duruyorum; açıklayayım. Gabriel'in kısaltılmışı Gabito. Aile arasında ortaya çıkıyor ve sonra pek çok kişi tarafından da kullanılıyor. İlk duyduğum andan beri ben de sesli bir şekilde söyleyip duruyorum. Fark ettim ki bir yazarın hayatı hakkında kapsamlı bir bilgi edinmediğimde kafamda tek bir figür olarak beliriyor. Herhangi bir isim örnek verilebilir buna. Şimdiye kadar Marquez de öyleydi. Gözümün önüne bir hayal gelirdi. Ama artık öyle değil. Onun da çocuk olduğunu, genç olduğunu ve yaşlandığını biliyorum. Böyle olduğu belli tamam ama gözümü kapattığımda hepsi birden canlanıyor. Ve tümünü tek bir çatı altında toplayan bir kelime var: Gabito. Seksen yaşındayken de, beş yaşındayken de Gabito diyebiliyorum bu adama. Ve kitabı okurken düşünmüştüm: bana kazandırdığı tek şey Gabito olsa bile bunca sayfayı okumaya değerdi. Benim değerli olduğuna inandığım üzere "yaşanmış" bir hayat. Bir yazar elbette sadece yaşadıklarını yazmaz ama kurguyu mümkün ya da gerçekçi kılacak olan şeyler de yine yaşadıklarıdır. Her ne kadar zaman zaman utangaçlığından bahsetse de küçüklüğünden itibaren yaşamın içinde Gabito. Kimi zaman istemsiz, belki biraz kültürün etkisiyle ama öyle işte. Her insanın ve her yazarın çizgisinin farklı olduğunu kabullenmekte epey yol almış olsam da bu "yaşama" işine imrenmeden duramadım. Bazı benzerlikler görmek de hoşuma gitti her zamanki gibi. Kadınlarla yaşamak hakkında söylediği bunlardan biriydi. Basılı ilk öyküsünü okurken duyduğu heyecana tanık olunca duygulandım. Hatta ertesi gün yazımın bulunduğu dergi de kargodan geldi. Halihazırda Gabito'nun yazmak ve yaşamak serüvenini okuyor olmanın gazıyla biraz fazlaca sevindim. O kadar yaşamasa ve o kadar yazmasa da Hasçi de benzer yollarda yürümekteydi. Kitabın ele alınışı da güzeldi. Çok fazla isim girip çıktı doğal olarak ama bir romanın karakter akışını aratmayacak derecede istikrarlı ve süprizli isimler de vardı. Gabito'yu gerçekten tanıyormuşum gibi hissetmemde etkileri büyüktü. Yine şehirler de tekrar tekrar karşımıza çıkıyordu. Marquez'in güzel ve belki bir anı için fazla süslü sayılabilecek anlatımıyla birlikte eserin romadan kalır yanı yoktu. Hatta bazen "bu kadar hatırması mümkün değil" diyerek romancılığından istifade ettiğini düşündüm. Marquez kitapları hakkında konuşmaktan çok keyif alacağım iki insan biliyorum. Bunlardan biri Marquez. Bu "kitabı hakkında konuşmanın güzel olacağı" her yazar için genellenecek bir durum sayılmaz. Öncelikle kitaplarına çokça ilgi ve de sevgi duyman lazım. Sonra? Sonrası halledilir. Bu kitabın benim için en güzel yanlarından biri de buydu. Keşke her kitabından Yaprak Fırtınası kadar bahsetseydi. Bir başka vurucu güzellikte aniden karşıma çıkıveren isimler oldu. Büyükbabası bunlardan biri. Buendia ve Macondo da öyle. Kitabında kullandığını belirttiği başka isimler de vardı ama onları hatırlayamadım. Şimdi Gabito kitaplarını yeniden okuma zamanı. Bu sefer onu tanıyor olarak ve kronolojik. Gerçi kitap çok erken bitiyor, hatta bu yönüyle yarım kalmış gibi hissettirdi. Bu yüzden yazdığı her kitabın, ait olduğu dönemi biliyor olmayacağım ama olsun. Bu kronoloji meselesi önemli! Kitabın bitişi de çok güzel. Bir toparlama falan yok ki yapsa insanın duygularına işleyecek sözler söyleyebilirdi. Onun yerine yine bir roman gibi bitirmiş. Kitabın geri kalanında bağımsız düşünemesem de bu sonun da büyük bir etkisi var sırıtarak dakikalarca tavanı izlememde. Mercedes'le evlenmiş olmalarına çok duygulandım.
Anlatmak İçin Yaşamak
Anlatmak İçin YaşamakGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 2021708 okunma
·
69 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.