Feriduddin Attar, Mantıku't Tayr kitabında peygamberlik silsilesiyle at başı giden musibet silsilesini şöyle özetler:
"Önce bir bak hele Adem'in başına neler geldi / Nice zamanlarca yasa mateme düştü / neler çekti neler / Sonra alemi tufana veren Nuh' a bak / binlerce yıl kafirlerden neler çekti neler / Sonra aşka düşen / mancınığa binen / ateşi yurt edinen İbrahim'e / Nefsi sevgilinin yolunda kurban olan İsmail'e / Belalara uğrayan / oğlunun derdiyle gözleri ağaran / başı dönmüş Yakub' a / Kulluk eden / kuyuya atılan / zindanlara hapsedilen Yusuf 'a ve Padişahlığına bak / Sonra sitemler çeken / kurtların derdiyle kapı önünde kalan Eyyub'u / Yolunu yitirip ayrı düşerek balığın karnını yurt edinen Yunus'u /Dünyaya gelir gelmez / beşiği tabut dadısı Firavun olan Musayı / Ciğerinin hararetiyle ateşi mum gibi eriten Davud'u gör/ Derken tahtını yel götüren / herkesi hükmü altına alan /fakat sonunda saltanatında yeller esen, yerini develer tutan Süleyman' a bak / Gönlü coşup köpüren / başını testere kestiği halde ses çıkarmayan Zekeriyayı / Bir topluluk önünde mum gibi zari zari başı kesilen Yahyayı / Darağacından kurtulup / Yahudilerden kaçan İsayı gör I Sonra Peygamberlerin ulusuna bak / Kafirlerden ne cefalar gördü I Ne cevirlere uğradı /Sen bu işi kolay mı sanıyorsun?"
Evet, musibetlerle kamiller arasında birbirini besleyen iki türlü ilişki vardır. Kamil insanların musibetleri büyük olur, büyük musibetler de insanın kemalatını artırır.
Vehb bin Münebbih der ki;
'İsa'nın havarilerden birinin elindeki kitapta şu parçaya rastladım;
'Eğer önünde bir bela yolu açıldı ise buna sevin. Çünkü peygamberlerin ve Salihlerin yoluna koyuldun demektir . Buna karşılık eğer önünde bir rahatlık yolu açılmışsa buna ağla . Çünkü peygamberlerle salihlerin yolundan ayrıldın demektir .
"Tasavvuf ehlinden Ebu Bekri Dükkiye şu düşünceleri dile getirmiştir:
"Sufi afiyet ve huzur aramamalı, zahmet ve meşakkate katlanmayı öğrenmelidir . Hayatta keder ve sevinç birbirini takip eder . Fakat tasavvuf ehli belayı sevinçle karşılamalı, kurtuluşunu musibetlerde görmelidir .
" Bir bedevi gelip "Ya Resulallah, seni çok seviyorum!" dediğinde Hz. Peygamber (sav), "O halde fakirliğe hazır ol!"; bir başkası " Allah Tealayı çok seviyorum!" dediğinde ona "O halde belaya hazır ol!" buyurmuştur.
Belaya hazır olmak, 'terakkiyata, ilerlemeye ve kemalata hazır olmak' anlamına gelir. Hiçbir zorluğa katlanmak mecburiyeti kalmamış birinin kemalatına ulaşması düşünülemez.
Sayfa 74 - Kemalat Tesellisi.