Gönderi

Günaydın. Hayatımızın değişmesi üzerine çok düşünürüz bazen. Hayli çok. Hakikat ise değişmeyeceğini doğrular, çoğunlukla: “'Hayatımız değişecek ama sanki hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlar.' 'Hayatınız değişmeyecek,' dedi Mike, biraz tahammülsüz. 'Belki planlarınız değişir ama hayatınız değişmeyecek.'" Olacak olan olur sevgili okur. Hayatı ıskalamayın. Var olun.
Paula Fox
Paula Fox
-
Umutsuz Karakterler
Umutsuz Karakterler
Çevirmen:
Begüm Kovulmaz
Begüm Kovulmaz
, Can Yayınları, s.14-17 Kedi bıyıklarını temizlemeye koyulmuştu. Sophie eğilip yeniden sırtını okşadı, parmaklarını kuyruğun yükseldiği keskin, tüylü kıvrıma kadar götürdü. Kedinin sırtı parmaklarına yaslanmak için gerilerek havaya kalktı. Gülümseyen Sophie kedinin şefkatli bir insan temasını ne sıklıkta hissettiğini, böyle bir teması daha önce deneyimlemiş olup olmadığını merak etti; kedi arka bacakları üstünde yükselerek elini pençelerken hâlâ gülümsüyordu, hatta dişlerini sol eline geçirip etine asılan kedinin onu devirmesine ramak kaldığı âna dek gülümsemeye devam etti ve afallayıp dehşete kapıldığı halde hâlâ Otto’nun varlığının bilincinde olduğundan elini o dikenli tel çemberinden çekip kurtarırken boğazında yükselen çığlığı bastırmayı başardı. Diğer eliyle kediyi itti, alnından boşalan tere, karıncalanıp kasılan eline rağmen kedi yemek dilenmekten başka bir şey yapmamış gibi, “Hayır, hayır, yapma!” derken, bir yandan duyduğu acıya ve korkuya rağmen sesinin o kadar sakin çıkmasına şaşırdı. Etini aniden bırakan pençeler yeni bir darbe indirecekmiş gibi geri çekildi ama sonra kedi –sanki havada– dönerek sundurmadan atladı ve gölgeli bahçede kayboldu. “Sophie? Ne oldu?” “Bir şey yok,” dedi. “Çayı getireyim.” Kapıyı itip kapadı, Otto’ya sırtını dönüp çabucak mutfağa gitti. Kalbi güm güm atıyordu. Kalbinin gümbürtüsünü bastırmak için derin derin nefesler almaya çalışırken, ayıplanacak bir şey yaparken yakalanmış gibi duyduğu kuvvetli utanca bir an şaşırdı. Mutfak eviyesinin başına dikilip ellerini kenetledi, bir şey yok, dedi kendine. Başparmağının dibindeki uzun tırmık izi hafifçe kanıyordu ama asıl kedinin ısırdığı yerden kan fışkırıyordu. Suyu açtı. Ellerinin kanı çekilmiş gibiydi, kışın teninde belirmeye başlayan, çili andıran lekeler morarmıştı. Eviyeye yaslandı, bayılacağını sandı. Sarı mutfak sabunuyla ellerini yıkadı. Tenini yalayınca sabun ve kan tadı aldı, ısırık izine bir parça kâğıt havlu bastırdı. Çaylarla salona döndüğünde Otto mavi kapaklı bir dosyayı açmış bazı belgeleri inceliyordu. Başını kaldırıp baktığı zaman Sophie mümkün olduğunca sakin bir ifadeyle bakışlarına karşılık verdi ve diğer elini arkasına gizleyerek sağ eliyle çayı önüne bıraktı. Yine de ne olduğunu anlayamadığı bir ses duymuş gibi biraz şaşkın göründü Otto. Sophie hemen meyve ister mi diye sorarak olası soruların önünü aldı. Otto meyve istemediğini söyledi ve konu açılmadan kapandı. “Kapıyı açık bırakmışsın. Kilitlemen lazımdı Sophie, yoksa savrulup yeniden açılır.” Sophie kapıyı yeniden kapatıp kilitledi. Camın arkasındaki fincan tabağını gördü. İçinde şimdiden is lekeleri belirmişti. Sonbaharda sigarayı bırakmaya çalışmış ama pek becerememişti. Kapıyı yeniden açamam, dedi kendi kendine. “Bitti artık,” dedi Otto. İç geçirdi. “Sonunda halloldu.” “Nedir hallolan?” “Sağırlaştın Sophie. Artık beni hiç dinlemiyorsun. Charlie bugün yeni ofisine taşındı. Başka bir yer bulduğunu bu sabaha dek bana söylemedi bile. Temiz bir sayfa açmak istiyormuş. ‘Dosyalara ihtiyacım olursa sana ulaşabilir miyim?’ diye sordu. Soru sorarken bile makul davranmayacağımı ima ediyordu.” Sophie oturdu, sol elini kucağına koydu. “Olan biteni bana hemen hiç anlatmadın ki,” dedi. “Anlatacak pek bir şey yoktu. Geçen yıl hiçbir konuda hemfikir olamadık, hiçbir konuda. Yağmur yağacak desem Charlie altdudağını sarkıtarak hayır yağmayacak diyordu. Dikkatle hava durumu raporlarını okuduktan sonra hava güzel ve açık olacak diye yorum yapıyordu. İnsanların karakterinin değişmeyeceğini uzun zaman önce öğrenmiş olmam gerekirdi. Elimden geldiğince uyumlu davranmaya çalıştım.” “Öyle uzun zamandır birlikte çalışıyorsunuz ki. İlişkiniz neden şimdi bu hale geldi?” “Çalışmaya başladığı yeni insanlardan, müvekkillerinden hoşlanmıyorum. Ofiste işlerin nasıl yürüdüğü nün hep farkındaydım aslında. Ben bezdirici işleri yüklenirken Charlie komik şapkaları ve kişisel cazibesiyle yere seriyordu herkesi. Yasaların ironik bir şakadan ibaret olmadığını inkâr etmekten ibaret şovuyla bazı insanları epey etkiliyordu.” “Onlarla görüşmek zor olacak. Sence de öyle değil mi? Ruth’la hiçbir zaman pek samimi değildik ama idare ediyorduk. İnsanlarla görüşmeyi bir anda sonlandırmak nasıl mümkün olabiliyor? Tekne ne olacak peki?” “Görüşmüyorsun oluyor bitiyor. Kış çok kötü geçti. Bekleme odasına doluşan tipleri hayal edemezsin, bir dilenci ordusunun istilasına uğradık âdeta. Bugün bana ofisimizin görkeminin bazı müvekkillerini ürküttüğünü söyledi, yeni ofisinde daha rahat ederlermiş. Sonra da onun deyimiyle dünyanın gidişatına uyum sağlayamazsam silinip gideceğimi ekledi. Tanrım! Konuşmasını bir duysaydın, nasıl da yalancı sofuluk taslıyordu! Sigara izmaritini halıda ezerek söndüren müvekkilini kül tablası kullanması için uyardı diye resepsiyon görevlisini ırkçılıkla suçlamış. Bugün de çizgi romanlardaki casusları andıran iki adam o lanet karton kutularını toplamasına yardım etti. Hayır, onlarla görüşmeyeceğiz, tekne de onda kalsın. Zaten pek umurumda değildi. Gerçekte yüktü bana.” Elinde keskin bir acı duyan Sophie yüzünü buruşturdu. Otto’nun kaşlarının çatıldığını fark edince, söylediklerinden hoşlanmadığını sandığı için böyle yaptığını anladı. Ne olduğunu ona anlatacaktı artık, gizlemek için bir nedeni yoktu. Kediyle olanlar aptalcaydı. Olaya yarım saat mesafe aldıktan sonra, ısırıldığında hissettiği dehşet ve utanca şaşıyordu şimdi.
··
1 plus 1
·
305 views
ABİKE okurunun profil resmi
Günaydın 🌸💜
tuğba okurunun profil resmi
Günaydın 🌺😘🩷
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.