Gönderi

Geçenlerde Diyanet görevlisi bir hocamız sohbet esnasında şöyle bir anısını anlattı: "Dine mesafeli olan, inançla ilgili farklı sorular soran ve bir türlü ikna olmayan bir öğrencim vardı. Ben elimden geldiğince onun şüphelerini gidermek üzere ilmî cevaplar vermeye çalışıyordum. Sonra bir hayır kermesinde kendisine görev verdim. O kermeste onun gayretle çalıştığını gördüm. Sonrasında tavırlarında olumlu anlamda değişiklikler oldu. O zaman şunu anladım ki gençlerin dine ilişkin sorularına bilimsel cevaplar vermek kadar hatta belki ondan da önemlisi onları hayır işleriyle buluşturmak ve meşgul etmek. Beden hayır işleriyle meşgul olunca zihin, şer sorularla uğraşmaktan geri duruyor." Buradan kendi adıma önemli sonuçlar çıkardım. Gerçekten de insan, kendisini hayırlı işlerde meşgul etmediğinde, vaktini sanal dünyanın verimsiz tartışmalarına, özellikle de dinle ilgili spekülasyonlara verdiğinde kafasında türlü şüpheler oluşmaya başlıyor. Çoğu zaman da bu şüpheleri giderecek bir hoca ya da kitapla buluşamıyor. Beden hayır işleriyle meşgul olunca hem zihnin bu verimsiz konulara zaman ayırması söz konusu olmuyor, hem de yapılan hayır işleri insanın gönül dünyasını olumlu etkiliyor. İşte o zaman, peygamberimizin şahsında bütün ümmete hitap eden "bir işi bitirdiğinde [boş kaldığında] hemen [başka bir işe başlayarak tekrar] yorul" (el-İnşirah 94/7) âyetinin ne kadar önemli bir ilke ortaya koyduğunu anlıyoruz. İnsan bir işi bitirdiğinde, "şöyle biraz boş vakit geçireyim, kafa dinleyeyim" diye düşündüğünde hem daha önce yaptığı hayırlı faaliyetlerin onun ruhunda bıraktığı olumlu izler silinmeye başlıyor, hem de verdiği bu ara gelecekte yapacağı hayırlı faaliyetler için onda bir üşengeçlik ve tembellik, isteksizlik meydana getiriyor. İnsan dediğimiz varlığı sadece düşünen, akleden, soru soran bir varlık olarak görmek ve onun hep bu yönüne hitap etmek fotoğrafın tamamını görmemek demek. İnsan aynı zamanda duygu sahibi bir varlık. Onun duygularına hitap etmedikten sonra aklını istediğiniz kadar doldurmaya çalışın fayda etmez. Kafa kadar gönle de hitap etmeli, beyin kadar bedeni de meşgul etmelisiniz. Kur'an, inkârda diretenlere ısrarla "yeryüzünde gezin dolaşın da yalancıların sonunun nasıl olduğunu görün" buyurarak inkâra ilişkin soruların, oturduğun yerden cevap bulmayacağını, bunun için bedenin de bir takım zahmetlere katlanması gerektiğini söyler. Allah Resûlü (s.a.v.)'nün mescidinde "ashab-ı suffe" adı verilen bir grup genç vardı. Bunlar evli olmayan, kalacak yeri olmayan ve mescidi bir yurt gibi kullanan kimselerdi. Peygamberimiz mescitte bir akademi gibi bu gençlerin zihinlerini ilimle doldururken diğer yandan onlara sürekli bir takım vazifeler veriyor, görevli olarak bazı işlere gönderiyordu. Bu gençlerin bir çoğu ilerleyen zamanlarda ya vali, ya zekât memuru, ya İslam'ı tebliğ için görevlendirilen tebliğciler oldular. Aynı şeyi aile içindeki çocuklarımız için de söylemek mümkün. Onları hayırlı işlerle meşgul etmek, mesela camiye götürmek, hayır hasenat işlerinde yer almalarını sağlamak da onların hayra yatkın olmalarını, kötü şeylerden uzak kalmalarını sağlayacaktır. Rabbimiz nefsimizi ve neslimizi hayırlı işlerle meşgul etmeyi, hayır yollarında yorulmayı bizlere nasip eylesin. Hayırlı bir işi bitirince kendimizi başıboş, amaçsız bir şekilde hissetmekten muhafaza buyursun, bir işi bitirip başka bir hayır işine başlamayı nasip eylesin. Soner Duman/ 8 Zilkade 1445 - 16 Mayıs 2024 / Perşembe
·
40 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.