Gönderi

Deli Kurt Romanın Hazırlanması ve Yayını Deli Kurt, ilk önce Akşam gazetesinde tefrika edilmiştir. Tefrika, 15 Mayıs 1958'de başlar. Akşam gazetesinin, 14 Mayıs'ta Cumhuriyet'te çıkan resimli ilanı şöyledir: "Yüzbinlerin okuduğu BOZKURTLARIN ÖLÜMÜ ve BOZKURTLAR DİRİLİYOR'dan tam on yıl sonra NİHAL ATSIZ 3 üncü büyük romanini AKŞAM için yazdı. Yıldırım'ın Toruru Osmanlı Tarihinin en enteresan, en heyecanlı sahifesini NİHAL ATSIZ'ın kaleminden okuyunuz. YARIN AKŞAM'da" (Akgöz 2016: 397'den). Tefrika gazetede yayımlanırken Atsız da bir yandan romanı yazmaya devam etmektedir. Romanın sonundaki kayda göre yazım, Maltepe'deki evde, 30 Temmuz 1958'de bitmiştir. Deli Kurt aynı yıl İnkılâp Kitabevi tarafından yayımlanmıştır. Deli Kurt, Akşam gazetesinde tefrika edilirken Altan Deliorman bu gazetede çalışmaktadır. Akşam'ın genellikle solcu bir kadrosu olmasından dolayı Deliorman şaşırır ve Atsız'a “Hocam, nasıl oldu da Akşam gazetesi aklınıza geldi? Hiç gazetede yayınlamadan da roman hâlinde çıkarabilirdiniz." diye sorar. Atsız gülümseyerek cevap verir: “Söylemek istediğini anlıyorum. Ben Akşam'a müracaat etmedim. Onlara tarihi bir roman lâzım olmuş. Bozkurtlar'ın şöhretini bildikleri için akıllarına ben gelmişim. Türkiye Yayınevi'nden tanıdığım Sezai Solelli aracılığı ile başvurdular. Ben de böyle bir roman yazmayı tasarlıyordum. Anlaşma bu şekilde oldu." Bir lâhza duraklamadan sonra Atsız ekler: "Doğrusu, bu arada benim de paraya ihtiyacım vardı. Bedriye'yi Almanya'ya gönderiyorum. Akla gelmedik masraflar çıktı. Tefrikadan aldığım parayı bu işlere harcadık. Velhâsıl, asıl hareket noktası bu." (Deliorman 2000: 122). Deliorman, Atsız'la ilgili hatıralarını yıllar sonra yazmıştır. Aralarındaki konuşmayı bire bir hatırlamasına elbette imkân yoktur. Muhtemelen Sezai Solelli aracılığı ile Akşam gazetesinin Atsız'a müracaat ettiği doğrudur. Atsız'ın, Akşam'dan aldığı telif hakkını, eşinin Almanya masrafları için harcamış olması da mümkündür. Ancak Atsız'ın romanı, paraya ihtiyacı olduğu için yazdığına dair konuşmayı ihtiyatla karşılamak gerekir. Altan Deliorman'ın yıllar sonra hatırlayıp aktardığı yukarıdaki konuşmada bence en dikkat çekici olan, Atsız'ın şu cümlesidir: "Ben de böyle bir roman yazmayı tasarlıyordum." Atsız'ın, kendisini devlet için feda eden, feragat örneği “meçhul şehzade" temine ne kadar “düşkün" olduğu Bozkurtlar Diriliyor romanındaki Urungu tiplemesinden de açıkça belli olmaktaydı. Aynı "meçhul şehzade" temini Osmanlı dönemi için de ele alması ve bunu bir romanda işlemesi son derece tabiidir. Üstelik o, Deli Kurt'u kaleme almadan önceki yıllarda Osmanlı tarihinin ilk dönemleriyle uğraşmakta idi ve tarihimize "Fetret Devri" olarak geçen Şehzadeler savaşı böyle bir tem için çok uygundu. Atsız, Yıldırım Beyazıd'ın şehzadelerinin padişahlığı üzerinde çok durmuştur. Daha 4 Aralık 1948'de Yeni Sabah gazetesine yazdığı "Türkiye Tarihinin Meseleleri” başlıklı makalede "Osmanlı padişahlarının sayısı" meselesini ele alır. Ahmedî, Şükrullah gibi ilk dönem tarihçilerinin Süleyman Çelebi'yi, hatta Musa Çelebi'yi de Osmanlı padişahları arasında saydığını belirtir; Mustafa Çelebi'nin de padişahlık yapmış olması ihtimalinin “bir kalemde” silinip atılamayacağını yazar (Atsız 1975: 2526). Yeni Sabah gazetesine bu yazıyı yazdığı sırada Atsız, Osmanlı Tarihleri I kitabını yayına hazırlamaktaydı. Bu yayının başında Atsız tarafından yazılan ön söz niteliğindeki yazının tarihi 19 Şubat 1949'dur. Demek ki Atsız 1948 yılı içinde, Osmanlı Tarihleri I'de yer alan ve Osmanlıların ilk dönemlerini anlatan beş tarih ile yoğun bir şekilde meşgul olmuştur. Zaten beş tarihten üçünü de kendisi yayına hazırlamıştır. İşte bu beş tarihten üçünde de Yıldırım'ın şehzadelerinden ve aralarındaki savaşlardan bahis vardır. Atsız, özellikle Behcetüttevârîh'in başına yazdığı "Şükrullahın Hayatı ve Eserleri” başlıklı girişte, Deli Kurt'un kahramanı olan İsa Çelebi'den bahseder. İsa Çelebi'nin “muhtelif rivayetlere göre 1402 ile 1405 arasında ortadan kalktığı”nı belirttikten sonra bir ihtimal olarak da "İsa Çelebinin Anadoludaki hâkimiyeti(nin) 1405 ten epey sonralara kadar devam etmiş" olabileceğini yazar (Atsız 1949: 39). Deli Kurt'un yayımlanmasından bir yıl önce, 1957'de İstanbul Enstitüsü Dergisi'nde çıkan "Fatih Sultan Mehmed'e Sunulmuş Tarihî Bir Takvim" adlı incelemesinde de bu takvimde Süleyman, Musa ve Mustafa Çelebi'nin padişahlıklarından bahsedildiğini söyler (Atsız 1957:18). Deli Kurt'ta önemli yer tutan Varna Savaşı da 1940'lardan beri Atsız'ın dikkat alanı içindedir. 15 Kasım 1941 tarihli Çınaraltı dergisinde (15. sayı) çıkan "Varna Meydan Savaşı” başlıklı makalesinde savaşı anlatır. 1 Kasım 1943 tarihli Orhun dergisinde (11. sayı) çıkan "Büyük Bir Yıl Dönümü” başlıklı kısa yazısında da 1944 yılının Kasım ayının, Varna Savaşı'nın 500'üncü yıldönümü olduğunu ve bunun kutlanması için hazırlık yapılması gerektiğini belirtir (s. 8). Atsız'ın bu fikrî ve zihnî hazırlığı, Akşam gazetesinden gelen talep üzerine hızlanmış olmalıdır. Nihayet 1958 yılında da roman ortaya çıkar. Eserin ikinci baskısı ancak 10 yıl sonra, 1968'de yayımlanır. 1974'te üçüncü, 1975'te dördüncü baskısı yapılan eserin, İrfan Yayınevi'nde 2015'te 60. baskısı, Ötüken Neşriyat'ta Kasım 2017'de 73. baskısı yapılmıştır. 1990 ve 1992'de Baysan Basım ve Yayın tarafından da eser basılmıştır.
51 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.