Gönderi

Şahıs Kadrosu-Tarihî ve Kurmaca Kişilikler Bozkurtlar Diriliyor'da ön plana çıkan tarihî şahsiyetler şunlardır. Bilge Tonyukuk, İlteriş Kutluk Kağan, İmparatoriçe Vu, Çinli komutan Hoay-i. Kurmaca kişiliklerin başlıcaları da şunlardır: Urungu, Ay Hanım, Binbaşı Pars, Deli Ersegün, Kadır Bağa, Karabuka (Yin-şao), Taçam, Buluç. Bozkurtların Ölümü'ndeki bazı kişiliklerde olduğu gibi bu romanda da tarihî şahsiyetler silik çizgilerle verilmiştir. Sadece Tonyukuk karakteri canlı ve ayrıntılıdır. Bu da son derece tabiidir; çünkü Tonyukuk bizzat yazdığı hatıralarda neler yaptığını, devletin ikinci defa ayağa kalkmasındaki rolünü hayli ayrıntılı anlatmıştır. Ayrıca Çin kaynaklarında da Tonyukuk hakkında ciddi bilgi vardır. Kaynaklardan gelen bu bilgiler olduğu için romanda Tonyukuk'un kişiliğinde ayrıntıya inilmiştir. Ancak kişilikle ilgili ayrıntılar bu romanda da tasvir yoluyla değil davranış ve sözlere yüklenerek verilmiştir. Tonyukuk, çevik ve kurnaz bir dövüşçüdür. Birçok Çinliyi atlatarak ve birçoğuyla vuruşarak Çin duvarından atlayıp kaçmayı başarır. Gök Türklerin toparlanmasını o sağlar, Kutluk Şad'ı o kağan ilan eder. Birçok sefere o karar verir ve kağanını ikna eder. Kurultaylarda ve akınlarda kağanın yanındadır. Gece gündüz yapılacak işleri düşünür ve planlar. "Çözemeyeceği işler üzerinde fazla durmak âdeti" yoktur (s. 137). İlteriş Kağan, onun "yüksek bilgi ve akıl" sahibi olduğunu belirtir (s. 54). Romandaki birçok kahraman, "Tonyukuk yanılmaz." der (s. 79). Romanda Tonyukuk yanında, sadece birkaç defa adı geçen Boyla Bağa Tarkan da vardır (s. 37-38). 25 Kasım 1974 tarihinde Atsız'ı ziyaretimiz sırasında Sertkaya, Tonyukuk ile Boyla Baga Tarkan'ın aynı kişi olduğunu söyleyince Atsız, "ya öyle mi?" diyerek Sertkaya'nın görüşünü kabul etmişti. İlteriş Kağan (Kutluk Şad), son sözü söyleyen, fakat karar vermeden önce adamlarına danışan, insanların değerini takdir edebilen, ganimeti âdil bir şekilde dağıtan anlayışlı, âdil ve muktedir bir hükümdardır. "Bozkurt soyunun olgun ve dinç bir oğlu olan Kutluk Şad" ülküsünü net olarak belirlemiş, azimli bir siyasi ve askerî önderdir. Tonyukuk kendisine katıldığı zaman söylediği sözler onun azmini ve kararlılığını gösterir: "Tonyukuk! Tarkan! Kür Şad'dan beri bu beşinci davranıştır. Siz benimle birlik olursanız, Tanrı yardımı ile Gök Türk devletini yeniden kurar, Ötüken'den dört yana ordular yürütürüz. Tanrı yardım ederse çerimiz kurt gibi, yağı çerisi koyun gibi olur. Tanrı dilerse Ötüken'de Türk türesi yürür, Kadirkan'dan Demirkapı'ya dek Türk budunu yerleşir. Atalarımın yurdunda atalarımın devletini diriltmek için sancağı kaldırıyorum." (s. 38). Çin imparatoriçesi Vu da silik çizgilerle verilir. Oysa Çin kaynaklarinda Vu ve karakteri için hayli ayrıntı vardır. Ancak Atsız bu ayrıntılara girmemiştir. Vu'nun "gençliğinde dillere destan bir güzel" olduğunu, hilekârlığını ve komutan tayin ettiği Hoay-i'den "gözdesi" diye bahsederek onunla gayrimeşru ilişkisini belirtmekle (s. 120-121) yetinmiştir. Hoay-i hakkında romanda daha fazla ayrıntı vardır. Vu'nun gözdesidir; "Buda rahipliğinden gelme"dir. "İki yüz bin kişilik bir orduyu değil, iki yüz atlıyı bile yürütebilecek kabiliyeti" yoktur. "Sarayda caka yapmaktan, kumandanlar ve nâzırlarla devlet işleri üzerine tartışmaktan başka bir şey bilmez". Çin'deki ciddi devlet adamları tarafından "züppe sayılan, beceriksiz" biridir. "Başkumandanlık kendisine verilince gururu artmış"tır (s. 121). Aynı zamanda aptal ve öfkelidir; Tonyukuk'un Çin sarayına casus olarak soktuğu Yin-şao'nun (Karabuka'nın) oyunlarına kolaylıkla kanar (s. 125-130). Hoay-i konusunda romanda bir tarih yanılgısı vardır. Hoay-i, İlteriş Kağan zamanında değil, Kapgan Kağan zamanında, 693-694 yılında başkomutan tayin edilmiş ve Kök Türkler üzerine gönderilmiştir. Kuni Sengün ve Tungra Sem de tarihî kişiliklerdir. Baz Kağan'ın ittifak yapmak üzere Çin'e ve Kıtay'a gönderdiği bu elçiler, Tunyukuk anıtında bu isimlerle verilmiştir. Atsız da onlara bu görevleriyle romanda yer verir. Ancak onları kurmaca kişiliklerle karşılaştırarak bazı kurmaca olayların içine de sokar. İkisinin de kişilikleri hakkında ayrıntı yoktur. Kurmaca kişiliklerin başında, romanın asıl kahramanı olan Urungu gelir. Urungu'nun fizikî ve ruhi portresi bir hayli ayrıntılıdır. Daha başta onun ayrıntılı bir fizikî tasviriyle karşılaşırız: Sert bakışlı, yoksul giyimli, bahadır duruşlu olan bu adam kırk yaş larında gözüküyor, alnındaki, yüzündeki kılıç yaraları ve çizgiler, başımdan çok şeyler geçmiş olduğunu anlatıyordu. Börkünün tüyleri dökülmüş yamalı kaftarı birçok yerlerinden parçalanmış, çizmeleri eskiyip delinmiş ti" (s. 7). Urungu çok iyi yetişmiş bir savaşçıdır. "Keskin nişancı, iyi vurucu, ata binince firtina gibi koşan, yüreği ve bileği” güçlü (s. 16) bir erdir. Urungu'nun ruhi portresini de davranışlarına bakarak öğreniyoruz. O, yalnızlığı seven, az konuşan, hüzünlü, sık sık hatıralara dalıp geçmişi düşünen, "kendi gönlü ile hesaplaşmalara alışık” (s. 56), "umutsuzlandığı zaman kendi başına bozkırlara çıkan” (s. 16), sözünde duran, devletinin esenliği ve dostları için aşkını feda edebilen, duruşundan ve konuşmasından soylu biri olduğu anlaşılan bir Gök Türk yiğididir. “Bu dünyanın acı, tatlı her şeyini görmüş”, “acı göre göre yüreği katılaşmış” ve "talihe küsmüş” (s. 27, 64) bir kahramandır. Cihan Özdemir'in de belirttiği gibi Urungu, Türklüğü ile övünen, "milli bağımsızlık, hürriyet ve devlet uğruna her türlü fedakârlığı göze alan” bir kahramandır. “Kendisini Çinli olarak değil de Türk olarak yaratan Tanrı'ya” minnet duymaktadır. Başlıca amacı Ötüken'de Gök Türklerin hakim olmasıdır (Özdemir 2007: 233, 245). Kurmaca kişilikler arasında ikinci sırayı Ay Hanım alır. O, Dokuz Oğuzların başı Baz Kağan'ın kızıdır ve babası öldüğü için boyuna önderlik etmekte, onları toparlamaya ve tekrar bağımsızlık kazanmaya çalışmaktadır. Ay Hanım'ın, bir aşkın da kahramanı olarak öne çıkarılması, Bozkurtlar Diriliyor'u, Bozkurtların Ölümü'nden ayıran en önemli özelliklerden biridir. Bozkurtların Ölümü'nde Almila ile Pars arasındaki sevgi, belli belirsiz görünür ve zaten bu iki kahraman kısa bir süre sonra romandan çıkar. Ay Hanım'ın karakteri de söz ve davranışlarla ortaya konur. O, yiğit ve kararlı, hedefine doğru yürüyen bir önderdir. 23 yaşında çok güzel bir kızdır, "gökten inmiş, ışıktan doğmuş bir Tanrı kızına" benzemektedir (s. 119); "binbir çiçeğin açması kadar güzel bir gülümseyiş"i vardır (s. 32); sesi gönüllere işler. Fakat "yüreği katı, bileği güçlüdür. Uçan kuşu gözünden vurur. At yarışında onu kimse geçemez. En özlü savaşçılarla kılıç oynar." (s. 86). Ancak Ay Hanım'ın asıl özelliği bunlar değildir. Güzellik, yiğitlik gibi özellikler dönemin her kızında bulunabilir. Onda önemli olan özellik, kamların sahip olduğu bazı güçlere sahip olmasıdır: "Dokuz Oğuz kağanının kızı insanları bir bakışta tanır, hattâ yüreklerinden geçeni anlardı. Yeğenlerinden birisi kamdı. Ona gizli bilgilerden çok şey öğrettiği Dokuz Oğuzlar arasında söylenirdi." (s. 24); "Ay Hanım insanın yüreğinden geçenleri anlar, ne yapacağını sezer, düşündüğünü bilir. Ona karşı durulmaz... Büğü yapmaz ama gözleri büğüden daha yamandır. Ağu içirmez ama sözü ağudan daha keskindir. Okla yüreğini delmez. Bakışıyla öldürür." (s. 86). Romanda Ay Hanım'ın yarı kam gibi tasvir edilmesi eski Türklerin yaşayışlarına uygundur. Abdülkadir inan şöyle diyor: "Bazı Şamanistlere göre, en kuvvetli şamanlar kadın şamanlardır. Eski devirlerde şamanlığın kadınlara mahsus bir sanat olduğunu gösteren emareler vardır." (İnan 1972: 89). İnan'ın Tarihte ve Bugün Şamanizm kitabının ilk baskısı 1945'tedir. Yani Bozkurtlar Diriliyor'u yazmaya başlamadan bir iki yıl önce. Atsız'ın, çok yakın arkadaşı olan Abdülkadir İnan'ın bu kitabını okumamış olduğu düşünülemez. Ay Hanım'ın yeşil elâ gözleri çok başka, çok tesirlidir. Gözlerinde "olağanüstü bir ışık ve büğü var"dır (s. 117); bakanları mutlaka tesiri altına alır. Atsız, Ay Hanım'ın kamlık özelliğini âdeta onun gözlerinde bulmaktadır. Bu özellikleriyle Ay Hanım, hem Ruh Adam'daki Güntülü'nün, hem de Deli Kurt'taki Gökçen'in habercisidir. Binbaşı Pars, Bozkurtların Ölümü'nden Bozkurtlar Diriliyor'a aktarılan tek kahramandır. Gerçi Bozkurtlar Diriliyor'da Kök Türklerin birinci döneminde yaşamış başka kahramanlar da yok değildir. İhtiyar demirci, Şandung seferinde zindandan kurtarılan yaşlı Gök Türk gibi. Fakat onlar ilk romanda yer almamışlardır. Hatta Kür Şad'ın konçuyu ve dört yaşındaki küçük oğlu da ilk romanda yok gibidir. Romanın sonunda, adları verilmeden, sadece onların kurtuldukları söylenir. Binbaşı Pars ise ilk romanda yer alan önemli kahramanlardan biridir. O zaman onbaşı olan Pars, Bozkurtların Ölümü'ndeki tek aşk hikâyesinin de kahramanıdır. Fakat İçing Katun'un baskısı yüzünden, eşi Almila ile Batı Kağanlığı'na kaçmak zorunda kalmış ve dolayısıyla romandan çıkmıştır. İşte Batı Kağanlığı'nda uzun yıllar hizmet etmiş, birçok savaşlara girip çıkmış, Almıla öldükten sonra da savaşlara girip çıkmaya devam etmiş, binbaşılığa yükselmiş ve Doğu Gök Türklerin bayrak kaldırdığını duyunca 80 yaşında, iki oğlu ve at uşağıyla birlikte yurduna dönmüş olan bu kahraman, yeni romanın da önemli kişiliklerinden biri olmuştur. Binbaşı Pars, "çok yaşamış, çok görmüş", "seksen yıllık bir dirliğin kendisine verdiği tecrübe"ye sahip (s. 106), "seksen yılın ızdıraplarıyla mânâlanan gözler"le bakan, geçmiş günleri hatırlayan, meraklı bir insandır (s. 89); "hayat denemelerinin olgunlaştırıp pişirdiği” akıllı ve sezgisi güçlü bir beğdir (s. 112). İlgi çekici kurmaca kişiliklerden biri de Deli Ersegün'dür. "On üç on dört yaşlarında olduğu halde on yedi yaşındaki gençler kadar iri" görünüşlüdür. "Gözünü daldan budaktan sakınmaz"; "Dağlarda kurtlarla ve ayılarla boğuşur, atını uçurumlara sürüp sığın avlar, tek başına Çine, Kıtaya gidip mal çarpar, önüne gelenle güreş tutar, yenilmekten yılmaz, yenilmeyi kabul etmez" "delişmen bir çocuk"tur (s. 78-79). Önce, babasını öldüren Ay Hanım'dan öç almak için çılgınca harekete geçen bu genç, daha sonra Ay Hanım'a âşık olur. Hareketleri ani, hesapsız ve çılgıncadır. Gök Türklerin savaştığı Dokuz Oğuzlar içinde iki kurmaca kişilik öne çıkar. Ay Hanım ve Yüzbaşı Kadır Bağa. Kadır Bağa'nın fizikî ve ruhî portresi romanda yer almaz. Fakat söz ve davranışlarından onun ruhi portresi anlaşılır. Düşman taraftadır ama kahraman ve mert bir yiğittir. Usta dövüşçülerle vuruşmayı sever. Urungu ile kılıçlaşmasının yarım kalmasına daima hayıflanır. Ay Hanım'ı gözü gibi sakınır. Tuğla ırmağı kıyısındaki savaşta Ay Hanım'ı kurtarmış ve Dokuz Oğuzları tekrar onun etrafında toplamıştır. Ay Hanım'ın verdiği buyrukları anında yerine getirmektedir. Dokuz Oğuzlarin, Ay Hanım'dan sonraki en önemli önderidir. Kadır Bağa, Ay Hanım'a ölesiye sadıktır. Atsız açıkça belirtmez ama gizliden gizliye Ay Hanım'a âşık olduğu, fakat bu aşkı içine gömdüğü satır aralarından belli olur. Ay Hanım daha 18 yaşında iken, Kadır Bağa ile kılıç oyunu oynamış ve onu yere sermiş, neredeyse ölecek duruma getirmiştir (s. 86). Romandaki bu açıklama, kılıç vuruşmasının sebebinin bir aşk ilanı olduğunu düşündürtüyor. O vuruşmadan sonra Kadır Bağa'nın bir daha aşk ve evlenmeden söz açmadığını, aşkını içine atarak kendisini, Ay Hanım'ın hizmetine adadığını anlıyoruz. Devamlı Ay Hanım'ın yanındadır. Ay Hanım bütün önemli işleri ona havale etmektedir. Yüzbaşı Kadır Bağa, Urungu ile Ay Hanım'ın birbirlerini sevdiklerini de anlamış ve birleşmelerini istemiştir. Gök Türklerle Dokuz Oğuzlar arasındaki son savaşta Ay Hanım'ı korumak için Kadır Bağa ölümüne savaşmış, fakat onu kurtaramamıştır. Ay Hanım'ın ölüsünün yanında ağır yaralı olarak hıçkırmaya başlamış, Urungu'ya Ay Hanım'ın cesedini gösterirken "Onu yalnız bırakma. Hep seni beklemişti." diyerek hıçkırıklar içinde ölmüştür (s. 165). Atsız'ın Kök Türklerle ilgili romanlarında elbette çaşıt da bulunacaktır. Bozkurtlar Diriliyor'da da bir çaşıt vardır: Yin-şao. Fakat Yin-şao bir Çinli değildir; Tonyukuk'un Çin sarayına soktuğu bir Türk casusudur. Boşkomutan Hoay-i'nin en düşük rütbeli yaveridir. Çin'deki adı Yin-şao olan bu Türk casusunun asıl adı Karabuka'dır. Aldığı tedbirler ve düzenlediği oyunlarla Çin ordusunun Gök Türkler üzerine akınını önleyecek kadar kurnaz ve akıllıdır. Çin sarayındaki başyaveri öldürüp cesedini yok edecek kadar korkusuz, Çin duvarından Türk akıncılarına işaret verip sur kapısını açacak kadar da cesurdur. Sarayda görev yaparken uşaklara karşı somurtkan ve serttir. Uşaklar, azarlanıp pataklanmaktan korkmaktadır (s. 121). Casusluk görevine rağmen Karabuka, Çin'in “sıkıcı duvarları"na ve "saçma törenleri"ne (s. 131) alışamamıştır. Çin tarafından Dokuz Oğuzlara elçi olarak gönderilen Yin-şao, "tam Gök Türk ağzıyla güzel bir Türkçe" konuşmaktadır; "Çinliye değil Türke" benzemektedir (s. 133). Karabuka aslında Gök Türk ordusunun bir yüzbaşısıdır. Surların kapısını açınca Çinliler tarafından fark edilmiş, onlarca Çinlinin saldırışına kahramanca karşı koymuş, birçok Çinliyi öldürdükten sonra kendi kanıyla duvara "Buyruğu yerine getirdim. Ötüken'e selâm..." yazarak ölmüştür (s. 145). Urungu'nun oğlu olan Taçam'ın özellikleri, Kür Şad'a benzerliği dışında, romanda neredeyse hiç verilmemiştir. O, 25 yaşlarında, gürbüz ve dikbaşlı bir erdir. İyi bir dövüşçüdür, fakat ihtiyatsızdır. Bir av sırasında bir atlıyla çarpışır, ağır yaralanır ve dili tutulur. Binbaşı Pars oğullarına, baygın yatan Taçam'ın, Kür Şad'ın torunu olduğunu söyler. Taçam bunu duyar fakat konuşamaz. Kür Şad'ın torunu olduğu için sevinç ve övünç duyar. Babası Ölüm Uçurumu'na doğru at koştururken dili açılır ve babasının ardından gider. Urungu'nun annesi Altın Tarım, daha romanın başlarında ölmüş olmasına rağmen önemli bir kişilik olarak eserde yer alır. Kür Şad'ın konçuyu olan Altın Tarım, kendisinin ve oğlunun kimliğini saklayarak yaşamak zorunda kalmış, yiğit ve bilge bir kadındır. "Hiçbir anaya benzemeyen, vefalı, çilekeş, iyi" bir anadır (s. 8); "obanın ruhu"dur. "Akıllı, bilgili, becerikli, bir er gibi yılmaz, bir kağan gibi düşünceli” bir kadındir (s. 106). Altın Tarım'ın fizikî portresiyle ilgili olarak romanda bir tek özellik bulunmaktadır; "sağ yanağında göze çarpar bir ben var"dır (s. 110). Bu özellik de Binbaşı Pars'ın onun kimliğini teşhis edebilmesi için romana yerleştirilmiştir. Buluç, yüz yaşlarında bir demircinin torunudur. 17-18 yaşlarında sağlam yapılı, iri bir gençtir. "Ata çok iyi biner, oku beş yüz adıma düşürür, kılıcı vurunca zırhı keserdi." İlteriş Kağan'a katılan yetmişinci er olan bu yoksul genç "büyük bir ülküye koşan insanların yılmaz" karakterine sahiptir (s. 44). Buluç'un yüz yaşlarındaki dedesi usta bir demircidir. Gök Türklerin ilk döneminin "parlak ve karanlık günlerini görmüş, çok savaşlara girip çıkmış", Çin'de tutsak iken yıllarca zindanlarda kalmış, saçları ağarmış" bir ihtiyardır. Kür Şad'ın konçuyu ile küçük oğlunu kaçırıp saklayan, Çinlilerin bütün işkencelerine rağmen hiçbir şey söylemeyen dayanıklı ve cesur bir adamdır. Romanda adı verilmeyerek belirsiz bir kişilik kazandırılması tercih edilen yaşlı demirci âdeta bir ermiş kimliğindedir. Gönlüne gelen ilhamla Kutluk Şad'ın kağanlık adı olan İlteriş'i o bulmuş ve yaptığı kılıca bu adı işlemiştir (s. 44, 48, 51). Romanda daha başka kurmaca kişilikler de vardır. Urungu'nun kan kardeşleri Örpen ile Börü, Binbaşı Pars'ın oğulları Ezgene ile Yula ve at uşağı Çalkara bunlar arasındadır. Kişilik özellikleri üzerinde fazla durulmayan bu kahramanlar da bütün Gök Türkler gibi yiğit birer savaşçıdır. 25 Kasım 1974'te Atsız'ı ziyaretimiz sırasında Sertkaya, Yenisey yazıtlarında Taçam olarak okunan kelimenin ataçım (babacığım) okunması gerektiğini söyleyince Atsız hayıflanmış, fakat Sertkaya'nın okuyuşunu da makul bulmuştu. Ben de "Taçam artık bir roman kahramanının adı olarak yerleşmiştir." demiştim. Bozkurtlar Diriliyor'da da bir kam vardır: Uçar Kam. Fakat bu kam, Kıraç Ata gibi geniş bir şekilde işlenmez. Sadece Binbaşı Pars, Ölüm Uçurumu'na yaklaştığı sırada oğullarına ondan bahseder. Uçar Kam bir mağarada yaşamaktadır. Pars'ın falına bakmış ve on yıl sonra bütün arkadaşlarının yok olacaklarını bilmiştir. "Dedikleri oldu: Kür Şad ihtilâlinde son arkadaşlarım da öldüler." (s. 88-89). Bütün bu kahramanlar yanında romanın bir de görünmeyen kahramanı vardır. O da Kür Şad'dır. Atsız, her vesile ile Kür Şad'ın ününü ve hatırasını öne çıkarır. Dokuz Oğuzlar da dâhil olmak üzere roman kahramanları daima onu hatırlar ve ondan bahsederler. Romanın başlangıcı zaten Kür Şad'ın hatıralarıyla doludur. Çünkü annesi Urungu'ya, Kür Şad'ın oğlu olduğunu söylemiştir. Urungu geçmişe dalar, Kür Şad'ın hayali belli belirsiz gözlerinde canlanır. İlteriş Kağan için bir kılıç yapan yaşlı demirci, bir kılıç da Kür Şad'ın oğlu için yapmıştır. Şandung seferinde zindandan kurtarılan yaşlı Gök Türk, kendisini kurtaranlara "Siz Kür Şad'ın ihtilâlcileri misiniz?” diye sormuştur. Binbaşı Pars, oğullarına hep Kür Şad'ı anlatmaktadır. Urungu'nun Kür Şad'a benzerliğini fark etmiş ve işin peşine düşmüştür Kür Şad, Dokuz Oğuzların bile dilindedir. Yüzbaşı Kadır Bağa, kendisine kafa tutan Urungu'ya, alaylı bir dille, "Sakın sen hâlâ Çinlileri korkutan Kür Şad olmayasın... Sizin Kür Şad'ınız çok keskin nişancı imiş." demektedir (s. 21). Urungu'nun ok atışını gören Ay Hanım, "Yiğit! Okçuluktaki ünü acunu tutan Kür Şad öleli kırk yıl olmasaydı, bu keskin nişancılığına bakarak sana Kür Şad'sın derdim." der. "Babası öleli kırk yılı geçtiği halde adı sanı hâlâ yaşıyor, hem de Gök Türklerin yağısı olan Dokuz Oğuzlar arasında yaşıyor diye" Urungu'nun “gönlü sevinç ve övünçle" dolar (s. 24). Kadır Bağa, Gök Türk casusu olduğundan şüphelendiği Karabuka'ya “-Yin-şao! Çin sarayını basan Kür Şad'ın oğlu ne oldu?" diye sorar (s. 135). Netice olarak Gök Türk ve Dokuz Oğuzlar arasında Kür Şad bir efsanedir. Atsız, Kür Şad'ı daha o devirde efsane hâline getirerek aşkın öne çıktığı Bozkurtlar Diriliyor romanının efsanevi atmosferini de güçlendirmiştir. Fakat bana öyle geliyor ki Kür Şad çok daha önce Atsız'ın ruhunda efsanevi bir şahsiyet hâline gelmiş ve onun ruhundan hiç eksilmeyen Kür Şad efsanesi Bozkurtlar Diriliyor'a da sinmiştir.
·
191 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.