Bir tanem,
Yine o yalnız anlardan biri. Radyoda kederli bir şarkı ...
Dışanda karanlık bir gece başlıyor ... Uzaklarda huzursuz bir
hayvan gibi hamurdanan şehir ... Radyodaki şarkı özlemle dolduruyor geceyi. Gece tıpkı benim gibi iç geçiriyor. Özgürlük
yasak bana, sen yasaksın ... Anılarınla ayalıyorum kendimi...
Özleminle oyalıyorum. İyi ki özlernin varmış diyorum, yoksa
dayanamazdım, ya aklımı kaçırır, ya kendimi öldürürdüm
diyorum ... İşin kötüsü bu düşüncelerimi arkadaşlarımla paylaşamıyorum. Biliyorum anlamayacaklar, biliyorum hemen
devrimci mücadele diyecekler. Ama ben devrimci mücadeleyi sevdiklerim için yapıyorum. Sevdiklerimin başında ise sen
geliyorsun. Senden uzakta seni daha iyi anlayabiliyorum.
İnan bana, sen gerçekten başkasın. Dur, hemen karşı çıkma.
Evet, bütün yoldaşlarımız iyidir, inançlıdır. Ama sen gerçekten başkasın. Senin insanlığın, senin özverin, senin cesaretin ... Şimdi çok daha iyi anlıyorum bunları. .. Sen olmazsan,
sana duyduğum sevgi olmazsa, bütün bu çekilenierin ne
anlamı kalır. Mavi gözlerin geliyor aklıma ... Gözaltına alınmamızdan bir gün önce ... Balıkçı tekneleriyle kaplanmış kıyıda ... Bana bakışını hatırlıyorum. Derin, acı, keder dolu bir
bakış. Sanki iki gün sonra tutuklanacağımızı biliyormuşsun
gibi... Ama ellerinin sıcaklığı sanki hıila üzerimde. Bir de bana
sarıldığında, yüzünden yayılan kolanya kokusu. Bu kolanya
meselesi de ilginç ... Eskiden kolanya kokularını sevmezdim,
şimdi dışandan her kolanya geldiğinde alıp dokunuyorum.
O günkü kokunu yeniden duyabilir miyim diye. Sana daha
satırlar dolusu yazmak isterdim. Ancak Nermin yanıma geliyor. Biraz meraklı. Şimdi neler yazdığıını soracak. Ama ben
sana yazdıklarımı kimseyle paylaşmak istemiyorum. O yüzden mektubu mu bitirmek zorundayım. Hoşça kal bir tanem ...
Hoşça kal, hayatıının anlamı.