Gönderi

Atsız Mecmua'nın 16. sayısında (15 Ağustos 1932) çıkan "Sadri Etem Bey'e Cevap" başlıklı yazısında da Atsız benzer görüşleri ifade eder. Ona göre medenî tekâmül, edebî tekâmül ile paralel yürümez ve edebî sahada Türkiye, 20 yıl önceye göre daha geridir: "Edebî tekâmül, her zaman siyasî ve medenî tekâmülle müvazi gitmez. Bugünkü Türkiye siyasî ve medenî sahada 20 yıl önceki Türkiyeden 80 yıl ilerdedir. Fakat edebî sahada 20 yıl önceki Türkiyeden geridir. Yirmi yıl önce Türk dehasının şiirdeki tecellisi olan Abdülhak Hâmit yazıyordu. Bugünün en kuvvetli şairi olan Faruk Nafiz bile bugünden ziyade düne mensuptur... XVIII inci asır bizim siyasî sukut zamanımızdır. Fakat edebiyatımız tekamülünde devam ediyor ve bir 'Nedim' yetiştiriyordu. Siyasî bir izmihlâl zamanı olan XIX uncu asırda ise Namık Kemal ve Hâmit meydana çıkmıştı." (s. 87). Yıllar sonra Kültür Bakanı'na yazdığı bir açık mektupta da Atsız, Hâmid'i yüceltir ve eserlerini bakanlığa tavsiye eder: "Abdülhak Hâmid'in piyes olarak yazdığı 'İlhan', 'Tarhan', 'Tayflar Geçidi', 'Ruhlar' ve 'Arzîler' adlı birbirinin devamı olan eserler de millî, ahlâkî ve felsefi bakımdan birer şaheserdir ki filme alınması büyük bir başarı olacaktır. Bir kısmı dünyada, bir kısmı ahrette ve ruhlar âleminde geçen bu eserleri (ki Hâmid beşine birden 'Kanbur' ortak adını vermiştir) filme çekmek, çekebilmek bir sinema harikası olacaktır. Bu eserlerde Hâmid'in dehası ve milliyetçiliği fışkırmaktadır. Bunları gördükten sonra da Shakespeare'in mi, Hâmid'in mi daha üstün olduğu anlaşılacaktır." (Ötüken 96, Aralık 1971: 9).
·
154 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.