Gönderi

631 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 32 days
Çankaya- Falih Rıfkı Atay (Bugüne Özel)
Falih Rıfkı Atay'ın 1961 yılında yayımlanan anı türünde yazılmış kitabıdır. Kitabı yine Falih Rıfkı'nın
Zeytindağı
Zeytindağı
kitabının bana çok fazla şey kattığını düşündüğüm için temin etmeye karar verdim ve şuan kesinlikle kitabı iyi ki okumuşum diyorum. Falih Rıfkı Atay 1. Dünya Savaşı yıllarında 3 Paşalar Dönemi diye adlandırılan devrin önemli İttihatçılarından olan Cemal Paşa'nın Kanal cephesinde özel kâtipliğini yapmış, Milli Mücadele yıllarında hem İstanbul'da hem Yunan işgâli sırasında işgâl bölgelerinde neler yaşandığının raporunu sunan heyette yer almış (Tetkik-i Mezâlim) hem de Cumhuriyet Dönemi'nde Atatürk'ün yakın çevresinde yer almış biridir. Yani 1910-1938 yılları için Atatürk'ün ''Nutuk'u ve Şevket Süreyya'nın ''Suyu Arayan Adam'' gibi en nadide eserlerindendir. Eserin merkezinde Atatürk yer almaktadır. Atatürk'ün çocukluğundan ölümüne kadar olan süreci Falih Rıfkı, bazen Atatürk'ün sohbetlerinden alıntılarla bazen Nutuk'tan alıntılar yaparak bazen de başkalarıyla yaptığı sohbetlerden edindiği bilgilerle bizlere sunar. Okuyucunun bu eserde edineceği temelde iki nokta vardır. Birincisi Atatürk'ü Atatürk yapan şeyler ikincisi pek çoklarının küçümsediği Milli Mücadele'ye giden sürecin nasıl olduğu, Milli Mücadele'nin nasıl kazanıldığı ve zafer sonrası yapılan inkılapların hangi şartlarda ve neden yapıldığıdır. Evet, Atatürk'e dair görüşler genelde çok uç noktalarda bulunur ülkemizde ya din düşmanı ve İngiliz ajanı ya da verilmesi gereken saygının ve sevginin Tanrı boyutuna varacak kadar insanüstü varlık olarak görülmesi şeklindedir. Bu tavır bu kitabı okumadan da farkına varılması gereken bir gerçektir zirâ Atatürk de bizim gibi doğrusu çokça olsa da hataları olan bir kişiliktir. Mustafa Kemâl de doğrusu çokça olsa da hataları da olan bir insandır. Örneğin Atatürk bizzat Falih Rıfkı'ya İstiklal Harbi'nden önce bütün parasını bir dolandırıcıya kaybettiğini anlatmıştır. Haricinde Enver Paşa Atatürk'ü Çanakkale'deki başarısından general yaparken şu sözü söylemiştir: ''Ama biliniz ki onu paşa yapsanız padişah, padişah yapsanız Allah olmak ister.'' s.89 Ha bu sözü rekabet içinde olduğu yaşıtı olan Erkân Harbiye reisi söylemiş diyebilirsiniz fakat bunu tamamen göz ardı etmek de onu yanlış tanımak olur bence. O, dönemin çoğu genci gibi vatanının kurtulmasını ister ve bunun için her şeyi gözü alan biridir bu yüzden iyi bir amaç uğruna en üst mertebeye gelmek onun yaradılışında olan bir şeydir. Ancak şu da var onun döneminde bildiğimiz bütün büyük adamların onun yaptıklarını başaramayacağını da söylemek gerekir. Rauf Orbay: ''Hiçbirimiz olmasaydık, Kurtuluş Savaşı'nı Atatürk gene başarırdı.'' s.76 Rauf Orbay bu sözü Atatürk ile arası iyi olmadığı dönemde söylemiştir. Yani muhtaç olduğumuz ve hâlâ muhtaç olmaya devam ettiğimiz biridir Mustafa Kemal. Onlarda eksik olan yön ya liderlik vasfının olmaması (İsmet Paşa) ya fazla muhafazâkar olup ilerici düşünceye sahip olamamalarıdır (Rauf Orbay, Kazım Karabekir, Refet Bele, Fevzi Çakmak...) ya da İttihatçı zaafların olmasıdır. Onlar vatanseverdir, idealistlerdir, canlarını feda etmekten çekinmezler fakat realist değillerdir. (Enver Paşa, Talat Paşa, Cemâl Paşa, Bahaeddin Şakir: öldürüldüler) “Hepsi inkılâp uğruna ölmekten söz ederken Mustafa Kemal: - Mesele ölmekte değil, ölmeden idealimizi gerçekleştiriyor, diyordu.” s.49 Onun farkı yüzlerce yıldır damarlarımıza işlemiş, köhneleşmiş batinî geleneklerini kökünden değiştirmek için hemen her imkândan olabildiğince yararlanmasındadır. ''Haber veriyorum ki Atatürk'ün ne yaptığını, nasıl devam ettiğini, kimlere ne yaptırılacağını, kimleri nasıl ve nerede kullanacağını bilen pek hesaplı bir adamdı." s.8 Gelelim Milli Mücadele'de yaşananlara. Atatürk'ün 9. Ordu müfettişi olarak Samsun'a çıkmasıyla başlayıp Mudanya Ateşkes Antlaşması'na olan süreci kapsar bu dönem. Buradaki bilgiler herkesçe malum olduğu için uzatmayacağım fakat şunları söylemek istiyorum. Bu zaferi küçümseyenler vardır geçmişte ve günümüzde. Hayır, bu savaş büyük savaştır ve kurtuluş savaşımızdır. Zamanın İngiltere Başbakan'ı olan Lloyd George: "Türklerin kökünü kazımalı, Asya'ya sürmeli.." sözünü söyleyerek gayet de bizleri yok etme arzusundadır ve bu yıllarda hiçbir Müslüman devletin de olmadığını düşünürsek (Arap devletleri, Hindistan vs. hiçbiri bağımsız değildir bu yıllarda) son kalenin biz olduğu ortaya çıkmış olur. Atatürk, bu kutsal savaş için her şeyi göze almıştır. Bu büyük zafer onun askeri ve liderlik vasıfları neticesinde kazanılmıştır. Her şeyi göze aldığını; Sivas Kongresi'ni basmaya gelip Atatürk'ü öldürme emri alan Sivas Valisi Ali Galip'ten, askerlikten Vahdettin tarafından men edilmeden evvel kendi istifasını verip onca yıllık askeri hayatına son vermesinden gayet de anlarız. Son olarak zafer sonrasından yani inkılaplar devrinden bahsetmek istiyorum. Bu dönem en az İstiklal Harbi kadar önemlidir çünkü Türk tarihinde zaferden bol bir şey yok ama Atatürk'ün yaptığını yapan da yok. Öncelikle şunu belirtmek lazım, inkılaplar ortak bir fikrin ürünü değildir, Atatürk'ün bizati yıllar boyunca düşünüp programlaştırmayı düşündüğü şeylerin meyvesidir. Bütün inkılaplar memleketin asıl kurtuluşu için ortaya çıkmıştır. Ha bunların bazıları iyidir bazıları ise kötüdür bu tartışma konusudur tabi ki. (Şahsen dil devriminden pek hoşnut değilim) İnkılapları; Atatürk düşünür, yakın çevresiyle sohbetler eder(Falih Rıfkı da dahil) inkılaplardan bahseder ve mütalaa edilip meclise sunulur. Meclise sunulan bu inkılaplar çoğunlukla alışık olmadık bünyede çarpıntı yapar ama Atatürk gerek Çanakkale Savaşı'nda yaptıklarından dolayı gerekse Milli Mücadele'de elde ettiği karizma sayesinde tepkileri keser. Aksine onları zorla da olsa ikna eder. Burada olanlara demokrasi demek ya çok saf olmaktır ya da Atatürk'ü putlaştırmaktır. Örneğin: '' Kendine has bir reisliği vardı. O zamanlar takrirlerin oya konmadan önce reis tarafından açıklama yapılması adetti. Mustafa Kemal'in açıklaması öyle olurdu ki, takririn kabul mü ret mi edilmesini istediği anlaşılırdı. Bir defa böyle takrirlerden biri oya koydu, beklediğinin aksi çıkınca: - Lütfen ellerinizi indirir misiniz? Galiba iyi izah edemedim... dedi ve yeniden ret kararı istediğini hissettirerek izah etti. Büyük devrim devrinin başlangıcında hiçbir şeyi oluruna ve tesadüfe bırakmak niyetinde olmadığı belli idi.'' s.421 Yani devrimler olacak ve buna kimse mani olamayacaktı. Yüzyıldır yapılmakta olan ıslahatları Atatürk 1923'ten 1927'e kadar tamamlamış olacaktı. Diyebilirsiniz neden bütün inkılaplar 4 yıl gibi kısa sürede oldu. Her şeyden evvel eski kurumlar ile yeni kurumlar arasında ikilikler hiç hayra alamet değildir. Hem Cumhuriyet hem Hilafet, hem üniversite hem medrese aynı anda olabilir mi? İkinci durum inkılaplar ya hemen kabul edilmeli ya da hiçbir zaman olamaz. Örneğin harf inkılabıyla alakalı şu alıntı bu cümleme destek verir: ''Atatürk bana sordu: -Yeni şeyleri tatbik etmek için ne düşündünüz? -Bir on beş yıllık uzun, bir de beş yıllık kısa mühletli iki teklif var, dedim. Yüzüme baktı: -Bu ya üç ayda olur ya hiç olmaz, dedi.'' s.509 İncelemeye son verirken Zeytindağı incelememde de söylediğim şeyi tekrar edeceğim. Kitap okuyan her Türk'ün bu kitabı okuması bana göre milli vazifesidir. Zirâ bir milleti millet yapan şey yüreğinin ortak şeylere sevinmesi ve üzülmesidir. Kurucumuzun hayatı ve kuruluşumuzun ne gibi şartlarda olduğunu bilmemizi sağlayan bu kitabı her okuyucuya tavsiye ediyorum.
Çankaya
ÇankayaFalih Rıfkı Atay · Pozitif Yayınları · 20213,881 okunma
·
894 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.